SON DAKİKA
Hava Durumu

Çözümsüzlük Cephesi’nin ‘İpe-un-serme’ Hedefi!

Yazının Giriş Tarihi: 23.03.2024 07:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.03.2024 07:15

Bu cephenin “organize” medya araçlarının bir ortak paydada buluştuğu bir manşeti: “Demirtaş: Barışın muhatabı Öcalan ve Erdoğan'dıroldu… Peki öyle mi dedi bu figür?

Bakalım. İHD Diyarbakır Şubesinin düzenlediği Kürt Sorununda Çözüm ve Barış Konferansı'ndadiye başlayan, bir “organize” odak, adeta aynı kalemden çıkan haber metinlerinin manşeti ile: “Bu işi Erdoğan ve Öcalan çözer” dediği şeklinde bir “iyi algı” servis etti her tarafa… Peki öyle mi dedi?

Bakıyoruz-1:

Elbette Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen Hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan'dır.

(Ama; şimdilerde gargarası yapılan “çözüm süreci”nin ikinci yılı başında (18 Mart 2014), “AKP muhatap olmaktan çıkmıştır”  derken, bu partinin “hükümet”, Erdoğan'ın da “Başbakan” olduğu unutuldu… Öyle mi?) 

Yani bu işin çözümü için yegâne projesi —ve gücü— olan asıl muhatabı Öcalan ile, 6 yıl (2009-15) diyalog/müzakere yürüten Erdoğan değil, “bugün itibarıyla hükümeti temsilen O olduğu için” muhatap Erdoğan'dır dedi… Yani, Devlet tarafından çözme gücü ve 6 yıllık denemesi olan “Erdoğan” değil, bir süre daha çözmemek için (Öcalan'ı 80'ine vardırmak üzere!) “zorunlu muhatap” olduğu için Erdoğan… !  

Nereden çıkarıyoruz, çözmemek için olduğunu? Bir daha bakıyoruz-2:

... Bu nedenle Meclis'teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar. 

Yani bu “iki şahsiyetindışında; adeta öbür dünyada bile bir araya gelmeyecek herkes “muhatap”tır! Bütün bu partiler/yapılar (Ü.Özdağ'ın ZP'sinden HÜDA-PAR'a, CHP'sinden Akşener'in İyİ'sine...), Meclis'in bu “bütün renk”lerinin curcunasında bir 6 yıl daha çözmemek için tam bir biçilmiş kaftan!

Özetle yani; bu sorunun çözülemeyeceği en müsait yerin BU MECLİS oldugunu biliyor “sözcü”…  Bu meclisteki vekillerin bu siyasi partiler kanunu ile “milletvekili” değil, birer PartiVekili olduğunu biliyor çünkü, bu “sözcü”!

Son bir kez daha bakıyoruz -3:

Elbette Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- ... Tartışma konumuz, anavatanımız Kürdistan'ın fiili-zoraki işgaliyle ortaya çıkan gasp hukukunun nasıl sonlandırılacağıdır. 

Şimdi anladık mı neden Çözümsüzlük Cephesi ???  Yani bu bilcümle “sivil toplum” Yek-Vücut olacak ve askeri bir operasyon olan işgal meselesini “masada müzakere” operasyonu ile çözecek!

Ve bu aynı “müzakere” cephesi; —izlenme rakamları milyona varan— aşağıdaki konuşmada: 

Biz bir seçim partisi değiliz, biz çözüm partisiyiz… Bizim bir derdimiz var… ‘Kürt sorunu' demiyorum, Kürt-Türk ilişkileri' diyorum. Türk-Kürt ilişkileri yara aldı… Kürdü Türkü birbirine düşmanlaştırma üzerine oynanan oyunları boşa çıkarmaya çalışan çok değerli bir şahsiyet var. Büyük bir güçtür: halk üzerinde gücü var, silahlı güçler üzerinde gücü var. Ve bu şahsiyet ağırlaştırılmış tecrit altında...” VE “en-son görüşmesindeBeni değil görüşlerimi buradan çıkarın, bu da kitaplarımı basmakla olmaz!' diyor” diyen Batman adayını (28 kez İmralı'ya giden bu Öcalan avukatını), savunmasını almayıp yargısız infaz ederek ihraç eden “müzakere” cephesidir…  

İşte, yıllardır söylemekle dilimde tüy “yeşerten” tarihî gerçekliğimizin bir İbret-i Alem vesikasıdır bu: 100 yıllık tarihi; yenilgi, hezimet ve hüsran tarihi olan Türk-Solu'nun kimyasal kodudur bu: “Halk aptaldır, istediğimiz kadar kedinin fareyle oynadığı gibi onlarla oynayabiliriz !!!

Ayrıca; “Kürdistan'ın işgali” denen şey (tarihin her gün gözümüze soktuğu bu “şey”) tam bir Tarihî Yalan'dır… Ne Osmanlı ordusu ne de T.C. ordusu, Kürt ordusunu bir savaş meydanında yenilgiye uğratarak Kürdistan'ı işgal etmemiştir: 1'incinde DE, 2'ncisinde DE, 3'üncüsünde DE; (Malazgirt, Çaldıran ve Kuvayı Milliye) bu ordular zamanın Kürt birlikleriyle ittifak ederek Kürdistan topraklarına girmişler.

Onun için Öcalan buna “Türk-Kürt ilişkileri” ve “3 tarihî ittifak” der. Ve ÇÖZÜM dediği şeyi de: 100 yıldır baş-aşağı edilmiş 1000 yıllık BU ilişkilerin, tabiî ayakları üzerine alınarak yeniden düzenlenmesi olarak, Birleşme-Bütünleşme-Büyüme (3-B) paradigması ile İmralı'da projelendirmiştir.

Peki bu Çözümsüzlük Cephesinin bu sözcüsünün arkasındaki “bu-akıl” kim? Bunu da söyleyip “şimdilik” bitireyim:

Bunu da aynı “çözüm” konferansında konuşan “derin akıl” C.Çandar gayri-ihtiyarî ifşa etti: “Ben sık sık Edirne'ye gidip kendisi ile görüşürümBu çok-derin aklın elemanları (Çandar, H.Cemal, R.Çakır, A.Bayramoğlu, E.Kürkçü, SS.Önder vesaire türü) bu aynı konferansın “orta-direk” elemanları-dır! Ayrıca bunlardan ilk üçü; o faciaya evirdikleri “çözüm süreci” yıllarında Kandil'e gidip bizzat: Ne kazandınız da silahlı mücadeleyi bırakıyorsunuz? diyen barış neferlerimiz idi…!!!

Bu halk er-geç şunu diyecektir: “Tamam, biz eğitimsiz bir halkız, cahil bırakılmış bir halkız. Fakat aptal değiliz. Asıl aptal olan, bizi aptal' sananlardır…”

Ve bunun hesabını er-geç görecektir!

22 Mart 2024

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.