Tacizci bir sapık.. Ensar Vakfı ve yatılı okul gerçeği… (Bugüne kadar kaleme aldığım en uzun yazı)
Öncelikle bu satırların hayatının en güzel yıllarını, anne-babasına en çok ihtiyacı olan dönemlerini (10-15 yaş) yurtta geçirmiş, haftasonları dahi anne babasını görememiş birisi tarafından kaleme alındığını dikkatlerinizden kaçırmamanızı temenni ederim...
Yazdıklarımdan sonra başta anne babamın pişmanlıkları katlanarak artacak.. Sonra belki birlikte yıllarımı geçirdiğim bugün 'Muhafazakar, dindar' vs. şekilde adlandırılan camiadaki insanlar tarafından CHP'li olmak, din düşmanı olmak, İslam'a zarar vermiş olmakla suçlanacağım…
Ancak hayır! Böyle giderse İslam'a ve Allah'ın kurmamızı dilediği aile yapısına en büyük darbeyi vuranlar olarak bu suçlamanın sahipleri tarihe geçecek..
Şimdi konuşma zamanı… Çünkü artık bu ülke için çok geç olmak üzere…
Dün öğleden sonra 500 küsur yıl hapis cezası aldığını duyduğumuz Karaman sapığı uzunca bir süredir Türkiye'nin gündeminde. Ancak siyasetin bir Sağ-Sol, bir İslamcı-Kemalist kavgası çerçevesinden çıkaramadığı bu konunun derinlerindeki cerahati ise ne teşhis etmeye ne de tedavi etmeye kimsenin yanaşma niyeti yok…
Bir kitle bunun üzerinden dindar Müslümanlara olan kinini akıtmanın, Dindar olarak adlandırabileceğimiz diğer bir kitle de bu saldırılara yine aynı nedenlerle karşılık verme gayreti içerisinde…
Peki sonuç? Önümüzdeki dev sorun bir siyasi malzeme olmaktan öteye gidemiyor..
Peki ne oluyor bu yurtlarda?
1- Bazen daha erken olmakla beraber 9-10 yaşlarına henüz girmiş çocukları anne ve babası; * Köy yerindeki ortaokulun eğitim kalitesinden endişe ettikleri, * Dinini diyanetini zamanında tam öğrensin diye düşündükleri, gibi gerekçelerle arkadaşları ile derede balık tutarken, futbol oynarken, sapanla kuş avlarken kolundan tutup kilometrelerce uzakta daha önce hiç görmediği bir binaya götürüyor… Merdivenlerinden çıkarıp tanımadığı birkaç adamla onun adına kararlar alıyor. Para konuşuyor…
Parayı kimin verdiğinin bir önemi yok.. Çocuk, yaşı itibarıyla biliyor ki para bazı metalar alınıp satılırken verilen bir şey…
Ve aklı deredeki balıkta, oyunda, oynaşta olan minik çocuk kendi zihninde ‘satılmış bir çocuk' oluyor artık..
Böyle başlıyor yurt çocuğunun kabusu...
Ve satılmıştır artık çocuk… Kendisi için, kendine rağmen ama kendisi dışında insanlar tarafından….
Anne babası giderken bir pencere buluyor ve arkalarından onları izliyor... Benim sahnem buydu.. Köşeyi dönmelerine az bir mesafe kala ayakkabılarını bile giymeden son bir kez koşuyor arkalarından ağlayarak..
‘Anne gitmeyin!' (Dikkat buyurun: Beni buraya bırakmayın değil! "Gitmeyin!")
Ancak sonuç değişmiyor! Biraz da azar yiyerek geri getiriliyor…
Bir yatak, bir dolap gösteriliyor çocuğa… Ve minik çocuğu kamil insan mertebesine ulaştıracak o muhteşem yükseliş dönemi başlıyor..
2- Hızla bir eğitim sürecine giriliyor... Birkaç gün içerisinde Balıklar, futbol, cipslerden çıkan tasolar, bilyeler artık tümüyle ‘Malayani-kötü-kaka-cehenneme götüren' şeyler oluveriyor.
Neden mi?
