Söylem, Eylem ve Uygulama birbirini tutmalı, yoksa orada ciddi bir yönetim-idare sorunu var demektir. Bürokratik Oligarşi hem çok güçlü, hem de hastalıklı, bağırsakları kanserden erimiş yapıları içinde barındırıyor.
Devletin kurumunda çözümsüzlük bir çözüm ve mantıksızlık girdabında bir mantık olarak önümüze çıkıyorsa, o devletin bir an önce bu habis urdan kurtulması gerekiyor.
Açalım mı biraz:
Devletin en üst organı bir karar alıyor, bu karar bir alt devlet kurumuna tevdi ediliyor. Bu kurumun yapması gereken devletin üst organının aldığı kararı uygulamaktır. Gelin görün ki, bu kurum alınan ve uygulanması gereken kararı savsaklıyor.
Bürokratik Oligarşi devreye giriyor. Bir karar kâğıdı var ama belge kurumun hangi şubesinde belli değil, aralarında yakan top oynuyorlar.
Olan kime oluyor, devlete ve tabi ki devlete inanan vatandaşa oluyor. Tam bir garabet… Hatta pespayelik ve rezalet ama Türkiye'de bürokratik Oligarşi böyle istiyor.
Devletin bu kurumları kime hitap ediyor, kendilerini devlet içinde ne görüyorlar ve ya da ne görmüyorlar. Bir imza yetkileri var, onu da eziyete ve çözümsüzlüğe dönüştürüyorlar.
Vatandaş bu kanserli hücrelere değdiğinde, “Ankara hastalığına” tutuluyor.
Nedir Ankara hastalığı?
Bütün kaotik sorunların kaosa dönüştüğü ve sorunların çözülemediği, “Kızılay, 7. Cadde kafe ve hotel lobisi” hastalığıdır. Tükendikçe tükendiğin, kurumların otoparklarına takıldığın, komisyoncuların eline düştüğün tıbbın çaresiz kaldığı kolon kanserinin son evresinde yakalandığın hastalığın adıdır.
Bürokratik Oligarşinin sığınağıdır Ankara, çözümsüzlüğü yarattığı ve taşralara kanser hücrelerini yaydığı yerdir Ankara.
Besim Tibuk demişti; “Türkiye sorunlarını çözmek istiyorsa Ankara'dan kurtulmalıdır” diye. Bu sözün altına elektronik imzamı çakarım.
Türkiye kendini yenilemek ve geliştirmek istiyorsa bir an önce sistem değişikliğine gitmelidir. Yoksa Bürokratik Oligarşi iktidar değiştirme oyunlarını sürdürmeye ve milleti zehirlemeye devam edecektir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Osmanoğlu
Ankara hastalığı!
Söylem, Eylem ve Uygulama birbirini tutmalı, yoksa orada ciddi bir yönetim-idare sorunu var demektir. Bürokratik Oligarşi hem çok güçlü, hem de hastalıklı, bağırsakları kanserden erimiş yapıları içinde barındırıyor.
Devletin kurumunda çözümsüzlük bir çözüm ve mantıksızlık girdabında bir mantık olarak önümüze çıkıyorsa, o devletin bir an önce bu habis urdan kurtulması gerekiyor.
Açalım mı biraz:
Devletin en üst organı bir karar alıyor, bu karar bir alt devlet kurumuna tevdi ediliyor. Bu kurumun yapması gereken devletin üst organının aldığı kararı uygulamaktır. Gelin görün ki, bu kurum alınan ve uygulanması gereken kararı savsaklıyor.
Bürokratik Oligarşi devreye giriyor. Bir karar kâğıdı var ama belge kurumun hangi şubesinde belli değil, aralarında yakan top oynuyorlar.
Olan kime oluyor, devlete ve tabi ki devlete inanan vatandaşa oluyor. Tam bir garabet… Hatta pespayelik ve rezalet ama Türkiye'de bürokratik Oligarşi böyle istiyor.
Devletin bu kurumları kime hitap ediyor, kendilerini devlet içinde ne görüyorlar ve ya da ne görmüyorlar. Bir imza yetkileri var, onu da eziyete ve çözümsüzlüğe dönüştürüyorlar.
Vatandaş bu kanserli hücrelere değdiğinde, “Ankara hastalığına” tutuluyor.
Nedir Ankara hastalığı?
Bütün kaotik sorunların kaosa dönüştüğü ve sorunların çözülemediği, “Kızılay, 7. Cadde kafe ve hotel lobisi” hastalığıdır. Tükendikçe tükendiğin, kurumların otoparklarına takıldığın, komisyoncuların eline düştüğün tıbbın çaresiz kaldığı kolon kanserinin son evresinde yakalandığın hastalığın adıdır.
Bürokratik Oligarşinin sığınağıdır Ankara, çözümsüzlüğü yarattığı ve taşralara kanser hücrelerini yaydığı yerdir Ankara.
Besim Tibuk demişti; “Türkiye sorunlarını çözmek istiyorsa Ankara'dan kurtulmalıdır” diye. Bu sözün altına elektronik imzamı çakarım.
Türkiye kendini yenilemek ve geliştirmek istiyorsa bir an önce sistem değişikliğine gitmelidir. Yoksa Bürokratik Oligarşi iktidar değiştirme oyunlarını sürdürmeye ve milleti zehirlemeye devam edecektir.