Bilim insanları uyardı: İklim değişikliği ve hava kirliliği, 2100'e kadar 30 milyon hayat alabilir

Max Planck Kimya Enstitüsü'nün bilim insanları, iklim değişikliği ve hava kirliliği nedeniyle 2100 yılına kadar yaklaşık 30 milyon kişinin ölüm riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Yapılan araştırmada, bu iki faktörün birleşik etkisinin insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturacağı vurgulandı.

Haber Giriş Tarihi: 22.11.2024 09:33
Haber Güncellenme Tarihi: 22.11.2024 09:33
Haberyazilimi.com

Araştırma, 2000-2090 yılları arasındaki verilerin 10 yıllık aralıklarla analiz edilmesiyle gerçekleştirildi.

Bulgular, ölümlerin özellikle Güney ve Doğu Asya'da yoğunlaşacağını gösteriyor. Bölgenin yaşlanan nüfusu ve kalıcı hava kirliliği sorunları, bu karamsar tahminin arkasındaki ana sebepler arasında yer alıyor.

Getsurrey'in haberine göre, Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralasya ve Asya-Pasifik gibi daha yüksek gelirli bölgelerde ise aşırı sıcaklıklara bağlı ölümlerin, hava kirliliği kaynaklı ölümleri geçmesi bekleniyor.

Özellikle ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde bu eğilim şimdiden kendini göstermeye başladı.

"KÜRESEL ISINMA KRİTİK SEVİYELERDE"

Birleşmiş Milletler'in yayımladığı son rapor, yüzyılın sonuna kadar dünya genelinde sıcaklıkların 3,1 derece artış gösterebileceği uyarısında bulunuyor. Bu artış, "felaket senaryosu" olarak değerlendiriliyor.

Dr. Andrea Pozzer, bu konuda çarpıcı istatistikler paylaştı: "2000 yılında aşırı sıcak ve soğuk hava koşulları nedeniyle her yıl yaklaşık 1,6 milyon kişi hayatını kaybediyordu. Yüzyılın sonunda bu rakamın 10,8 milyona çıkması bekleniyor, bu yaklaşık yedi katlık bir artış demek."

ÇÖZÜM İÇİN ACİL EYLEM ŞART

Uzmanlar, iklim değişikliği ve hava kirliliğiyle mücadelede daha güçlü politikalar uygulanmadığı takdirde, bu tür ölüm oranlarının kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.

Bu durum, özellikle yoğun nüfuslu ve düşük gelirli bölgelerde yaşayan insanlar için büyük bir tehdit oluşturuyor.

Uzmanlar, gerekli önlemlerin alınmaması halinde dünya genelinde yalnızca sağlık alanında değil, ekonomi ve sosyal yaşamda da ağır sonuçlar yaşanabileceğine dikkat çekiyor.