Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Türkiye’ye yapacağı ziyaret öncesinde Suriye’deki krizle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Suriye’nin içinde bulunduğu durum ve geleceğiyle ilgili uluslararası toplumun daha aktif bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini vurgulayan Baerbock, bölgedeki barış sürecine katkı sağlamak amacıyla Türkiye'ye 8 maddelik bir plan sundu.
Baerbock, Suriye'deki insanlık dramına dikkat çekerek, “Suriye’de insanlara tarif edilemeyecek acılar yaşatıldı” ifadelerini kullandı. Bunun yalnızca Esed rejimi tarafından değil, aynı zamanda DEAŞ ve diğer şiddet grupları tarafından da yaşatıldığını belirten Baerbock, Suriye’nin iç savaşın ardından hala kalıcı bir barışa ulaşmanın çok uzağında olduğunu söyledi. Baerbock, Suriye'deki farklı şehirlerdeki durumu örnek vererek, "Şam, Halep ve Humus'ta binlerce insan, Esed rejimi kaçtıktan sonra sokaklarda dans ederken, Kobani'deki (Ay El Arab) insanlar ilk rahatlamalarından sonra tekrar korku içinde nefeslerini tuttular. Yeni bir şiddet dalgası korkusu hâlâ devam ediyor" dedi. Bu durumun, Suriye’nin geleceği ile ilgili belirsizliklerin ne kadar derin olduğunu gösterdiğini belirten Baerbock, "Suriye’nin geleceği hala pamuk ipliğine bağlı" ifadeleriyle bu belirsizliği vurguladı.
8 MADDELİK PLAN: SURİYE İÇİN BİR YOL HARİTASI
Baerbock, Suriye’deki istikrarsızlık ve şiddetin sona ermesi için, toplumda önemli grupların katılacağı bir diyalog sürecinin başlatılması gerektiğini söyledi. Suriye için sunduğu 8 maddelik planı açıklayan Baerbock, bu planın tüm Suriyelilerin menfaatini gözeten bir yaklaşımı savunduğunu belirtti. Planın, Suriye’de barışı sağlamak, toplumda kutuplaşmayı ortadan kaldırmak ve uzun vadeli istikrarı sağlamak için temel bir strateji sunduğunu ifade etti. Baerbock, planın sadece Suriye’nin değil, bölgenin de barış ve istikrarına katkı sağlamayı hedeflediğini söyledi.
SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE SAYGI VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ
Baerbock, Suriye’de barış sağlamak isteyenlerin, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermeleri gerektiğini belirtti. "Bölgedeki barışı sağlamak isteyen, Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozmamalı" diyen Baerbock, Suriye’nin yeniden inşa edilmesi sürecinde dış müdahalelerin ve radikal güçlerin etkilerinin olmaması gerektiğine dikkat çekti. Baerbock, Suriye'nin geleceğini şekillendiren süreçlerde sadece uluslararası toplumun değil, özellikle Türkiye'nin de önemli bir rol oynadığını belirtti. Zira Türkiye, 3 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor ve Suriye’nin istikrara kavuşması Türkiye için de büyük bir önem taşıyor.
SURİYE’NİN YENİDEN İNŞASI VE İNSAN HAKLARI
Baerbock, Suriye'nin yeniden inşası için atılacak adımların, kimsenin zulüm görmekten korkmaması koşuluna bağlı olması gerektiğini vurguladı. Suriye’deki herkesin, hangi etnik ya da dini kökenden olursa olsun, güven içinde yaşama hakkına sahip olduğunu belirten Baerbock, "Eğer insanlar geri dönecekse, bu ancak kimse zulüm görmekten korkmamalıdır" dedi. Bu koşulun sağlanabilmesi için, uluslararası toplumun ve Türkiye’nin birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti.
SURİYE KRİZİNİN BÖLGESEL VE KÜRESEL ETKİLERİ
Baerbock, Suriye’deki iç savaşın sadece bölgesel değil, küresel anlamda da etkileri olduğunu belirtti. Suriye’nin istikrarsızlaşmasının, tüm bölgenin istikrarsızlaşmasına yol açtığını ve bunun sonuçlarının Avrupa’ya kadar uzandığını ifade etti. "Suriye’deki gelişmeleri kayıtsız bir şekilde izleyemeyiz" diyen Baerbock, bu durumun sadece bölgedeki güvenliği değil, aynı zamanda Avrupa’daki barış ve güvenlik politikalarını da doğrudan etkilediğini vurguladı.
TÜRKİYE VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ
Baerbock, Türkiye’ye yapacağı ziyaretin amacını şu şekilde açıkladı: "Bugün Türkiye’ye gitmemin nedeni, Suriye’nin yeniden inşasına uluslararası toplum olarak katkı sağlamak ve bu süreçte Türkiye ile birlikte hareket etmek zorunda olmamızdır." Türkiye’nin, Suriye’deki barış sürecine katkı sağlaması gerektiğini söyleyen Baerbock, Türk hükümetinin de bu süreçte aktif bir rol oynaması gerektiğine işaret etti. Suriye’nin yeniden inşası ve mülteci geri dönüşlerinin sağlanabilmesi için, Suriye’deki tüm aktörlerin ve uluslararası toplumun ortaklaşa bir yaklaşım benimsemesi gerektiğinin altını çizdi.