Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimlerinin ilk turda “cumhur ittifakı”nın adayı olan Erdoğan lehine sonuçlanacağını düşünenlerdenim. Böyle düşünmek için sebep çok. Bir defa Erdoğan 2014 CB seçimlerinde, bütün muhalefet karşı safta birleşmişken bile, tek başına ilk turda yüzde 52'yle seçildi. O zaman MHP karşı cephenin adayını destekliyordu. Hatta o aday (Ekmeleddin İhsanoğlu) halen MHP İstanbul milletvekili. Oysa şimdi MHP, yüzde 10 civarı kitlesiyle Erdoğan'ın yanında.
İkincisi, o dönem FETÖ çok güçlü ve etkindi. 15 Temmuz itibariyle beli kırıldı; artık toplumun büyük çoğunluğu marjinal bir terör örgütü olarak görüyor. 15 Temmuz aynı zamanda Erdoğan ve siyasetine duyulan güveni zirveye taşıdı. Ardından gelen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları da, teröre karşı kararlı mücadelenin simgeleri olarak bu güveni pekiştirdi.
Henüz saha araştırmaları yok ama Kürtlerin de bu operasyonlara karşı olmadıkları açıkça görülüyor. Yani PKK korkusuyla onun siyasi partilerine verilen destek eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü PKK'nın da beli kırıldı ve dertlerinin Kürtler değil, uluslararası güçlerin çıkar bekçiliği olduğu açığa çıktı.
Nitekim cumhur ittifakı bileşenlerinin de CB seçimleri konusunda kaygı duymadıkları anlaşılıyor. Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi'nin paylaştığı kulis bilgilerine göre, Erdoğan 18 Şubat'ta Bahçeli'yle yaptığı görüşmede şöyle diyor: “İttifakın oy oranının yüzde 65'e kadar çıkabileceğini düşünüyorum. Böyle bir oy oranı, yurt içinde ve yurt dışında ülkemizle ilgili tüm tartışmaları bitirir” (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/erdogan-hangi-lidere-telefonum-24-saat-acik-dedi-40763399). MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da benzer bir açıklama yaptı. Yalçın “İttifak yüzde 70'e hitap ediyor. Sahadaki karşılığı da yüzde 60-65 arası” diyor.
İttifak dışında kalan muhalefetin CB seçimlerinden pek umudu olmadığı da görülüyor. Örneğin henüz aday bile çıkaramayan CHP iç tartışmalara gömülmüş durumda. HDP iyice kriminalize oldu. Eşbaşkanları hapiste ve kimse onlarla yan yana görünmek bile istemiyor. Diğer partilerin ise hükmü yok. Seçime hazırlanmak yerine, ona gölge düşürecek “seçim güvenliği” gibi, olmayan sorunlarla uğraşıyorlar. Durum o kadar umutsuz ki CHP'li gazeteci Can Ataklı, bir TV programında, Erdoğan'ı asla yenemeyeceklerini, tek çıkış yolunun seçimlere katılımı yüzde 50'nin altına düşürmek olduğunu söylüyor!
***
Fakat yerel seçimler için durum aynı değil. 22 Şubat tarihli, Muhalefetin asıl hedefi “İstanbul'un fethi” başlıklı yazımda bunu detaylı olarak anlatmıştım (https://www.hurhaber.com/muhalefetin-asil-hedefi-istanbul-un-fethi-yazi-369909.html). 2014 seçim sonuçlarıyla karşılaştırarak, önümüzdeki yerel seçimlerde, başta bazı büyükşehirler olmak üzere, HDP ve SP'nin aday göstermeyip CHP adayını desteklemesi sonucu, bu belediyelerin kaybedilebileceğini söyledim. Böyle bir sonuç, hem CHP'nin HDP'yle yan yana görünme sorununu gayrı resmi yoldan çözerek tabanına kabul ettirmesini kolaylaştıracak, hem de yıllardır iktidar açlığı çeken partiye doping etkisi yapacaktır. Böylece yerelden altı ay sonra yapılacak CB seçimlerinde HDP'yle bir güç birliğini de tabanda kabul edilebilir kılacaktır. 2019 olmasa bile 2024'ün kapısını açacaktır.
Aynı yazıda CHP etrafındaki bir ittifakın İstanbul'u alması halinde Kanal İstanbul gibi projelere göz dikeceği ve takoz olacağı konusunda da uyarmıştım. Nitekim CHP milletvekili Aykut Erdoğdu baklayı ağzından kaçırdı. İlk işlerinin bu projeleri “mercek altına almak” olacağını söyledi. Yapacaklarına emin olabiliriz.
