Geldiğimiz süreçte Türkiye'de bir akademisyene yazdırılacak en acınası cümlelerden biri bu olsa gerek:
Derenin yatağına, ağacın fidanına, insanın onuruna el uzattıkça alınan cevaplar ağır oluyor
Aklıma bu cümleyi düşürüp kaleme almama sebep olan elbette, sadece siyasi gelişmeler değil ancak 7 Haziran sonrası temsil mesajını alamayan, almak istemeyen çark eden, yüzünü gizleyen siyasi üslup (siyasi rant girişimleri) , başta şehit cenazeleri olmak üzere gündelik yaşamın neredeyse her alanına sirayet edince;
Mantığım başka der, yüreğim başka…
Yeni bir seçim sürecine girilirken Türkiye'yi bölgesinde sıkıştırmaya çalışan ‘politik dizayn ustaları' satranç tahtasının önünde yeni hamlelerin peşindeyken,
Sistemin kilitlenmesini sağlayıp halkın koalisyon tercihini hiçe sayanlar, ‘orta halli siyasi kırılma'lar yaşayıp nerede duracağını bilemeyenler, güç kibir ve ahlak yoksunluğu girdabında sürüklenip ‘devlet alanı'nı ‘devlet adamlığı'na tercih edenler,
Her öneriyi emir telakki edip üç beş lira fazlaya asker-sivil bürokrasinin emir-komuta zincirine giren kalemden kuklalar,
Toplumun duygusal ve kırılgan yapısını her kritik dönemde terörle tehdit etmiyorlar mı?
Türkiye'de ‘alternatif siyaset'i ısrarla ‘konjoktürel bağımlı'lığa sürükleyenler kimler?
“Yurtta sulh cihanda sulh” anlayışı kimleri, neden ve nasıl rahatsız ediyor?
Yıllardır siyasi reflekslerini seçim sandığına odaklayanlar toplumun geniş kesimlerince talep gören yeni anayasa, kalıcı barış ve ekonomik istikrara ne diye kulağını tıkıyor?
Zaman karamsar bir tablo çizme zamanı değil elbet ancak yeni seçim sürecinde, yeni seçim hükümetinin göstereceği performans bu anlamda önemli…
Doğaldır ki siyasi, sosyal, ekonomik…her alanda yaşanan tıkanıklığı görmek kadar çözmek de zor…
Temeldeki mesele toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesini engellemek için karar verici mekanizmayı sağlıklı bir akılla hareket geçirmek…
Kim barış şarkıları söyleyen çocukları görecekse görsün artık.
Bu, tarihin çöplüğüne gitmeden önce, köprüdeki son çıkış!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mehtap Demir
Orta halli siyasi kırılma'lar...
Geldiğimiz süreçte Türkiye'de bir akademisyene yazdırılacak en acınası cümlelerden biri bu olsa gerek:
Derenin yatağına, ağacın fidanına, insanın onuruna el uzattıkça alınan cevaplar ağır oluyor
Aklıma bu cümleyi düşürüp kaleme almama sebep olan elbette, sadece siyasi gelişmeler değil ancak 7 Haziran sonrası temsil mesajını alamayan, almak istemeyen çark eden, yüzünü gizleyen siyasi üslup (siyasi rant girişimleri) , başta şehit cenazeleri olmak üzere gündelik yaşamın neredeyse her alanına sirayet edince;
Mantığım başka der, yüreğim başka…
Yeni bir seçim sürecine girilirken Türkiye'yi bölgesinde sıkıştırmaya çalışan ‘politik dizayn ustaları' satranç tahtasının önünde yeni hamlelerin peşindeyken,
Sistemin kilitlenmesini sağlayıp halkın koalisyon tercihini hiçe sayanlar, ‘orta halli siyasi kırılma'lar yaşayıp nerede duracağını bilemeyenler, güç kibir ve ahlak yoksunluğu girdabında sürüklenip ‘devlet alanı'nı ‘devlet adamlığı'na tercih edenler,
Her öneriyi emir telakki edip üç beş lira fazlaya asker-sivil bürokrasinin emir-komuta zincirine giren kalemden kuklalar,
Silaha “hayır” diyemeyip tastamam ‘elverişli maymun'u oynayıp, siyasi etiği bereketsiz izanla mahkum edenler,
Yaşanılan bu kaosun sorumlusudurlar…
Toplumun duygusal ve kırılgan yapısını her kritik dönemde terörle tehdit etmiyorlar mı?
Türkiye'de ‘alternatif siyaset'i ısrarla ‘konjoktürel bağımlı'lığa sürükleyenler kimler?
“Yurtta sulh cihanda sulh” anlayışı kimleri, neden ve nasıl rahatsız ediyor?
Yıllardır siyasi reflekslerini seçim sandığına odaklayanlar toplumun geniş kesimlerince talep gören yeni anayasa, kalıcı barış ve ekonomik istikrara ne diye kulağını tıkıyor?
Zaman karamsar bir tablo çizme zamanı değil elbet ancak yeni seçim sürecinde, yeni seçim hükümetinin göstereceği performans bu anlamda önemli…
Doğaldır ki siyasi, sosyal, ekonomik…her alanda yaşanan tıkanıklığı görmek kadar çözmek de zor…
Temeldeki mesele toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesini engellemek için karar verici mekanizmayı sağlıklı bir akılla hareket geçirmek…
Kim barış şarkıları söyleyen çocukları görecekse görsün artık.
Bu, tarihin çöplüğüne gitmeden önce, köprüdeki son çıkış!