SON DAKİKA
Hava Durumu

3 aralık / 3 sorun

Yazının Giriş Tarihi: 05.12.2019 11:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.12.2019 11:29

Merhaba sayın okurlar.

2008 yılına değin hiçbir engeli olmaksızın, 11 senedir “engelli “ kategorisinde yaşam süren, ortopedik engelli bir birey olarak bu satırları yazmaktayım.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü bir bayram değildir! Bugünlerde asıl maksat, sorun odaklı çözüm ve çalışmaların hızlandırılmak sureti ile duyarlı toplum yetiştirebilmek adına plan ve program hazırlamak olmalıdır.

Bizim ve dahi çocuklarımızın doğuştan yahut sonrası farklı sebeplerle engelli olması muhtemeldir. Ki yaşanacak bir rahatsızlık veya maruz kalınacak deprem ve kaza ile her daim olası ve mümkündür.

Bu sebeplerledir ki, engelliler adına yapılacak her nevi sorunsal çözümler toplum menfaatinedir. Bu çözümler toplumsal yaşam adına değer ve önem arz etmekte olup toplumun yaşam kalitesini de belirler. İdeal yaşam kalitesi; eşit hizmet alımı ve eşit hizmet erişimi ile hayat bulur.

Bu konularda yapılacak kanuni düzenlemeler ve zorunluluklar illa ki olmalıdır lakin toplum katmanında duyarlılık bilinci oluşmadıkça, kanunlar yolu ile yapılan iyileştirmelere rağmen sosyal yaşam adına engelliler için hedeflenen refah seviyesinin sağlanamayacağı aşikardır.

Duyarlılık olgusu hayli geniş ve kalıcı bir kavram olup, genelde bunun yerine geçici ve anlık düşüncelerden ibaret olan empati kelimesinin kullanılmasının yersiz olduğu kanaatindeyim.

İlkokullarda sosyal bilgiler yahut hayat bilgisi gibi derslerde duyarlılık üzerinde yeterince durularak genç dimağlara bu bilinç verilmelidir ki, gitgide artan insani ve vicdani dejenerasyonun önüne geçilebilsin. Aksi halde yapılacak her türlü çözüm zayıf ve çözüm odağından uzak kalacaktır. Bizatihi yaşadığım bir örnekle izah etmek gerekirse; erişim konusunda sorun yaşamadığım bir kafeye engelli akülü aracımla geldiğimde bir çay istedim, aldığım cevap “burası self servis, siz almalısınız” oldu. Maalesef durum ortada. Bu örnekte olduğu gibi, karşılaşılan engel maddesel olmayıp, manen ve de zihnen sütunlaşmakta… İşte bu durum ancak duyarlılık bilinci ile bertaraf edilebilir.

İstatistiki verilere bakıldığında ülkemizde 8,5 milyon engelli birey olduğu görülmekte. Bu da ülke nüfusumuzun yaklaşık %12 sine tekabül etmekte olup hayli ciddi bir rakam olarak gözükmekte. Ki bu rakam birçok Avrupa ülkesinin nüfusuna eş değerdir. Farklı engel gruplarından oluşan bu engelli nüfusa verilen hizmetler, kamu vicdanında lütuf olarak görülmemelidir. Engelli camianın arzu ettiği imtiyaz değil, her türlü vatandaşlık hakkından eşit olarak yararlanmaktır.

Kendi engel grubum olan ortopedik engellilerin en genel yaşadığı sorunların başında kullanılabilirlikten uzak açılarda yapılmış rampalar(10 derecelik açı yerine 45 derecelik açı gibi), çalışmayan yahut engelli akülü aracın giremeyeceği boyuttaki asansörler, kaldırımlara ve rampa önlerine park edilen araçlar gelmektedir.

Bahse konu olan bu üç ana sorunun ilk ikisinin giderilmesi azami bir külfet gerektirmemekte olup üçüncüsünün çözümü tamamen bilince dayalıdır.

Gaye; iş-okul-spor-seyahat-sosyal aktivite vb. hayatın her aşamasında mümkün olabildiğince kimseye ihtiyaç duymadan, insanca yaşamaktır. Ve bunların hiçbiri engelsiz birey için asla lütuf değildir…

Özetle, engelli olan bireyler değildir. Engelli olan; zihinler, binalar, vasıtalar hülasa şehirlerdir.

Teker üzerinden selamlarımla.

Murat Beyaz

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.