***
Öte yandan bir de Doğu ve Güneydoğu'da kayyum atanan belediyeler sorunu var. PKK'nın atama ve talimatlarıyla yönetilen ve tüm kaynakları Kandil'e aktarılan belediyelere kayyumlar atandığından beri bölge halkı rahat nefes alıyor. Artık hizmet almak için PKK'nın ayağına gitmek zorunda kalmıyorlar, hizmet onların ayağına gidiyor. On yıllardır görülmeyen alt yapı yatırımları bölgeye akıyor. Hendek-çukur terörü sonucu yakılıp yıkılan ev ve işyerleri yeniden inşa ediliyor. Terör korkusu her geçen gün azalıyor. Örneğin, kayyum atanan belediyeler, önceki yönetimlerin esnafa olan 600 milyon TL'lik borcunu kısa sürede ödedi. Bu gibi hizmetler devlete olan güveni arttırıyor.
Ancak kayyumlar bir yıl sonra görevlerini yeni seçilecek başkanlara devredecek. Yukarıda sayılan uygulamalar, evet, devlete olan güveni arttırıyor ama seçimlere devlet değil, partiler giriyor. Üstelik yerel seçimlerde partilerden çok adayların öne çıkabildiğini de biliyoruz. Eğer bölgedeki belediyeleri yine toptan PKK partileri alacak olursa halk, Cem Karaca'nın şarkısında “N'aber, netekim, yine geldi şapka, rap rap” dediği gibi “Yine geldi PKK” diye düşünecektir. Belki artık çok daha sıkı denetlenecekleri için, istedikleri gibi at koşturamayacaklar ama “Yıkılmadım, işte buradayım” mesajını da vermiş olacaklar. PKK için yeni kaynaklar ve örgütlenme olanaklarına da tekrar kavuşmuş olacaklar.
3 Kasım 2019 CB seçimleriyle Yeni Türkiye demokratikleşme yolunda çok önemli bir eşiği aşmış olacak. Ama unutmayalım ki bunun ilk adımı 30 Mart yerel seçimleriyle atılacak. AK Parti'nin büyükşehirler ve Doğu-Güneydoğu belediyeleri için çok sağlam bir yol haritası hazırlaması ve bölgede HDP zihniyetine teslim olmamış uygun adaylar belirlemesi gerekiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Cengiz Alğan
2019’da belediyelere dikkat
Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimlerinin ilk turda “cumhur ittifakı”nın adayı olan Erdoğan lehine sonuçlanacağını düşünenlerdenim. Böyle düşünmek için sebep çok. Bir defa Erdoğan 2014 CB seçimlerinde, bütün muhalefet karşı safta birleşmişken bile, tek başına ilk turda yüzde 52'yle seçildi. O zaman MHP karşı cephenin adayını destekliyordu. Hatta o aday (Ekmeleddin İhsanoğlu) halen MHP İstanbul milletvekili. Oysa şimdi MHP, yüzde 10 civarı kitlesiyle Erdoğan'ın yanında.
İkincisi, o dönem FETÖ çok güçlü ve etkindi. 15 Temmuz itibariyle beli kırıldı; artık toplumun büyük çoğunluğu marjinal bir terör örgütü olarak görüyor. 15 Temmuz aynı zamanda Erdoğan ve siyasetine duyulan güveni zirveye taşıdı. Ardından gelen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları da, teröre karşı kararlı mücadelenin simgeleri olarak bu güveni pekiştirdi.
Henüz saha araştırmaları yok ama Kürtlerin de bu operasyonlara karşı olmadıkları açıkça görülüyor. Yani PKK korkusuyla onun siyasi partilerine verilen destek eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü PKK'nın da beli kırıldı ve dertlerinin Kürtler değil, uluslararası güçlerin çıkar bekçiliği olduğu açığa çıktı.
Nitekim cumhur ittifakı bileşenlerinin de CB seçimleri konusunda kaygı duymadıkları anlaşılıyor. Hürriyet'ten Abdülkadir Selvi'nin paylaştığı kulis bilgilerine göre, Erdoğan 18 Şubat'ta Bahçeli'yle yaptığı görüşmede şöyle diyor: “İttifakın oy oranının yüzde 65'e kadar çıkabileceğini düşünüyorum. Böyle bir oy oranı, yurt içinde ve yurt dışında ülkemizle ilgili tüm tartışmaları bitirir” (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/erdogan-hangi-lidere-telefonum-24-saat-acik-dedi-40763399). MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da benzer bir açıklama yaptı. Yalçın “İttifak yüzde 70'e hitap ediyor. Sahadaki karşılığı da yüzde 60-65 arası” diyor.
