Toplumsal barışın karşısında kinleriyle yaşayan ‘Ölüseviciler'in en sevdiği günlerdeyiz…
Ankara'da hükümet arayışları sürerken fırsat bu fırsat, silahlar, bombalar, çatışmalar, katliamlar had safhada…
Gencecik vatan evlatlarının kanı üzerinden siyaset yapan uluslararası komplonun parçası ‘kara akıllı'lar, ellerinden ne gelirse yapıp, kin kusuyorlar…
Doğrusu, Türk siyasi hayatının her döneminde vardılar,,,ama yine hortladılar, bu kez gerekçeleri ise silahların uzun bir zamandır susmuş olması…
Rahatsız oldular. Kan, gözyaşı, ceset…akla gelebilecek en kötü sonuçlar yaşam sebepleri olduğu için yüksünmediler…
Devlet aklının bittiğini söyleyip, Kürt sorununun çözümünü yeniden çıkmaza soktular…
Türkiye cumhuriyeti devleti, Çözüm süreci başladığından bu yana ölümlerin önüne geçmek için her stratejiyi, her demokratikleşme adımını sahaya sürmeye çalıştı…Ülkenin kanayan yarası, unutulan coğrafyası Doğu ve Güneydoğu bölgelerine ekonomik yatırımları hızlandırdı…Bölgenin siyasi ve sosyal taleplerini karşılamak için “Kapsayıcı devlet” politikasıyla hareket edip Kürt vatandaşlarına barış elini uzattı…
Kırmızı çizgilerini kendi vatandaşları için de çizen bir devlet yapılanmasından, demokratik bir devlet anlayışına geçmeye çalıştı…
Hatalar yaptı…
Yol kazaları yaşandı…
Bazen samimiyetini sorguladı…
Bazen ‘barış cephesi'ni daralttı…
Devlet, hatalarıyla yüzleşip, özeleştirisini yaparken de çoğu zaman sistemsizliğinin kurbanı oldu…
Eli kanlı bir terör örgütünün, barış ve silahsızlanma adı altında kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ‘renksiz' sermayenin ve kendisini “siyasi hareket” olarak adlandırılan ‘ikircikli yapı'nın karşı argümanlarıyla köşeye sıkıştırılmaya çalışıldı…
Böyle bir dönemde seçim sonrası oluşan yeni siyasi yelpazenin ortak aklını ararken, siyasi dizayn planlarına kurban edilmeye çalışıldı…
Askeri, polisi, vatandaşı sinsi teröre hedef olmaya başladı… Nereden vurulacağını bilemeden tüm kurumlarıyla kanlı saldırılara maruz kaldı…
Dün barış çığlıklarına kulaklarını tıkayanlar ise bugün kan üzerinden siyaset yapıp birdenbire “diyalog” çağrısında bulunmaya başladı… onlarca vatan evladının ölümünü fırsat bilip, siyasi manevralarla Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalıştı…
Şimdi;
Tam da bu günlerde,
Elleri tetikte toplumsal mutabakatın kuyusunu kazanlar, kanı, ölümleri, çatışmaları, operasyonları bahane ederek “çözüm” çağrısı yapıyorlar…
‘Güzel yüz'lerin bu kadar çirkinleştiği, çirkefleştiği bir siyaset anlayışı nasıl olabilir? Vicdan bu işin neresinde?
Devletin istediği çözümde bir kişi bile ölmezken bunların istediği barışta kan gövdeyi götürüyor!
Eli tetikte kardeşlik olur mu?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehtap Demir
Eli tetikte kardeşlik olur mu?
Toplumsal barışın karşısında kinleriyle yaşayan ‘Ölüseviciler'in en sevdiği günlerdeyiz…
Ankara'da hükümet arayışları sürerken fırsat bu fırsat, silahlar, bombalar, çatışmalar, katliamlar had safhada…
Gencecik vatan evlatlarının kanı üzerinden siyaset yapan uluslararası komplonun parçası ‘kara akıllı'lar, ellerinden ne gelirse yapıp, kin kusuyorlar…
Doğrusu, Türk siyasi hayatının her döneminde vardılar,,,ama yine hortladılar, bu kez gerekçeleri ise silahların uzun bir zamandır susmuş olması…
Rahatsız oldular. Kan, gözyaşı, ceset…akla gelebilecek en kötü sonuçlar yaşam sebepleri olduğu için yüksünmediler…
Devlet aklının bittiğini söyleyip, Kürt sorununun çözümünü yeniden çıkmaza soktular…
Türkiye cumhuriyeti devleti, Çözüm süreci başladığından bu yana ölümlerin önüne geçmek için her stratejiyi, her demokratikleşme adımını sahaya sürmeye çalıştı…Ülkenin kanayan yarası, unutulan coğrafyası Doğu ve Güneydoğu bölgelerine ekonomik yatırımları hızlandırdı…Bölgenin siyasi ve sosyal taleplerini karşılamak için “Kapsayıcı devlet” politikasıyla hareket edip Kürt vatandaşlarına barış elini uzattı…
Kırmızı çizgilerini kendi vatandaşları için de çizen bir devlet yapılanmasından, demokratik bir devlet anlayışına geçmeye çalıştı…
Hatalar yaptı…
Yol kazaları yaşandı…
Bazen samimiyetini sorguladı…
Bazen ‘barış cephesi'ni daralttı…
Devlet, hatalarıyla yüzleşip, özeleştirisini yaparken de çoğu zaman sistemsizliğinin kurbanı oldu…
Eli kanlı bir terör örgütünün, barış ve silahsızlanma adı altında kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ‘renksiz' sermayenin ve kendisini “siyasi hareket” olarak adlandırılan ‘ikircikli yapı'nın karşı argümanlarıyla köşeye sıkıştırılmaya çalışıldı…
Böyle bir dönemde seçim sonrası oluşan yeni siyasi yelpazenin ortak aklını ararken, siyasi dizayn planlarına kurban edilmeye çalışıldı…
Askeri, polisi, vatandaşı sinsi teröre hedef olmaya başladı… Nereden vurulacağını bilemeden tüm kurumlarıyla kanlı saldırılara maruz kaldı…
Dün barış çığlıklarına kulaklarını tıkayanlar ise bugün kan üzerinden siyaset yapıp birdenbire “diyalog” çağrısında bulunmaya başladı… onlarca vatan evladının ölümünü fırsat bilip, siyasi manevralarla Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalıştı…
Şimdi;
Tam da bu günlerde,
Elleri tetikte toplumsal mutabakatın kuyusunu kazanlar, kanı, ölümleri, çatışmaları, operasyonları bahane ederek “çözüm” çağrısı yapıyorlar…
‘Güzel yüz'lerin bu kadar çirkinleştiği, çirkefleştiği bir siyaset anlayışı nasıl olabilir? Vicdan bu işin neresinde?
Devletin istediği çözümde bir kişi bile ölmezken bunların istediği barışta kan gövdeyi götürüyor!
Eli tetikte kardeşlik olur mu?