AK Parti 23 Haziran'da İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçim sonucunun değerlendirmesini başta siyasi nedenler olmak üzere sosyolojik,ekonomik ve konjonktürel olarak geniş çaplı ele almalıdır.AK Parti için çeyrek asırdır yönettiği bir dünya kenti olan İstanbul'un yönetimini,makul görülemeyecek yüksek oy farkıyla muhalefet bloğuna kaybetmek kolay kabullenilecek bir durum değildir. Milli irade demokrasi içinde herkese anlayacağı dilden konuşur ve sonucu sindirmeyi öğreten en güçlü kılıçdır. Milli irade oynamaya ve test edilmeye gelmez anında hak ettiğiniz cevabı verir. Yaşadığımız siyasi geçmişimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur.23 Haziran seçim sonuçları Türkiye siyaseti açısından bir kırılma noktasıdır.AK Parti kartların yeniden karıldığı bir dönemde durduğu yeri ve duruş yöntemlerini ciddi bir şekilde gözden geçirmelidir.Belirlenen yanlışları tümden bir öz eleştiri yaparak çözüm noktasında ortak akılla çareler aramalıdır.Bugüne kadar AK Parti içerisinde yapılan bütün yanlışlar sürekli halının altına süpürüldü hiç konuşulmadı,tartışılmadı,sorgusuz sualsiz üst yönetim ne dediyse riayet edildi. AK Parti içinde gidişattan rahatsız olanlar vardı ancak ortada seçim zaferleri dururken konuşmak,eleştirmek,hataları,yanlışları dile getirmek AK Parti içinde 'hain' 'ihanetçi' yada 'Fetöcü' olmakla suçlanmanızın en basit gerekçesi olabileceği için herkes sustu.Ta ki 23 Haziran'a kadar çünkü AK Parti kurulduğundan beri sürekli kazanmaya alışmış ve seçimlerde hiç yenilmemişti.Asıl önemli nokta burasıdır ve meseleye bu açıdan bakmak gerekir.Başarılı bir siyasi yapının üst yönetiminden,milletvekiline, il,ilçe başkanlarına kadar önemli bir kısmı kibir bataklığına batar,güç zehirlenmesi yaşarsa, tabandaki partililerini küçümser, onlara karşı mütevazi olmazsa, elde edilen başarının getirdiği sevgi,adalet,refah yerine korku olursa elbette birçok partili 'yarın işim düşer' düşüncesiyle gücün karşısında olmak yerine gücün yanında (ymış) gibi susmayı tercih eder ancak hatalar kartopu gibi büyüdüyse değişim kaçınılmazdır ve Allah dışında hiçbir güç bu değişimin önünde duramaz.İstanbul'da Büyükşehir belediye başkanlığını CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu anasının ak sütü gibi helal bir şekilde kazandı.AK Partililerin bu seçimde İmamoğlu'na hiç katkısı olmadı diyebilir misiniz ? Asla.Çünkü İmamoğlu'na İstanbul'da seçimi kazandıran en büyük etkenlerden biriside küstürülen,itelenen AK Parti tabanıdır.Üst yönetimde bulunan bazı isimlerin olağan üstü katkıları da gözden kaçırılmamalıdır.Korku duvarı Ankara sarsılmış İstanbul'da yıkılmıştır.AK Parti bu gerçeği görmüyor değil ancak hızlı tedbir alınmaz ise çözülme daha şiddetli devam edecektir.AK Parti bir an önce kendi içinde defolu ne kadar isim varsa temizlemeli ve kuruluş ayarlarına geri dönmelidir.İktidara gelme gayesi olmayan,tek derdi bürokrasiye adam yerleştirmek olan,milliyetçi söylemler dışında hiçbir projesi,önerisi bulunmayan,sadece bazı illerde kısmen var olabilen MHP'nin söylemleri Türkiye partisi olan Edirne'den Kars'a kadar uzunca bir süre herkesi kucaklayan AK Parti'nin söylemleri olmamalıdır.AK Parti'nin MHP ile birlikteliği samimi bir zemin üzerine oturmuyor.AK Parti-MHP birlikteliğinin toplam oyları hiçbir ilde tutmadı.AK Parti açısından daha vahimi, AK Parti MHP'siz aldığı kendi oy oranına bile yetişemedi.Bunun anlamı şudur;MHP AK Parti oylarını hızla aşağı çekiyor, AK Parti'yi etap etap eritiyor.Sevgiyle,isteyerek yapılmayan,doğal olmayan yapay birlikteliklerin sonucu da sakat oluyor.En büyük örnekler İstanbul,Ankara.Bu katarlar bu vagonları çekmiyor artık.