Çünkü o seçilmiş bir çocuk!!! 7 milyarlık dünyada cennete gidebilecek tek grup o binada toplanmıştır ve bunun da bedeli çocukluğundan vazgeçmektir.
3- Hızla askeri düzeni öğrenmeye, battaniye katlamaya, ütü yapmaya, çamaşır yıkamaya alışılır. Birkaç ayın sonunda yaramaz olanlar ile uyumlu olanlar ayrılır. Herkesin yaramazlık düzeyine göre birer temizlik mıntıkası vardır artık. Benimki yaklaşık 5 yıl süren yurt hayatım boyunca hep tuvalet oldu… Yani layık olduğum yer! Bir dönem biraz gözlerine girmiş olacağım; kazan dairesine terfi etmiştim. *En iyi talebenin temizlik mevkisini tahmin edersiniz.. Mescit :)
4- Sabah namazlarına büyük gürültülerle uyanmak, yataktan aşağı çekilmek normaldir buralarda. Namaz sonrası uyumamak mescide bir çember oluşturup yeminini bozmuş birinin kefaret olarak getirdiği 50 tane kıymalı pide için hatim indirmek sıradandır…
5-Dayak da sıradandır burada. Çünkü sahibiniz yoktur. Sizi bırakıp gidenler Eti senin derken 'kemiği benim' bile dememiştir. Size değer vermedikleri için değil. En doğrusunun bu olduğuna inandıkları ve emanet ettikleri insanların en doğru insanlar olduğunu düşünerek... Ancak ağır suçlarda çağırılan ve birkaç tokat da ondan yediğiniz insanlardır anne-babanız…
Nedir bu ağır suçlar? Okulda tutulduğunuz bir kıza yazdığınız aşk mektubunu, doğru düzgün içmeyi bile beceremediğiniz halde yanınızda taşıdığınız sigara ya da müstehcen dergiler yakalatmak gibi suçlar ağır suçlardır. Ve temiz bir dayak atmak için paha biçilemez fırsatlardır hocalar için... Elektrikli süpürgenin (ki demir olur bazıları) sopasıyla dayak yemek çok sıradan olmasa da bana nasip oldu bilesiniz... Ama içlerinde nispeten iyi insanlar çıkıyordu yurt sorumlularının…(!) Sağ olsunlar beni revirde döverlerdi. Yani hayatıma kastetme gibi bir niyetleri yoktu. Biraz hırpalayıp bir şey olursa da hemen müdahale edebiliyorlardı!
6- Müstehcen dergi demişken; Ergenliğe erken girer bu çocuklar.. Çünkü sadece yaşıtlarıyla değil belli yaş aralığına sahip çocuklarla yaşarlar. (Benim kaldığım yurt ilköğretim-lise düzeyinin aynı ortmı paylaştığı bir yurttu.) Büyüme hevesiyle yanıp tutuşan minikler traş olanları görüp traş olur, kendilerinden büyük olanlar gibi davranır, onların aksesuarlarına, kokularına, kıyafetlerine sahip olmak ister önce.. Sonra aralarına girebildikleri kadarıyla yarım yamalak duyduğu şeyleri onlar gibi uygulamaya çalışırlar. ‘Demek ki kızlar ilgi duyulan varlıklar', ‘demek ki karşı cins olmak sadece yüzünün güzel olması, saçlarının uzun olmasından ibaret değil' ‘acaba neymiş bu cinsellik?' ile başlayan sorgulamalar kemiklerinizi büyütmese de vücudunuzda bazı değişiklikleri erken yaşlarda ve zorla yaşamanız sonucunu doğurur.
