Bazı insanlar vardır, kendilerini çok önemserler, önemli olduklarını ispatlamak için yapamayacakları şey yoktur. En iyi yaptıkları şey ise ihanet etmektir, zaten ruh halleri normal olmadığı için, her türlü dengesiz davranışta bulunmakta da beis duymazlar.
Zamanında yaşlı bir kadın ile oğlu beraber yaşarlarmış. Oğul, köyün en itibarsızı ve önemsiziymiş. Kimse bu oğlu ciddiye almaz, köylü bunu sohbetlerine de ortak etmezmiş.
Gel zaman, git zaman “yaşlı kadının oğlu” diye çağrılan bu çocuk, köylülerin dikkatini çekmek istemiş ve bunun içinde pis bir taktik geliştirmiş. Bizim yaşlı kadının oğlu gitmiş kadınların kuyu başında elbise yıkadıkları kuyuya pislemiş.
Kadınlar çıngarı basmış, “yaşlı kadının oğlu kuyuya pisledi, yaşlı kadının oğlu kuyuya pisledi ” haber bütün köyde dalgalanmış, öyle ki her köy evinde yaşlı kadının oğlu konuşulmuş.
Yaşlı kadının oğlu nihayet hedefine varmış. Köylü artık yaşlı kadının oğlunu tanımış.
Hani derler ya, reklamın kötüsü yok. Doğrudur reklamın kötüsü olmaz ama reklam yapılanın nasıl reklam edildiği de asla unutulmaz.
Türkiye'de son günlerde gündem; Almanya Parlamentosuna gündeme gelen ve onaylanan Türkiye'nin Ermeni soykırımı iddiası... Bunu Alman Parlamentosuna da Alman Parlamentosunda yer alan 11 Türk Vekil taşımış. Elebaşları da Alman Yeşiller Milletvekili Cem Özdemir…
Bu Cem Özdemir'i bizim köyde kimse tanımazdı, ne iş yaptığını da kimse bilmezdi. Yani bir “Yaşlı Kadın Oğlu” vakası yaşanmış.
Adam kendini gündeme sokmak için kendi ülkesine ihanet etmiş ve kendi gibi 10 tane daha reklam meraklısı kadın-adam bulmuş. Güya bunlar Türkiye'yi uluslararası arenada zor duruma düşüreceklermiş.
Bu zevat geçen günlerde FETÖ yayın organı Cumhuriyete röportaj vermiş. Kendince AB'yi Türkiye konusunda uyarmış.
Bir Alman gazetesi olan Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine konuşan Özdemir, "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması, Erdoğan liderken kesinlikle olmayacak” ifadelerini kullanmış.
Şimdi ortaya çıktı mı kazın ayağı.
Adamların derdi, Ermeni Soykırımı falan da değil, tek dertleri Recep Tayyip Erdoğan. Mesaj verdiği kuyu başına bak. Cumhuriyet Gazetesine dökmüş pisliğini.
Hani bu adamın yanlışlıkla da olsa reklamını yapmak istemem ama amacım odur ki, bilin reklamın kötüsü olur ve reklam edilen adamın nasıl reklam edildiği de önemli.
AB, mülteciler konusunda Türkiye'ye taktiksel davranıyormuş, tabi bunu da ret ediyormuş zevat.
Be adam, bizim AB'ye girme konusunda taktiksel davranmadığımız ne malum. Belki bizde AB konusunda taktiksel davranıyoruzdur. Bizim 40 yıl önce AB'ye CHP zihniyetinde belki ihtiyacımız vardı ama şimdi bizim böyle bir ihtiyacımız yok ki!.
Bilakis AB'nin bizim genç nüfusumuza ve güçlü duruşumuza ihtiyacı var.
Yani roller değişti adamım. Mülteciler konusunu da öyle hafife alma. Önünde bir güncük durmazsak seni bile o yaşadığın Almanya'da tutmazlar. Terörist diye dişlerine dahi bakarlar.
Edirne'ye bak, bir günde bir milyon mülteci oraya yığılır, senin şansölyenin elinden telefonu düşmez, senin orda uykuların kaçar. Hani sen çok seversin ya mültecileri!