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı zor bir süreç bekliyor ne kadar hızlı ve doğru kararlar alırsa o kadar hızlı yükselişe geçer.Aksi halde yeni kurulacak bir sağ parti yüzde 70'lik sağ seçmenden çok ciddi oy alır bu durum AK Parti'nin çözülme sürecinin başlangıcı olur.Türkiye siyasetinde var olan Abdullah Gül ve Ali Babacan ikilisinin sadece isimleri çok kısa sürede yeni kurulacak parti için önemli bir seçmen kitlesinde geçerli kabulü gördü.AK Parti Ankara ve İstanbul'da yaptığı stratejik hataları bu iki önemli isim üzerinden yapmamalı, yeniden umut olmanın yollarını aramalıdır.Ankara'da Mansur Yavaş'a,İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na karşı yapılan tüm belaltı vuruşlar geri tepti her vuruş yüzde 1 oylarını arttırdı. .Demek ki sen ne söylersen söyle, kendini yırt, bağır çağır,senin ne söylediğin değil milletin ne anladığı önemli.AK Parti vekillerinin ve bakanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlılıklarını bildirmeleri nezaketen veya siyasi ahlak gereği küçükte olsa önemlidir ancak bu isimlerin şuanda millette karşılıkları daha da önemlidir.Ali Babacan'ın kuracağı partiyi küçümsemek,yok saymak ikinci bir Ekrem İmamoğlu olayına dönüşebilir.Kaldı ki AK Parti içinde ve dışında Ali Babacan hakkında cılız olmakla birlikte yüksek perdeden hiçbir somut olumsuz kanaat yok.Sayın Abdullah Gül'e,Sayın Ali Babacan'a,Sayın Ahmet Davutoğlu'na saldıranlar sağduyulu olmalıdırlar unutulmasın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner .En canlı örnek daha düne kadar etmedikleri küfür ve hakaret kalmayan Sayın Bülent Arınç'tır. Cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi oldu.Tüm bu bağırıp,çağıran,gürültü kirliliği yapanların en tepesine Sayın Arınç geldi.Eleştirmek ayrı hakaret etmek ayrı şeydir.Asıl mesele yalakalık yapmakta değil adam gibi dik durmakta elbette anlayana...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
AK Parti yeniden umut olabilecek mi?
AK Parti 23 Haziran'da İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçim sonucunun değerlendirmesini başta siyasi nedenler olmak üzere sosyolojik,ekonomik ve konjonktürel olarak geniş çaplı ele almalıdır.AK Parti için çeyrek asırdır yönettiği bir dünya kenti olan İstanbul'un yönetimini,makul görülemeyecek yüksek oy farkıyla muhalefet bloğuna kaybetmek kolay kabullenilecek bir durum değildir. Milli irade demokrasi içinde herkese anlayacağı dilden konuşur ve sonucu sindirmeyi öğreten en güçlü kılıçdır. Milli irade oynamaya ve test edilmeye gelmez anında hak ettiğiniz cevabı verir. Yaşadığımız siyasi geçmişimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur.23 Haziran seçim sonuçları Türkiye siyaseti açısından bir kırılma noktasıdır.AK Parti kartların yeniden karıldığı bir dönemde durduğu yeri ve duruş yöntemlerini ciddi bir şekilde gözden geçirmelidir.Belirlenen yanlışları tümden bir öz eleştiri yaparak çözüm noktasında ortak akılla çareler aramalıdır.Bugüne kadar AK Parti içerisinde yapılan bütün yanlışlar sürekli halının altına süpürüldü hiç konuşulmadı,tartışılmadı,sorgusuz sualsiz üst yönetim ne dediyse riayet edildi.
