15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin birinci yılı yaklaşıyor. Cumartesi günü yaşanan o kanlı darbe ve işgal girişimini hatırlatacak ve o kanlı girişimi durduran destansı mücadeleyi unutmayacağımızı Türkiye'nin dört bir yanında milyonların katılımıyla göstereceğiz. Nasıl bir tarih yazıldığı belki şu bir yıl içinde pek fark edilmedi ama önümüzdeki on yıllar o gün üzerinde şekillenecek. Bu yüzden 15 Temmuz tarihi bir milat. Devlet de siyaset de toplumsal ilişkiler de buna göre yeniden yapılanacak. Son bir yılda bir yandan darbecilere karşı hukuk mücadelesi -eksikliklerine rağmen- devam ederken, darbecilerin içerideki uzantılarına karşı operasyonlar da sürdü. Bu sürecin en dikkat çeken yanı, FETÖ davaları üzerinden koparılan fırtına oldu. Ana muhalefet partisi CHP'nin başını çektiği bir kesim, mağduriyetleri öne çıkartıp hukuk mücadelesiyle ilgili soru işaretleri yaratırken, aynı zamanda 15 Temmuz direnişini de gölgelediler, gölgelemeye çalıştılar halen de bu devam ediyor. Peki, buna karşı ne yapılıyor? Bu sorunun cevabı aranırken, bu günlerde ısrarla şu konu işleniyor, FETÖ'cüler mahkemelerde gövde gösterisi yaparken toplum bu davalara yeterince ilgi göstermiyor. Buradan yola çıkan muhalefet aktörleri ve medya, ısrarla toplumun 15 Temmuz direnişine sahip çıkmadığı gibi bir algıyı yayıyor. Bunda kuşkusuz Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" yalanını öne çıkartmasının etkisi var. Ancak toplumun mahkemelere gitmemesinin ve ilgi göstermemesinin asıl nedeni bu değil. Nedeni bambaşka. Halk, 15 Temmuz'da belki de dünya tarihinde ilk kez, tanklara, F-16'lara çıplak bedenleriyle direnerek bir demokrasi destanı yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bütünleşen siyasi iradesine sahip çıkarak devletini, kurumlarını darbecilere teslim etmedi. O bu görevini yaparak tamamladı. Kuşkusuz bu mücadeleyi hayatının her alanında sürdürmeye de devam ediyor. Ama halk şunu da biliyor; Ortada güvendiği bir siyasi irade var ve onun başındaki devletinin kurumları da işliyor. Toplum tam da bu nedenle sürecin doğal mecrasında akmasını, FETÖ ile hesaplaşmayı hukuk içinde siyasetin ve kurumların yapmasını istiyor ve bekliyor. Bu noktada belki şu söylenebilir, mahkemeler düzeyinde FETÖ ile mücadeleyi daha çok siyasi aktörler ve medya yürütmeli.
‘Kontrollü darbe' diyenler o geceyi izleyin
15 Temmuz yaklaştıkça, o güne ilişkin yaşananları TV'lerde, yazılı medyada yeniden izliyoruz. İnanılmaz şeyler olduğunu, o direnişe inananlar bile ancak ikinci üçüncü kez izleyince anlıyor. Her izlediğimde yeni bir şey, yeni bir kahramanlık öyküsü öğrendim. Fotoğrafın da tamamı henüz ortaya çıkmış değil. SETA Vakfı'nın 15 Temmuz Sempozyumu'na katılan konuşmacılardan biri de Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Beril Dedeoğlu'ydu. Prof. Dedeoğlu ile 15 Temmuz'u konuşurken konu o gece yaşananlara gelince şöyle demesi beni şaşırmadı: "O geceyle ilgili yazılanları okuduğumdaya da farklı yerlerde çekilenleri izlediğimdeşaşırıp kalıyorum. Her defasındao gecenin farklı bir yanı, bambaşkabir kahramanlığı çıkıyor karşıma. Müthiş bir şey. Kıymetini bilmemizgerekiyor." Şimdi merak ediyorum, Acaba o geceyibir evde TV başında izleyen CHP GenelBaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir daha ogörüntüleri izledi mi? Düşünüyorum da acabao gece tanklara karşı direnenlerin Kılıçdaroğlunezdinde FETÖ mağdurları kadar kıymetiyok mu?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
15 Temmuz destanı ve mahkemeler
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin birinci yılı yaklaşıyor. Cumartesi günü yaşanan o kanlı darbe ve işgal girişimini hatırlatacak ve o kanlı girişimi durduran destansı mücadeleyi unutmayacağımızı Türkiye'nin dört bir yanında milyonların katılımıyla göstereceğiz.
