CHP içindeki koltuk kavgası bitmek bilmiyor, hatta giderek büyüyor. Bir yandan kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı kavgası sürüyor, öte yanda kurultayı kaybetmesine ve CHP'nin 47 yıl sonra yerel seçimde birinci parti olmasına rağmen eski CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi işin peşini bırakmıyor. Saldırdıkça saldırıyorlar.
Kılıçdaroğlu önce "normalleşme" siyasetine çok sert tepki gösterdi. O tepkiye laikçi medyanın silahşorları da destek verince Özel ve ekibi sendeledi, hatta geri adım attı. Deyim yerindeyse "Bir adım ileri iki adım geri" siyasetiyle süreci yönetmeye çalıştı.
Ancak önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis'e girdiğinde Özel ve ekibinin ayağa kalkması, biraz üstü örtülen o sert tartışmaları yeniden başlattı. Parti içinden ve dışından salvolar başladı. Ayağa kalkmayan milletvekillerinden dışarıda kalmış siyasi aktörlere, hepsi tek tek konuşmaya başladı.
Bu fırsatı tabii ki Kılıçdaroğlu da kaçırmadı. Sanki yeni bir siyasi aktörmüş gibi sosyal medyadan esip gürledi:
"Biz CHP'liler, yalnızca halk için ayağa kalkarız. (...) Unutulmasın ki hiçbir yurttaşımızın Erdoğan ve Saray rejimini meşrulaştırma hakkı ve hukuku yoktur! Ancak mücadele etme sorumluluğu vardır!"
Bu açıkça Özel yönetimine "savaş" ilanıydı. Gerçi Özgür Özel ve ekibi bu kez geri adım atmadı ve biraz kıvransalar da Meclis'teki tutumlarının arkasında durdular.
Ama bu durum Kılıçdaroğlu ve ekibini durdurmaya yetmedi ki iş özel hayatlara kadar indi. Ve ne yazık ki, 2010'da bir kasetle dizayn edilen CHP'de bu kirli yöntem bir siyaset tarzı olarak kanıksanmış durumda.
Hatırlayın, Muharrem İnce de benzer kirli bir yöntemle seçimden çekilmek zorunda kalmıştı.
İşin en komik ve hazin tarafı ise 2010'da siyasete kurulan kaset komplosuna veya İnce'nin seçimden çekilmesine tepki göstermeyenlerin, hatta başka siyasi aktörlere acımazsıza saldıranların bugün feryat figan etmeleri.
Bakın CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, CHP içinde "ahlaksızca ve namussuzca" ithamlarda bulununlar olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu:
"İlk defa CHP içinde, Genel Başkanımıza karşı ahlaksızca, namussuzca ithamlarda bulunan kendini bilmezlerle karşı karşıyayız. Koltuk hırsları, partili kimliklerinin önüne geçen bazı arkadaşların da bu kişiliksizlere ayak uydurduğunu üzülerek görüyoruz."
Bu kavganın sonu karakolda mı kurultayda mı biter, kurt kuzuyu yiyebilir mi bilemem ama Özgür Özel, giderek yalnızlaşıyor. Dün de İstanbul'da gittiği hiçbir toplantıya İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun katılmaması, CHP kulislerinde bir tepki olarak yorumlandı.
Bu tepkinin nedeni, özel hayata ilişkin söylentiler miydi yoksa son televizyon röportajında söylediği, "Bence siyasi yasak istinafta onaylanacak ama Yargıtay aşaması kalacak" sözleri miydi belli değil ama şu aşamadan sonra CHP'de işler çok karışacak görünüyor. İlk hedefe konulan da Özgür Özel...
Bir CHP'li bu durumu şöyle yorumluyor:
"Klasik hikâyedir; kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş, suyu bulandırma bahane..."
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
CHP'de 'kurt kuzuyu yiyecek!'
CHP içindeki koltuk kavgası bitmek bilmiyor, hatta giderek büyüyor. Bir yandan kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı kavgası sürüyor, öte yanda kurultayı kaybetmesine ve CHP'nin 47 yıl sonra yerel seçimde birinci parti olmasına rağmen eski CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi işin peşini bırakmıyor. Saldırdıkça saldırıyorlar.
Kılıçdaroğlu önce "normalleşme" siyasetine çok sert tepki gösterdi. O tepkiye laikçi medyanın silahşorları da destek verince Özel ve ekibi sendeledi, hatta geri adım attı. Deyim yerindeyse "Bir adım ileri iki adım geri" siyasetiyle süreci yönetmeye çalıştı.
Ancak önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis'e girdiğinde Özel ve ekibinin ayağa kalkması, biraz üstü örtülen o sert tartışmaları yeniden başlattı. Parti içinden ve dışından salvolar başladı. Ayağa kalkmayan milletvekillerinden dışarıda kalmış siyasi aktörlere, hepsi tek tek konuşmaya başladı.
Bu fırsatı tabii ki Kılıçdaroğlu da kaçırmadı. Sanki yeni bir siyasi aktörmüş gibi sosyal medyadan esip gürledi:
"Biz CHP'liler, yalnızca halk için ayağa kalkarız. (...) Unutulmasın ki hiçbir yurttaşımızın Erdoğan ve Saray rejimini meşrulaştırma hakkı ve hukuku yoktur! Ancak mücadele etme sorumluluğu vardır!"
Bu açıkça Özel yönetimine "savaş" ilanıydı. Gerçi Özgür Özel ve ekibi bu kez geri adım atmadı ve biraz kıvransalar da Meclis'teki tutumlarının arkasında durdular.
Ama bu durum Kılıçdaroğlu ve ekibini durdurmaya yetmedi ki iş özel hayatlara kadar indi. Ve ne yazık ki, 2010'da bir kasetle dizayn edilen CHP'de bu kirli yöntem bir siyaset tarzı olarak kanıksanmış durumda.
Hatırlayın, Muharrem İnce de benzer kirli bir yöntemle seçimden çekilmek zorunda kalmıştı.
İşin en komik ve hazin tarafı ise 2010'da siyasete kurulan kaset komplosuna veya İnce'nin seçimden çekilmesine tepki göstermeyenlerin, hatta başka siyasi aktörlere acımazsıza saldıranların bugün feryat figan etmeleri.
Bakın CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, CHP içinde "ahlaksızca ve namussuzca" ithamlarda bulununlar olduğunu belirtiyor ve şöyle diyordu:
"İlk defa CHP içinde, Genel Başkanımıza karşı ahlaksızca, namussuzca ithamlarda bulunan kendini bilmezlerle karşı karşıyayız. Koltuk hırsları, partili kimliklerinin önüne geçen bazı arkadaşların da bu kişiliksizlere ayak uydurduğunu üzülerek görüyoruz."
Bu kavganın sonu karakolda mı kurultayda mı biter, kurt kuzuyu yiyebilir mi bilemem ama Özgür Özel, giderek yalnızlaşıyor. Dün de İstanbul'da gittiği hiçbir toplantıya İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun katılmaması, CHP kulislerinde bir tepki olarak yorumlandı.
Bu tepkinin nedeni, özel hayata ilişkin söylentiler miydi yoksa son televizyon röportajında söylediği, "Bence siyasi yasak istinafta onaylanacak ama Yargıtay aşaması kalacak" sözleri miydi belli değil ama şu aşamadan sonra CHP'de işler çok karışacak görünüyor. İlk hedefe konulan da Özgür Özel...
Bir CHP'li bu durumu şöyle yorumluyor:
"Klasik hikâyedir; kurt kuzuyu yemeyi kafaya koymuş, suyu bulandırma bahane..."