7- Ancak hala güçsüz, savunmasız ve sahipsizsinizdir… Hayatınızda, “Eğitim psikolojisi nedir? Çocuk psikolojisi nedir?” gibi konulardan bîhaber ilkokul ya da ortaokul mezunu, ancak Emsile, Bina, Maksut, Avamil gibi kitapları okumuş ve ‘KAMİL(!)' insan mertebesine ulaşmış(!) birkaç hoca ve sokağa bile çıkması yasaklanmış nereye nasıl saldıracağını bilmeyen lise öğrencileri vardır. Onlar da sizin yaşlarınızda oraya bırakılmış, psikolojisi en hafif tabirle aç bir pitbuldan farksız olan yaratıklardır. Şiddete, Tacize, tecavüze maruz kalmamak için tek ihtimaliniz kaderinizde bunun olmamasıdır artık…
Aileniz mi? Sizi emin ellere bırakıp gittiler ya! Yani sizi karşılıksız sevecek bir Allah'ın kulu yoktur karşınızda…
Böyle dönemlerde size en ufak yakınlığı gösteren kişileri dünyanın en iyi insanı zannedersiniz.. Ben zaman zaman sabah namazlarından sonra yangın merdiveninden kaçıp köy garajına gider, henüz kimsenin olmadığı garajda köy otobüslerinin bagajlarına girer köye kaçardım.. İlk kaçtığımda 'En büyük mutluluğum yanında uyumak olan' babam tarafından birkaç saat içerisinde geri gönderilmiştim. Sonraki kaçışlar babaya değil derede balık tuttuğum arkadaşlarıma oluyordu. Döndüğümde yiyeceğim dayakların acısını peşin peşin çıkarırcasına eğlenirdim arkadaşlarımla. Ah Yaşar… Benim çocukluk arkadaşım.. Okursan bu yazıyı seni ne kadar çok sevdiğimi bil…
Sonrasında bagajda saklanma konusu deşifre olduktan sonra şehirlerarası terminallere gitmeye başladım. Orada sabah otobüs muavinlerine topkekleri, gazozları otobüslere taşırken yardım ederdim. Onlar da beni birkaç topkek ile ödüllendirirdi. Ve artık zihminde dünyanın en iyi insanları otobüsçülerdi. Sonra ‘Büyüyünce önce muavin sonra otobüs şoförü olmaya' karar verdim. Öyle ya! Onlar dünyanın en iyi insanları. Aradığım sevgi onlarda var olan bir şeydi…
Yılda 15 gün görebildiğim aileme akrabalarıma ‘Otobüs şoförü olacağım' dediğimde alay konusu olmak çok koymuyordu. Çünkü seviyordum otobüsçüleri ve seviyorlardı beni...
Sonra gittiğim okulda bir Türkçe öğretmeni çıktı karşıma.. İsmi Aynur TIK.. Allah ondan razıolsun.. Eğer bu yazıyı okursa mis ellerinden öpüyorum… Yurtta ellerimle yıkadığım gömleklerimden lekeleri tam çıkaramazdım. Aynur hoca yakalarıma bakardı zaman zaman. Gömleğimi kirli gördüğünde bana “gömleğini getir ben yıkayayım” derdi. Ve otobüsçülerin yanına bir şema daha açmıştım zihnimde. Türkçe öğretmenleri de iyi insanlardı…
O gün hayalim değişti… Türkçe öğretmeni olmalıydım ben… Ve minik bir not: Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni oldum..
Devam edelim başka ne oluyor bu yurtlarda;
8- Siz yurt programına tabi olduğunuz için aileniz tatile gider siz yurtta Kur'an-ı Kerim ezberi yaparsınız…
9- Okuldaki arkadaşlarınız okul çıkışında futbol oynar siz dakikalar sonra yurtta olup ikindi yoklamasına yetişmek zorunda kalırsınız.. Zaten futbol da küfürdür! Cehennem futbolcularla doludur!
10- Başka cemaatlerdeki insanlar bile küfürdedir. Arkalarında namaz kılınmaz, aynı ortamlarda bulunulmaz. Gömleği pantolonun içine sokan bir cemaatte iseniz dışa bırakamazsınız. Dışarı salan bir cemaatte iseniz içe sokamazsınız. Cemaatine göre değişmekle birlikte kot pantolon bile giyemezsiniz.
11- Cips yiyebilir ama taso oynayamazsınız. Yemek saatlerin dışında acıkamazsınız! Gece yemekhaneye ya da mutfağa girerseniz cinler çarpar!
12- Çizgi film mi? O da ne?