İttifak dışında kalan muhalefetin CB seçimlerinden pek umudu olmadığı da görülüyor. Örneğin henüz aday bile çıkaramayan CHP iç tartışmalara gömülmüş durumda. HDP iyice kriminalize oldu. Eşbaşkanları hapiste ve kimse onlarla yan yana görünmek bile istemiyor. Diğer partilerin ise hükmü yok. Seçime hazırlanmak yerine, ona gölge düşürecek “seçim güvenliği” gibi, olmayan sorunlarla uğraşıyorlar. Durum o kadar umutsuz ki CHP'li gazeteci Can Ataklı, bir TV programında, Erdoğan'ı asla yenemeyeceklerini, tek çıkış yolunun seçimlere katılımı yüzde 50'nin altına düşürmek olduğunu söylüyor!
***
Fakat yerel seçimler için durum aynı değil. 22 Şubat tarihli, Muhalefetin asıl hedefi “İstanbul'un fethi” başlıklı yazımda bunu detaylı olarak anlatmıştım (https://www.hurhaber.com/muhalefetin-asil-hedefi-istanbul-un-fethi-yazi-369909.html). 2014 seçim sonuçlarıyla karşılaştırarak, önümüzdeki yerel seçimlerde, başta bazı büyükşehirler olmak üzere, HDP ve SP'nin aday göstermeyip CHP adayını desteklemesi sonucu, bu belediyelerin kaybedilebileceğini söyledim. Böyle bir sonuç, hem CHP'nin HDP'yle yan yana görünme sorununu gayrı resmi yoldan çözerek tabanına kabul ettirmesini kolaylaştıracak, hem de yıllardır iktidar açlığı çeken partiye doping etkisi yapacaktır. Böylece yerelden altı ay sonra yapılacak CB seçimlerinde HDP'yle bir güç birliğini de tabanda kabul edilebilir kılacaktır. 2019 olmasa bile 2024'ün kapısını açacaktır.
Aynı yazıda CHP etrafındaki bir ittifakın İstanbul'u alması halinde Kanal İstanbul gibi projelere göz dikeceği ve takoz olacağı konusunda da uyarmıştım. Nitekim CHP milletvekili Aykut Erdoğdu baklayı ağzından kaçırdı. İlk işlerinin bu projeleri “mercek altına almak” olacağını söyledi. Yapacaklarına emin olabiliriz.
***
Öte yandan bir de Doğu ve Güneydoğu'da kayyum atanan belediyeler sorunu var. PKK'nın atama ve talimatlarıyla yönetilen ve tüm kaynakları Kandil'e aktarılan belediyelere kayyumlar atandığından beri bölge halkı rahat nefes alıyor. Artık hizmet almak için PKK'nın ayağına gitmek zorunda kalmıyorlar, hizmet onların ayağına gidiyor. On yıllardır görülmeyen alt yapı yatırımları bölgeye akıyor. Hendek-çukur terörü sonucu yakılıp yıkılan ev ve işyerleri yeniden inşa ediliyor. Terör korkusu her geçen gün azalıyor. Örneğin, kayyum atanan belediyeler, önceki yönetimlerin esnafa olan 600 milyon TL'lik borcunu kısa sürede ödedi. Bu gibi hizmetler devlete olan güveni arttırıyor.
Ancak kayyumlar bir yıl sonra görevlerini yeni seçilecek başkanlara devredecek. Yukarıda sayılan uygulamalar, evet, devlete olan güveni arttırıyor ama seçimlere devlet değil, partiler giriyor. Üstelik yerel seçimlerde partilerden çok adayların öne çıkabildiğini de biliyoruz. Eğer bölgedeki belediyeleri yine toptan PKK partileri alacak olursa halk, Cem Karaca'nın şarkısında “N'aber, netekim, yine geldi şapka, rap rap” dediği gibi “Yine geldi PKK” diye düşünecektir. Belki artık çok daha sıkı denetlenecekleri için, istedikleri gibi at koşturamayacaklar ama “Yıkılmadım, işte buradayım” mesajını da vermiş olacaklar. PKK için yeni kaynaklar ve örgütlenme olanaklarına da tekrar kavuşmuş olacaklar.
3 Kasım 2019 CB seçimleriyle Yeni Türkiye demokratikleşme yolunda çok önemli bir eşiği aşmış olacak. Ama unutmayalım ki bunun ilk adımı 30 Mart yerel seçimleriyle atılacak. AK Parti'nin büyükşehirler ve Doğu-Güneydoğu belediyeleri için çok sağlam bir yol haritası hazırlaması ve bölgede HDP zihniyetine teslim olmamış uygun adaylar belirlemesi gerekiyor.