Evet; Erdoğan fobisi Almanya'da birilerinin gözlerine uykuyu haram ediyor. Uykunuz haram olsun ama her şeyden öte bu ülkenin ekmeği size haram olsun emi…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Osmanoğlu
Bir hikaye, bir nasihat, bir kötü reklam
Bazı insanlar vardır, kendilerini çok önemserler, önemli olduklarını ispatlamak için yapamayacakları şey yoktur. En iyi yaptıkları şey ise ihanet etmektir, zaten ruh halleri normal olmadığı için, her türlü dengesiz davranışta bulunmakta da beis duymazlar.
Zamanında yaşlı bir kadın ile oğlu beraber yaşarlarmış. Oğul, köyün en itibarsızı ve önemsiziymiş. Kimse bu oğlu ciddiye almaz, köylü bunu sohbetlerine de ortak etmezmiş.
Gel zaman, git zaman “yaşlı kadının oğlu” diye çağrılan bu çocuk, köylülerin dikkatini çekmek istemiş ve bunun içinde pis bir taktik geliştirmiş. Bizim yaşlı kadının oğlu gitmiş kadınların kuyu başında elbise yıkadıkları kuyuya pislemiş.
Kadınlar çıngarı basmış, “yaşlı kadının oğlu kuyuya pisledi, yaşlı kadının oğlu kuyuya pisledi ” haber bütün köyde dalgalanmış, öyle ki her köy evinde yaşlı kadının oğlu konuşulmuş.
Yaşlı kadının oğlu nihayet hedefine varmış. Köylü artık yaşlı kadının oğlunu tanımış.
Hani derler ya, reklamın kötüsü yok. Doğrudur reklamın kötüsü olmaz ama reklam yapılanın nasıl reklam edildiği de asla unutulmaz.
Türkiye'de son günlerde gündem; Almanya Parlamentosuna gündeme gelen ve onaylanan Türkiye'nin Ermeni soykırımı iddiası... Bunu Alman Parlamentosuna da Alman Parlamentosunda yer alan 11 Türk Vekil taşımış. Elebaşları da Alman Yeşiller Milletvekili Cem Özdemir…
Bu Cem Özdemir'i bizim köyde kimse tanımazdı, ne iş yaptığını da kimse bilmezdi. Yani bir “Yaşlı Kadın Oğlu” vakası yaşanmış.
Adam kendini gündeme sokmak için kendi ülkesine ihanet etmiş ve kendi gibi 10 tane daha reklam meraklısı kadın-adam bulmuş. Güya bunlar Türkiye'yi uluslararası arenada zor duruma düşüreceklermiş.
Bu zevat geçen günlerde FETÖ yayın organı Cumhuriyete röportaj vermiş. Kendince AB'yi Türkiye konusunda uyarmış.
Bir Alman gazetesi olan Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine konuşan Özdemir, "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması, Erdoğan liderken kesinlikle olmayacak” ifadelerini kullanmış.
Şimdi ortaya çıktı mı kazın ayağı.
Adamların derdi, Ermeni Soykırımı falan da değil, tek dertleri Recep Tayyip Erdoğan. Mesaj verdiği kuyu başına bak. Cumhuriyet Gazetesine dökmüş pisliğini.
Hani bu adamın yanlışlıkla da olsa reklamını yapmak istemem ama amacım odur ki, bilin reklamın kötüsü olur ve reklam edilen adamın nasıl reklam edildiği de önemli.
AB, mülteciler konusunda Türkiye'ye taktiksel davranıyormuş, tabi bunu da ret ediyormuş zevat.
Be adam, bizim AB'ye girme konusunda taktiksel davranmadığımız ne malum. Belki bizde AB konusunda taktiksel davranıyoruzdur. Bizim 40 yıl önce AB'ye CHP zihniyetinde belki ihtiyacımız vardı ama şimdi bizim böyle bir ihtiyacımız yok ki!.
Bilakis AB'nin bizim genç nüfusumuza ve güçlü duruşumuza ihtiyacı var.
Yani roller değişti adamım. Mülteciler konusunu da öyle hafife alma. Önünde bir güncük durmazsak seni bile o yaşadığın Almanya'da tutmazlar. Terörist diye dişlerine dahi bakarlar.
Edirne'ye bak, bir günde bir milyon mülteci oraya yığılır, senin şansölyenin elinden telefonu düşmez, senin orda uykuların kaçar. Hani sen çok seversin ya mültecileri!
Evet; Erdoğan fobisi Almanya'da birilerinin gözlerine uykuyu haram ediyor. Uykunuz haram olsun ama her şeyden öte bu ülkenin ekmeği size haram olsun emi…