13- Etüt yaparsınız.. Hep en arka sıraya oturmak istersiniz.. Çünkü her an bir el gelip omzunuza dokunabilir (ki bu elin kime ait olduğunu bilemezsiniz)Onun için arkanız hep sağlamda olmak zorunda.. Çünkü pitbullar hep ensenizi kollar. Siz onlar için dışarıda konuşmaya bile vakti olmadığı kızlara en çok benzeyen şeylersiniz. Savunmasız. Tüysüz!..
14- Sinir, öfke, korku nedir bilmemesi gereken yaşlarda paranoyak olursunuz. Karabasanlar sizin için sıradandır. Ufak bir çıtırdı sizi uyandırmaya yeter…
15- Hafızanız kuvvetli ise artık hafız ya da yarı hafızsınızdır. Şansınız varsa Rabıtalar, özel görevler bile almışsınızdır. Ama çocukluğunuz karşılığında.. Çünkü çocukluk satılabilen bir şeydir!
Hafızanız iyi değilse endişe etmeyin.. Hafızanızı güçlendirmek mi istiyorsunuz? İşte size Cennetten çıkma, ezber garantili çözüm: DAYAK! O size her şeyi öğretir! Bir sopa her şeyi halleder!
16- Ve yine pitbull konusu… Dedim ya kaderinizde bu yoksa, ve kafanız biraz çalışıyorsa tacizden olmasa da tecavüzden kaçabiliyorsunuz… Ama elinizden alınan çocukluğunuzun size fazlasıyla sunduğu enerjinizi atacak hiçbir şeyiniz yoksa; Bu enerjiyi atma ihtimaliniz olan şeyler şunlardır;
- Ticaret yapabilirsiniz: Hayal gücünüze bağlı olarak size yetecek kadar parayı kazanabileceğiniz bir ortam oluşturursunuz. (Ben hayali telefon ithalatı yapıyordum. Kendimden büyükleri dolandırıyor paraya para demiyordum. Önce Almanya'dan gelecek cep telefonları belirliyor paraları topluyordum. Topladığım paralarla bir telefon alıp önizleme de yaptırıyordum ki inandırıcılığım artsın.. Artıyordu da netekim.. 'Kendisinde varsa bana da getirebilir' diye düşünenler arttıkça benim de cebim doluyordu. 3-4 ayda bir telefonların gelmeyeceğini anlayan kişiler birleşip bir güzel dayak atıyorlardı. Sonra revire.. Tabi revirde elektrikli süpürge bekliyor... Çocukluğumu kaybetmiştim ama iyi kazanıyordum!
18- Hocanızın sandalyesine oturamazsınız! Çıban çıkar.. Çıkmasa da çıkarırlar.. Elbette yine o mucizevi icat ile: Dayak!
19- En sonunda ne mi oluyor? Cıvıl cıvıl bir çocuk olarak teslim ettiğiniz evladınız o yurttan bir hafız olarak çıkabiliyor ama iki kelimeyi bir araya getiremeyen, toplum içerisinde bir konu ile ilgili konuşmaya korkan, özgüveni sıfır, içten pazarlıklı, baskılanan duyguları yüzünden sevgi açlığı yaşayan, her gördüğüne güvenen, üretemeyen birisi olarak…
Maddeleri çoğaltırım ancak Hint filmi tadında bir duygusal ortam oluşturmak değil niyetim…
Bizim derdimiz var.. Biz bu toplumu İslam'ı, Sevgiyi ve Aileyi kaybetmeden sağlam bir temelde dimdik tutmak istiyorsak, Oradan çıktığında Kur'an'ın yüzüne bile bakmayacak hafızlar yetiştirmek ne verir ki bize?
Bu ise hafızlığın tek yolu (ki değil) bırakın çocuklarınız Hafız olmasın, Bırakın Bina, Avamil okumasın..
‘Nasara, yensuru' yu çekemesin ama ‘Allah' diyebilsin.. Secde bilsin..
Çocukluğunu elinden alarak beynine doldurduğunuz şeyler onun için bir öğreti değil 'nefret' kaynağı…
Evinizde, sokağınızda, iş yerinizde medrese eğitimi almış ama kişiliği oturmamış insanlar görmek istemiyorsanız eğer aileler olarak çocuklarınızı yatılı yurtlara vermeyin! Üreten bir toplum istiyorsanız, 100 yıllık kalkınma ve gelecek planları yapıyorsanız eğer Devlet olarak buna bir son vermeniz gerekiyor!
