İki gün önce İzmir'de gerçekten ceviz kabuğunu doldurmayacak bir olay, araya Yunanistan Dışişleri Bakanı NikosDendias'ın ve İBB Başkanı Ekremİmamoğlu'nun dahil olduğu garip bir skandala dönüştü. Oysa ortada üzerinde durulmayacak bir sorun yaşanmış ve kısa sürede de çözülmüştü. Ancak, siyasi varoluşlarını Türkiye karşıtlığı üzerine kuran Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve hükümeti, her türlü kışkırtmayı yaptıkları gibi bu olayı da kendi lehlerine fırsata çevirmek için akla hayale gelmeyen yollara başvurdu. Şu tabloya bakın; Yunanistan'ın Orta Makedonya Bölge Başkanı ApostolosTzitzikostas, Avrupa-Akdeniz Bölgesel ve Yerel Meclisi (ARLEM) Genel Kurul toplantısına katılmak üzere feribotla İzmir'e geliyor ve gümrükte kimlik kontrolü yapılırken isim benzerliği olan bir kişinin giriş kısıtlaması nedeniyle bir süre bekletiliyor. Aman Allah'ım, bir anda Yunan medyası ayağa kaldırılıyor ve iş "Türkiye provokasyonyapıyor" iddialarına kadar götürülüyor. Yetmiyor, devreye giren Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, BAE dönüşü İzmir'e iniyor ve gümrükte uzun süre bilinçli bir biçimde dışarı çıkmak istemeyen Tzitzikostas'ı alarak Yunanistan'a dönüyordu. Dönerken de "vatandaşını kurtarankahraman" rolüne girmekten çekinmiyorve açık yalan olan şu tweet'i atıyordu: "Tzitzikostas'ın kötü niyetli gözaltınaalınmasına ilk andan itibarentepki gösterdik ve seferber olduk." İnanılır gibi değil... Daha inanılmaz olan, Yunan siyasilerinbu şovuna, hiç sorgulamadan İBBBaşkanı Ekrem İmamoğlu'nun da katılması.İmamoğlu, önce Yunan medyasına,"Ciddi bir olaydır" diye demeç veriyor,sonra da İstanbul'da bulunan Atina BelediyeBaşkanı Kostas Bakoyannis'ten aldığı tektaraflı bilgiden hareketle şöyle diyordu: "Değerli dostum Kostas'ı üzenbeni de üzmüştür. Tunç Soyer'indüzenlediği programa yanlış bir anlamadanizin verilmeme süreci bizleride üzmüştür. Dilerim bu olayınarkasında iki ülke ilişkilerini bozmayayönelik farklı adımlar atmazlar. Bumuamele elbette kabul edilemez." Sahi ortada "iki ülke ilişkilerinibozacak" ne var? Anlaşılan Türkiye'ye yönelik iftira ve yalanlar İmamoğlu'nun hiç umurunda değil. Daha vahimi ise Yunan siyasetçilerin onu iç siyasette bir aparat olarak kullanmaları... Çünkü Yunanistan'daki Miçotakis hükümetitelekulak skandalı nedeniyle köşeye sıkışmış ve rezil olmuş durumda. Bu yüzden İzmir'de yaşanan bu olayı bile gündemi değiştirmek için kullanıyorlar. Ama ne yazık ki İBB Başkanı İmamoğlu bunun farkında değil ve ülkesine sahip çıkmak yerine onlara meze olmayı tercih ediyor. Acaba farkında değil mi yoksa gönüllü mü? Valla ne diyelim, onu siyaset arenasına taşıyan genel başkanı KemalKılıçdaroğlu, "kara paranın gerçekmerkezi" Londra'ya giderken devletini "narko-devlet" olarak suçluyorsa, onun yerine göz koyan İmamoğlu'nun Yunanistan'a destek vermesi, onlara meze olması hiç şaşırtıcı değil. Asıl şaşırtıcı olansa muhalefetin, "Türkiye Yüzyılı" denilen bir çağda böyle "neo-mandacı" siyasetçilere mahkûm olması.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Biri Londra’ya öteki Atina’ya mesaj veriyor
İki gün önce İzmir'de gerçekten ceviz kabuğunu doldurmayacak bir olay, araya Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun dahil olduğu garip bir skandala dönüştü. Oysa ortada üzerinde durulmayacak bir sorun yaşanmış ve kısa sürede de çözülmüştü.
