Türkiye yine kritik bir sürecin eşiğinde... ABD'nin Suriye'den çekilmesi kararıyla başlayan bu kritik süreci aşmak kolay görünmüyor. Birbiriyle ilişkili onlarca karmaşık sorun ve soru var. En başta da ABD gerçekten çekiliyor mu? Çekildiğinde Fırat'ın doğusunda silahlandırdığı YPG ve SGD'nin pozisyonu ne olacak. Rusya-İran ve Esad rejimi ne yapacak? Rusya'nın en son yaptığı "ABD'nin çıktığı yerlerin kontrolü Suriye hükümetine verilmelidir" açıklamasına Türkiye'nin cevabı ne olacak? İşin içine Fransa ve AB'yi de kattığımızda bir dizi karmaşık ilişki çıkıyor karşımıza. Bu tablo ve bu sorular Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya ilişkilerini direkt etkileyecek görünüyor. İşte bu karmaşık zemin hem Türkiye'nin ne kadar önemli bir noktada olduğunu hem de işinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Bu noktada sadece Başkan Erdoğan'a ve hükümete değil, ülkenin muhalefetine de büyük görev düşüyor. Ne yazık ki başta CHP olmak üzere muhalefetin bu tabloyla ilgilendiği yok. Muhalefetin derdi başka. Muhalefet dün DEAŞ'ı destekliyor diye ülkesini Lahey'e şikâyet etmekle, Fırat Kalkanı ve Afrin harekâtlarına karşı çıkmakla, sahada TSK'ya destek veren ÖSO'yu "terörist" ilan etmekle uğraşırken, bugün Netanyahu üzerinden kurduğu alakasız işlerle uğraşıyor. Ama en azından CHP dönüp geçmişine baksa, efsane lideri Bülent Ecevit'i okusa bugün Türkiye'nin neden bu karmaşık sorunlar yumağının içinde olduğunu anlar ve böyle negatif bir muhalefet üstlenmezdi. Üstlenmezdi çünkü rahmetli Ecevit, daha 2005'te Türkiye'yi nelerin beklediğini Mehmet Çetingüleç'e çok açık biçimde anlatmış. Şimdi o anlatıda yer alan Ecevit'in "Son Mesajı"ndan çarpıcı bölümleri okuyalım: Türkiye Avrasya'nın anahtar unsuru "Tüm Türkiye'nin, tüm ulusun çok kapsamlı bir gelenek birikimi var. Jeopolitik konumumuz da çok önemli. Özellikle Avrupa ile Asya arasında yakınlaşma ile birlikte, Avrasya süreci oluşmaya başladığından beri Türkiye'nin önemi büsbütün arttı. Türkiye Avrasya'nın anahtar unsuru durumunda... Önemli olan ölçüyü kaçırmadan, bizim politik konumumuzdan kaynaklanan olanaklarımızı değerlendirmemiz. Aynı zamanda şunu bilmemiz gerekiyor: Türkiye, dünyanın en duyarlı ülkesidir coğrafi bakımdan. Onun için Türkiye'nin başı daima dertte olacaktır, daima sorunlarla karşılaşacaktır. Ama hiçbir zaman paniğe kapılmaya gerek yok. Türkiye bütün sorunların üstesinden gelebilir. Bu Avrasyalaşma süreci içinde bazı ülkeler Türkiye'yi etkisiz bırakma çabası içindeler. Fakat diğer yandan Türkiye'ye mecburdurlar. Bunları niçin anlatıyorum; Türkiye tarihten gelen gücünü doğru kullanabilirse, her sorunun üstesinden gelecektir. Atatürk döneminin Türkiye'de kurduğu laik demokratik düzen, hem Batı dünyasında hem de diğer bölgelerde Türkiye'ye büyük saygınlık veriyor." AB'ye ve NATO'ya bağımlı kalamayız "Siyasal açıdan da ekonomik açıdan da AB'ye ve NATO'ya bağımlı kalmamalıyız. Bütün dünyaya açılmalıyız. Kendi bölgemizdeki ülkelerle, Rusya'yla, Orta Asya ülkeleriyle, Uzakdoğu'yla her bakımdan çok özel ilişkilerimizi geliştirirken bir yandan da Hindistan'la ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. Türkiye, bütün dünyayla ilişki kurabilecek tek ülkedir." Bugün Başkan Erdoğan'ın izlediği çok yönlü küresel siyasete bakınca, Ecevit'in mirasına acaba kim sahip çıkmış oluyor; Erdoğan mı Kılıçdaroğlu mu?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Başkan Erdoğan ve Ecevit
Türkiye yine kritik bir sürecin eşiğinde... ABD'nin Suriye'den çekilmesi kararıyla başlayan bu kritik süreci aşmak kolay görünmüyor. Birbiriyle ilişkili onlarca karmaşık sorun ve soru var.