Yapmayın! Onlar daha çocuk. Onların size ihtiyacı var.
Balık tutun çocuğunuzla.. Kucağınıza alıp arabayı onun sürdüğünü hissetmesine izin verin.. Birlikte uyuyun onlarla.. Bir bardağı kırar dökerse bir tane de siz kırın! Ama onu kırmayın.. Giden günleriniz asla geri gelmeyecek…
İyi bir müslüman, müslüman bir ailede yetişir.. Bir çocuğa anne baba sevgisinin zekatını bile veremeyecek belletmenlerin elinde değil...
Alın o yurtlardan çocuklarınızı... Ve ç/almayın çocuklarınızın çocukluklarını
UYANIN!
(Muhammet Fatih Gediman)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
M. Fatih Gediman
Dayak, taciz ve yurt çocuğu olmak
Tacizci bir sapık.. Ensar Vakfı ve yatılı okul gerçeği…
(Bugüne kadar kaleme aldığım en uzun yazı)
Öncelikle bu satırların hayatının en güzel yıllarını, anne-babasına en çok ihtiyacı olan dönemlerini (10-15 yaş) yurtta geçirmiş, haftasonları dahi anne babasını görememiş birisi tarafından kaleme alındığını dikkatlerinizden kaçırmamanızı temenni ederim...
Yazdıklarımdan sonra başta anne babamın pişmanlıkları katlanarak artacak.. Sonra belki birlikte yıllarımı geçirdiğim bugün 'Muhafazakar, dindar' vs. şekilde adlandırılan camiadaki insanlar tarafından CHP'li olmak, din düşmanı olmak, İslam'a zarar vermiş olmakla suçlanacağım…
Ancak hayır! Böyle giderse İslam'a ve Allah'ın kurmamızı dilediği aile yapısına en büyük darbeyi vuranlar olarak bu suçlamanın sahipleri tarihe geçecek..
Şimdi konuşma zamanı… Çünkü artık bu ülke için çok geç olmak üzere…
Dün öğleden sonra 500 küsur yıl hapis cezası aldığını duyduğumuz Karaman sapığı uzunca bir süredir Türkiye'nin gündeminde. Ancak siyasetin bir Sağ-Sol, bir İslamcı-Kemalist kavgası çerçevesinden çıkaramadığı bu konunun derinlerindeki cerahati ise ne teşhis etmeye ne de tedavi etmeye kimsenin yanaşma niyeti yok…
Bir kitle bunun üzerinden dindar Müslümanlara olan kinini akıtmanın, Dindar olarak adlandırabileceğimiz diğer bir kitle de bu saldırılara yine aynı nedenlerle karşılık verme gayreti içerisinde…
Peki sonuç?
Önümüzdeki dev sorun bir siyasi malzeme olmaktan öteye gidemiyor..
Peki ne oluyor bu yurtlarda?
1- Bazen daha erken olmakla beraber 9-10 yaşlarına henüz girmiş çocukları anne ve babası;
* Köy yerindeki ortaokulun eğitim kalitesinden endişe ettikleri,
* Dinini diyanetini zamanında tam öğrensin diye düşündükleri, gibi gerekçelerle arkadaşları ile derede balık tutarken, futbol oynarken, sapanla kuş avlarken kolundan tutup kilometrelerce uzakta daha önce hiç görmediği bir binaya götürüyor… Merdivenlerinden çıkarıp tanımadığı birkaç adamla onun adına kararlar alıyor. Para konuşuyor…
Parayı kimin verdiğinin bir önemi yok.. Çocuk, yaşı itibarıyla biliyor ki para bazı metalar alınıp satılırken verilen bir şey…
Ve aklı deredeki balıkta, oyunda, oynaşta olan minik çocuk kendi zihninde ‘satılmış bir çocuk' oluyor artık..
Böyle başlıyor yurt çocuğunun kabusu...