Ancak, siyasi varoluşlarını Türkiye karşıtlığı üzerine kuran Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve hükümeti, her türlü kışkırtmayı yaptıkları gibi bu olayı da kendi lehlerine fırsata çevirmek için akla hayale gelmeyen yollara başvurdu.
Şu tabloya bakın; Yunanistan'ın Orta Makedonya Bölge Başkanı Apostolos Tzitzikostas, Avrupa-Akdeniz Bölgesel ve Yerel Meclisi (ARLEM) Genel Kurul toplantısına katılmak üzere feribotla İzmir'e geliyor ve gümrükte kimlik kontrolü yapılırken isim benzerliği olan bir kişinin giriş kısıtlaması nedeniyle bir süre bekletiliyor.
Aman Allah'ım, bir anda Yunan medyası ayağa kaldırılıyor ve iş "Türkiye provokasyon yapıyor" iddialarına kadar götürülüyor.
Yetmiyor, devreye giren Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, BAE dönüşü İzmir'e iniyor ve gümrükte uzun süre bilinçli bir biçimde dışarı çıkmak istemeyen Tzitzikostas'ı alarak Yunanistan'a dönüyordu.
Dönerken de "vatandaşını kurtaran kahraman" rolüne girmekten çekinmiyor ve açık yalan olan şu tweet'i atıyordu:
"Tzitzikostas'ın kötü niyetli gözaltına alınmasına ilk andan itibaren tepki gösterdik ve seferber olduk."
İnanılır gibi değil...
Daha inanılmaz olan, Yunan siyasilerin bu şovuna, hiç sorgulamadan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da katılması. İmamoğlu, önce Yunan medyasına, "Ciddi bir olaydır" diye demeç veriyor, sonra da İstanbul'da bulunan Atina Belediye Başkanı Kostas Bakoyannis'ten aldığı tek taraflı bilgiden hareketle şöyle diyordu:
"Değerli dostum Kostas'ı üzen beni de üzmüştür. Tunç Soyer'in düzenlediği programa yanlış bir anlamadan izin verilmeme süreci bizleri de üzmüştür. Dilerim bu olayın arkasında iki ülke ilişkilerini bozmaya yönelik farklı adımlar atmazlar. Bu muamele elbette kabul edilemez."
Sahi ortada "iki ülke ilişkilerini bozacak" ne var?
Anlaşılan Türkiye'ye yönelik iftira ve yalanlar İmamoğlu'nun hiç umurunda değil. Daha vahimi ise Yunan siyasetçilerin onu iç siyasette bir aparat olarak kullanmaları... Çünkü Yunanistan'daki Miçotakis hükümeti telekulak skandalı nedeniyle köşeye sıkışmış ve rezil olmuş durumda.
Bu yüzden İzmir'de yaşanan bu olayı bile gündemi değiştirmek için kullanıyorlar. Ama ne yazık ki İBB Başkanı İmamoğlu bunun farkında değil ve ülkesine sahip çıkmak yerine onlara meze olmayı tercih ediyor.
Acaba farkında değil mi yoksa gönüllü mü?
Valla ne diyelim, onu siyaset arenasına taşıyan genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "kara paranın gerçek merkezi" Londra'ya giderken devletini "narko-devlet" olarak suçluyorsa, onun yerine göz koyan İmamoğlu'nun Yunanistan'a destek vermesi, onlara meze olması hiç şaşırtıcı değil.
Asıl şaşırtıcı olansa muhalefetin, "Türkiye Yüzyılı" denilen bir çağda böyle "neo-mandacı" siyasetçilere mahkûm olması.