En başta da ABD gerçekten çekiliyor mu? Çekildiğinde Fırat'ın doğusunda silahlandırdığı YPG ve SGD'nin pozisyonu ne olacak. Rusya-İran ve Esad rejimi ne yapacak? Rusya'nın en son yaptığı "ABD'nin çıktığı yerlerin kontrolü Suriye hükümetine verilmelidir" açıklamasına Türkiye'nin cevabı ne olacak? İşin içine Fransa ve AB'yi de kattığımızda bir dizi karmaşık ilişki çıkıyor karşımıza.
Bu tablo ve bu sorular Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya ilişkilerini direkt etkileyecek görünüyor. İşte bu karmaşık zemin hem Türkiye'nin ne kadar önemli bir noktada olduğunu hem de işinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Bu noktada sadece Başkan Erdoğan'a ve hükümete değil, ülkenin muhalefetine de büyük görev düşüyor. Ne yazık ki başta CHP olmak üzere muhalefetin bu tabloyla ilgilendiği yok.
Muhalefetin derdi başka. Muhalefet dün DEAŞ'ı destekliyor diye ülkesini Lahey'e şikâyet etmekle, Fırat Kalkanı ve Afrin harekâtlarına karşı çıkmakla, sahada TSK'ya destek veren ÖSO'yu "terörist" ilan etmekle uğraşırken, bugün Netanyahu üzerinden kurduğu alakasız işlerle uğraşıyor.
Ama en azından CHP dönüp geçmişine baksa, efsane lideri Bülent Ecevit'i okusa bugün Türkiye'nin neden bu karmaşık sorunlar yumağının içinde olduğunu anlar ve böyle negatif bir muhalefet üstlenmezdi.
Üstlenmezdi çünkü rahmetli Ecevit, daha 2005'te Türkiye'yi nelerin beklediğini Mehmet Çetingüleç'e çok açık biçimde anlatmış. Şimdi o anlatıda yer alan Ecevit'in "Son Mesajı"ndan çarpıcı bölümleri okuyalım:
Türkiye Avrasya'nın anahtar unsuru
"Tüm Türkiye'nin, tüm ulusun çok kapsamlı bir gelenek birikimi var. Jeopolitik konumumuz da çok önemli. Özellikle Avrupa ile Asya arasında yakınlaşma ile birlikte, Avrasya süreci oluşmaya başladığından beri Türkiye'nin önemi büsbütün arttı. Türkiye Avrasya'nın anahtar unsuru durumunda...
Önemli olan ölçüyü kaçırmadan, bizim politik konumumuzdan kaynaklanan olanaklarımızı değerlendirmemiz. Aynı zamanda şunu bilmemiz gerekiyor: Türkiye, dünyanın en duyarlı ülkesidir coğrafi bakımdan. Onun için Türkiye'nin başı daima dertte olacaktır, daima sorunlarla karşılaşacaktır. Ama hiçbir zaman paniğe kapılmaya gerek yok. Türkiye bütün sorunların üstesinden gelebilir. Bu Avrasyalaşma süreci içinde bazı ülkeler Türkiye'yi etkisiz bırakma çabası içindeler. Fakat diğer yandan Türkiye'ye mecburdurlar.
Bunları niçin anlatıyorum; Türkiye tarihten gelen gücünü doğru kullanabilirse, her sorunun üstesinden gelecektir. Atatürk döneminin Türkiye'de kurduğu laik demokratik düzen, hem Batı dünyasında hem de diğer bölgelerde Türkiye'ye büyük saygınlık veriyor."
AB'ye ve NATO'ya bağımlı kalamayız
"Siyasal açıdan da ekonomik açıdan da AB'ye ve NATO'ya bağımlı kalmamalıyız. Bütün dünyaya açılmalıyız. Kendi bölgemizdeki ülkelerle, Rusya'yla, Orta Asya ülkeleriyle, Uzakdoğu'yla her bakımdan çok özel ilişkilerimizi geliştirirken bir yandan da Hindistan'la ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. Türkiye, bütün dünyayla ilişki kurabilecek tek ülkedir."
Bugün Başkan Erdoğan'ın izlediği çok yönlü küresel siyasete bakınca, Ecevit'in mirasına acaba kim sahip çıkmış oluyor; Erdoğan mı Kılıçdaroğlu mu?