AK Parti içinde gidişattan rahatsız olanlar vardı ancak ortada seçim zaferleri dururken konuşmak,eleştirmek,hataları,yanlışları dile getirmek AK Parti içinde 'hain' 'ihanetçi' yada 'Fetöcü' olmakla suçlanmanızın en basit gerekçesi olabileceği için herkes sustu.Ta ki 23 Haziran'a kadar çünkü AK Parti kurulduğundan beri sürekli kazanmaya alışmış ve seçimlerde hiç yenilmemişti.Asıl önemli nokta burasıdır ve meseleye bu açıdan bakmak gerekir.Başarılı bir siyasi yapının üst yönetiminden,milletvekiline, il,ilçe başkanlarına kadar önemli bir kısmı kibir bataklığına batar,güç zehirlenmesi yaşarsa, tabandaki partililerini küçümser, onlara karşı mütevazi olmazsa, elde edilen başarının getirdiği sevgi,adalet,refah yerine korku olursa elbette birçok partili 'yarın işim düşer' düşüncesiyle gücün karşısında olmak yerine gücün yanında (ymış) gibi susmayı tercih eder ancak hatalar kartopu gibi büyüdüyse değişim kaçınılmazdır ve Allah dışında hiçbir güç bu değişimin önünde duramaz.İstanbul'da Büyükşehir belediye başkanlığını CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu anasının ak sütü gibi helal bir şekilde kazandı.AK Partililerin bu seçimde İmamoğlu'na hiç katkısı olmadı diyebilir misiniz ? Asla.Çünkü İmamoğlu'na İstanbul'da seçimi kazandıran en büyük etkenlerden biriside küstürülen,itelenen AK Parti tabanıdır.Üst yönetimde bulunan bazı isimlerin olağan üstü katkıları da gözden kaçırılmamalıdır.Korku duvarı Ankara sarsılmış İstanbul'da yıkılmıştır.AK Parti bu gerçeği görmüyor değil ancak hızlı tedbir alınmaz ise çözülme daha şiddetli devam edecektir.AK Parti bir an önce kendi içinde defolu ne kadar isim varsa temizlemeli ve kuruluş ayarlarına geri dönmelidir.İktidara gelme gayesi olmayan,tek derdi bürokrasiye adam yerleştirmek olan,milliyetçi söylemler dışında hiçbir projesi,önerisi bulunmayan,sadece bazı illerde kısmen var olabilen MHP'nin söylemleri Türkiye partisi olan Edirne'den Kars'a kadar uzunca bir süre herkesi kucaklayan AK Parti'nin söylemleri olmamalıdır.AK Parti'nin MHP ile birlikteliği samimi bir zemin üzerine oturmuyor.AK Parti-MHP birlikteliğinin toplam oyları hiçbir ilde tutmadı.AK Parti açısından daha vahimi, AK Parti MHP'siz aldığı kendi oy oranına bile yetişemedi.Bunun anlamı şudur;MHP AK Parti oylarını hızla aşağı çekiyor, AK Parti'yi etap etap eritiyor.Sevgiyle,isteyerek yapılmayan,doğal olmayan yapay birlikteliklerin sonucu da sakat oluyor.En büyük örnekler İstanbul,Ankara.Bu katarlar bu vagonları çekmiyor artık.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı zor bir süreç bekliyor ne kadar hızlı ve doğru kararlar alırsa o kadar hızlı yükselişe geçer.Aksi halde yeni kurulacak bir sağ parti yüzde 70'lik sağ seçmenden çok ciddi oy alır bu durum AK Parti'nin çözülme sürecinin başlangıcı olur.Türkiye siyasetinde var olan
Abdullah Gül ve Ali Babacan ikilisinin sadece isimleri çok kısa sürede yeni kurulacak parti için önemli bir seçmen kitlesinde geçerli kabulü gördü.AK Parti Ankara ve İstanbul'da yaptığı stratejik hataları bu iki önemli isim üzerinden yapmamalı, yeniden umut olmanın yollarını aramalıdır.Ankara'da Mansur Yavaş'a,İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'na karşı yapılan tüm belaltı vuruşlar geri tepti her vuruş yüzde 1 oylarını arttırdı. .Demek ki sen ne söylersen söyle, kendini yırt, bağır çağır,senin ne söylediğin değil milletin ne anladığı önemli.AK Parti vekillerinin ve bakanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlılıklarını bildirmeleri nezaketen veya siyasi ahlak gereği küçükte olsa önemlidir ancak bu isimlerin şuanda millette karşılıkları daha da önemlidir.Ali Babacan'ın kuracağı partiyi küçümsemek,yok saymak ikinci bir Ekrem İmamoğlu olayına dönüşebilir.Kaldı ki AK Parti içinde ve dışında Ali Babacan hakkında cılız olmakla birlikte yüksek perdeden hiçbir somut olumsuz kanaat yok.Sayın Abdullah Gül'e,Sayın Ali Babacan'a,Sayın Ahmet Davutoğlu'na saldıranlar sağduyulu olmalıdırlar unutulmasın ki keser döner sap döner gün gelir hesap döner .En canlı örnek daha düne kadar etmedikleri küfür ve hakaret kalmayan Sayın Bülent Arınç'tır. Cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi oldu.Tüm bu bağırıp,çağıran,gürültü kirliliği yapanların en tepesine Sayın Arınç geldi.Eleştirmek ayrı hakaret etmek ayrı şeydir.Asıl mesele yalakalık yapmakta değil adam gibi dik durmakta elbette anlayana...