Türkiye, son yıllarda Afrika'da geliştirdiği özgün politikalarla, kıtada önemli bir aktör haline gelmiştir. Savunma sanayi alanındaki başarıları, özellikle yerli ve milli ürünler olan T-129 ATAK helikopterleri, Bayraktar TB2 İHA'lar ve HÜRKUŞ eğitim uçaklarıyla, Türkiye'yi Afrika pazarında rekabetçi bir konuma taşımıştır. Türkiye'nin savunma işbirlikleri yalnızca askeri ekipmanla sınırlı kalmayıp, eğitim, teknoloji transferi ve güvenlik işbirliği gibi alanları da kapsamaktadır.
Türkiye'nin Afrika'da Öne Çıkan 4 Temel Faktör:
Yerli ve Milli Savunma Ürünleri: T-129 ATAK helikopterleri ve Bayraktar TB2 SİHA'ları gibi savunma ürünleri, Türkiye'yi uluslararası pazarda rekabetçi hale getirmiştir. Uygun Finansman ve Teknoloji Transferi: Türkiye, Afrika'nın finansal kısıtlamalarını göz önünde bulundurarak uygun finansman modelleri ve teknoloji transferi seçenekleri sunmaktadır. Afrika'nın Güvenlik İhtiyaçlarına Yönelik Ürünler: Türkiye, Afrika'daki spesifik güvenlik sorunları, terörle mücadele ve sınır güvenliği gibi konularda tasarlanmış ürünler sunmaktadır. Eğitim ve Teknik Destek: Türkiye, Afrika ordularına eğitim ve teknik destek vererek uzun vadeli stratejik ortaklıklar kurmayı hedeflemektedir."Türkiye Modeli" ve Küresel Aktörlerden Farklılaşan Yaklaşımlar: Türkiye'nin Afrika'da sunduğu işbirliği modeli, Batılı eski sömürgeci güçlerden ve Çin gibi altyapı yatırımlarıyla nüfuz sağlamaya çalışan aktörlerden farklıdır. Türkiye, kalkınma odaklı ve eşit ortaklık prensibiyle Afrika ülkeleriyle işbirliği yapmaktadır. Bu yaklaşım, ideolojik dayatmalardan uzak, pragmatik bir politika izleyen Türkiye'nin Afrika'daki etkisini artırmaktadır.
Fransa, Çin ve ABD ile Farklılaşan Strateji:
Fransa: Türkiye, Fransa'nın müdahaleci yaklaşımına karşın, Afrika ülkelerinin egemenlik haklarına saygı gösteren bir model sunmaktadır. Çin: Çin'in altyapı projelerine karşın, Türkiye esnek finansman ve teknoloji transferi ile Afrika'nın ekonomik bağımsızlığını desteklemektedir. ABD ve Rusya: Türkiye, Afrika'da kalkınma ve insani yardım faaliyetleriyle jeopolitik rekabetten daha çok yerel ihtiyaçlara odaklanmaktadır.