Ve satılmıştır artık çocuk…
Kendisi için, kendine rağmen ama kendisi dışında insanlar tarafından….
Anne babası giderken bir pencere buluyor ve arkalarından onları izliyor... Benim sahnem buydu..
Köşeyi dönmelerine az bir mesafe kala ayakkabılarını bile giymeden son bir kez koşuyor arkalarından ağlayarak..
‘Anne gitmeyin!'
(Dikkat buyurun: Beni buraya bırakmayın değil! "Gitmeyin!")
Ancak sonuç değişmiyor! Biraz da azar yiyerek geri getiriliyor…
Bir yatak, bir dolap gösteriliyor çocuğa… Ve minik çocuğu kamil insan mertebesine ulaştıracak o muhteşem yükseliş dönemi başlıyor..
2- Hızla bir eğitim sürecine giriliyor... Birkaç gün içerisinde Balıklar, futbol, cipslerden çıkan tasolar, bilyeler artık tümüyle ‘Malayani-kötü-kaka-cehenneme götüren' şeyler oluveriyor.
Neden mi?
Çünkü o seçilmiş bir çocuk!!! 7 milyarlık dünyada cennete gidebilecek tek grup o binada toplanmıştır ve bunun da bedeli çocukluğundan vazgeçmektir.
3- Hızla askeri düzeni öğrenmeye, battaniye katlamaya, ütü yapmaya, çamaşır yıkamaya alışılır. Birkaç ayın sonunda yaramaz olanlar ile uyumlu olanlar ayrılır. Herkesin yaramazlık düzeyine göre birer temizlik mıntıkası vardır artık. Benimki yaklaşık 5 yıl süren yurt hayatım boyunca hep tuvalet oldu… Yani layık olduğum yer! Bir dönem biraz gözlerine girmiş olacağım; kazan dairesine terfi etmiştim.
*En iyi talebenin temizlik mevkisini tahmin edersiniz.. Mescit :)
4- Sabah namazlarına büyük gürültülerle uyanmak, yataktan aşağı çekilmek normaldir buralarda. Namaz sonrası uyumamak mescide bir çember oluşturup yeminini bozmuş birinin kefaret olarak getirdiği 50 tane kıymalı pide için hatim indirmek sıradandır…
5- Dayak da sıradandır burada. Çünkü sahibiniz yoktur. Sizi bırakıp gidenler Eti senin derken 'kemiği benim' bile dememiştir. Size değer vermedikleri için değil. En doğrusunun bu olduğuna inandıkları ve emanet ettikleri insanların en doğru insanlar olduğunu düşünerek... Ancak ağır suçlarda çağırılan ve birkaç tokat da ondan yediğiniz insanlardır anne-babanız…
Nedir bu ağır suçlar? Okulda tutulduğunuz bir kıza yazdığınız aşk mektubunu, doğru düzgün içmeyi bile beceremediğiniz halde yanınızda taşıdığınız sigara ya da müstehcen dergiler yakalatmak gibi suçlar ağır suçlardır. Ve temiz bir dayak atmak için paha biçilemez fırsatlardır hocalar için... Elektrikli süpürgenin (ki demir olur bazıları) sopasıyla dayak yemek çok sıradan olmasa da bana nasip oldu bilesiniz... Ama içlerinde nispeten iyi insanlar çıkıyordu yurt sorumlularının…(!) Sağ olsunlar beni revirde döverlerdi. Yani hayatıma kastetme gibi bir niyetleri yoktu. Biraz hırpalayıp bir şey olursa da hemen müdahale edebiliyorlardı!
6- Müstehcen dergi demişken; Ergenliğe erken girer bu çocuklar.. Çünkü sadece yaşıtlarıyla değil belli yaş aralığına sahip çocuklarla yaşarlar. (Benim kaldığım yurt ilköğretim-lise düzeyinin aynı ortmı paylaştığı bir yurttu.) Büyüme hevesiyle yanıp tutuşan minikler traş olanları görüp traş olur, kendilerinden büyük olanlar gibi davranır, onların aksesuarlarına, kokularına, kıyafetlerine sahip olmak ister önce.. Sonra aralarına girebildikleri kadarıyla yarım yamalak duyduğu şeyleri onlar gibi uygulamaya çalışırlar. ‘Demek ki kızlar ilgi duyulan varlıklar', ‘demek ki karşı cins olmak sadece yüzünün güzel olması, saçlarının uzun olmasından ibaret değil' ‘acaba neymiş bu cinsellik?' ile başlayan sorgulamalar kemiklerinizi büyütmese de vücudunuzda bazı değişiklikleri erken yaşlarda ve zorla yaşamanız sonucunu doğurur.