Nasıl bir tarih yazıldığı belki şu bir yıl içinde pek fark edilmedi ama önümüzdeki on yıllar o gün üzerinde şekillenecek. Bu yüzden 15 Temmuz tarihi bir milat. Devlet de siyaset de toplumsal ilişkiler de buna göre yeniden yapılanacak. Son bir yılda bir yandan darbecilere karşı hukuk mücadelesi -eksikliklerine rağmen- devam ederken, darbecilerin içerideki uzantılarına karşı operasyonlar da sürdü.
Bu sürecin en dikkat çeken yanı, FETÖ davaları üzerinden koparılan fırtına oldu. Ana muhalefet partisi CHP'nin başını çektiği bir kesim, mağduriyetleri öne çıkartıp hukuk mücadelesiyle ilgili soru işaretleri yaratırken, aynı zamanda 15 Temmuz direnişini de gölgelediler, gölgelemeye çalıştılar halen de bu devam ediyor.
Peki, buna karşı ne yapılıyor? Bu sorunun cevabı aranırken, bu günlerde ısrarla şu konu işleniyor, FETÖ'cüler mahkemelerde gövde gösterisi yaparken toplum bu davalara yeterince ilgi göstermiyor. Buradan yola çıkan muhalefet aktörleri ve medya, ısrarla toplumun 15 Temmuz direnişine sahip çıkmadığı gibi bir algıyı yayıyor. Bunda kuşkusuz Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" yalanını öne çıkartmasının etkisi var.
Ancak toplumun mahkemelere gitmemesinin ve ilgi göstermemesinin asıl nedeni bu değil. Nedeni bambaşka. Halk, 15 Temmuz'da belki de dünya tarihinde ilk kez, tanklara, F-16'lara çıplak bedenleriyle direnerek bir demokrasi destanı yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bütünleşen siyasi iradesine sahip çıkarak devletini, kurumlarını darbecilere teslim etmedi. O bu görevini yaparak tamamladı. Kuşkusuz bu mücadeleyi hayatının her alanında sürdürmeye de devam ediyor.
Ama halk şunu da biliyor; Ortada güvendiği bir siyasi irade var ve onun başındaki devletinin kurumları da işliyor. Toplum tam da bu nedenle sürecin doğal mecrasında akmasını, FETÖ ile hesaplaşmayı hukuk içinde siyasetin ve kurumların yapmasını istiyor ve bekliyor.
Bu noktada belki şu söylenebilir, mahkemeler düzeyinde FETÖ ile mücadeleyi daha çok siyasi aktörler ve medya yürütmeli.
‘Kontrollü darbe' diyenler o geceyi izleyin
15 Temmuz yaklaştıkça, o güne ilişkin yaşananları TV'lerde, yazılı medyada yeniden izliyoruz. İnanılmaz şeyler olduğunu, o direnişe inananlar bile ancak ikinci üçüncü kez izleyince anlıyor. Her izlediğimde yeni bir şey, yeni bir kahramanlık öyküsü öğrendim. Fotoğrafın da tamamı henüz ortaya çıkmış değil.
SETA Vakfı'nın 15 Temmuz Sempozyumu'na katılan konuşmacılardan biri de Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Beril Dedeoğlu'ydu. Prof. Dedeoğlu ile 15 Temmuz'u konuşurken konu o gece yaşananlara gelince şöyle demesi beni şaşırmadı: "O geceyle ilgili yazılanları okuduğumda ya da farklı yerlerde çekilenleri izlediğimde şaşırıp kalıyorum. Her defasında o gecenin farklı bir yanı, bambaşka bir kahramanlığı çıkıyor karşıma.
Müthiş bir şey. Kıymetini bilmemiz gerekiyor."
Şimdi merak ediyorum, Acaba o geceyi bir evde TV başında izleyen CHP GenelBaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir daha o görüntüleri izledi mi? Düşünüyorum da acaba o gece tanklara karşı direnenlerin Kılıçdaroğlu nezdinde FETÖ mağdurları kadar kıymeti yok mu?