7- Ancak hala güçsüz, savunmasız ve sahipsizsinizdir… Hayatınızda, “Eğitim psikolojisi nedir? Çocuk psikolojisi nedir?” gibi konulardan bîhaber ilkokul ya da ortaokul mezunu, ancak Emsile, Bina, Maksut, Avamil gibi kitapları okumuş ve ‘KAMİL(!)' insan mertebesine ulaşmış(!) birkaç hoca ve sokağa bile çıkması yasaklanmış nereye nasıl saldıracağını bilmeyen lise öğrencileri vardır. Onlar da sizin yaşlarınızda oraya bırakılmış, psikolojisi en hafif tabirle aç bir pitbuldan farksız olan yaratıklardır. Şiddete, Tacize, tecavüze maruz kalmamak için tek ihtimaliniz kaderinizde bunun olmamasıdır artık…
Aileniz mi?
Sizi emin ellere bırakıp gittiler ya!
Yani sizi karşılıksız sevecek bir Allah'ın kulu yoktur karşınızda…
Böyle dönemlerde size en ufak yakınlığı gösteren kişileri dünyanın en iyi insanı zannedersiniz.. Ben zaman zaman sabah namazlarından sonra yangın merdiveninden kaçıp köy garajına gider, henüz kimsenin olmadığı garajda köy otobüslerinin bagajlarına girer köye kaçardım.. İlk kaçtığımda 'En büyük mutluluğum yanında uyumak olan' babam tarafından birkaç saat içerisinde geri gönderilmiştim. Sonraki kaçışlar babaya değil derede balık tuttuğum arkadaşlarıma oluyordu. Döndüğümde yiyeceğim dayakların acısını peşin peşin çıkarırcasına eğlenirdim arkadaşlarımla. Ah Yaşar… Benim çocukluk arkadaşım.. Okursan bu yazıyı seni ne kadar çok sevdiğimi bil…
Sonrasında bagajda saklanma konusu deşifre olduktan sonra şehirlerarası terminallere gitmeye başladım. Orada sabah otobüs muavinlerine topkekleri, gazozları otobüslere taşırken yardım ederdim. Onlar da beni birkaç topkek ile ödüllendirirdi. Ve artık zihminde dünyanın en iyi insanları otobüsçülerdi. Sonra ‘Büyüyünce önce muavin sonra otobüs şoförü olmaya' karar verdim. Öyle ya! Onlar dünyanın en iyi insanları. Aradığım sevgi onlarda var olan bir şeydi…
Yılda 15 gün görebildiğim aileme akrabalarıma ‘Otobüs şoförü olacağım' dediğimde alay konusu olmak çok koymuyordu. Çünkü seviyordum otobüsçüleri ve seviyorlardı beni...
Sonra gittiğim okulda bir Türkçe öğretmeni çıktı karşıma.. İsmi Aynur TIK.. Allah ondan razıolsun.. Eğer bu yazıyı okursa mis ellerinden öpüyorum… Yurtta ellerimle yıkadığım gömleklerimden lekeleri tam çıkaramazdım. Aynur hoca yakalarıma bakardı zaman zaman. Gömleğimi kirli gördüğünde bana “gömleğini getir ben yıkayayım” derdi. Ve otobüsçülerin yanına bir şema daha açmıştım zihnimde. Türkçe öğretmenleri de iyi insanlardı…
O gün hayalim değişti…
Türkçe öğretmeni olmalıydım ben…
Ve minik bir not: Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni oldum..
Devam edelim başka ne oluyor bu yurtlarda;
8- Siz yurt programına tabi olduğunuz için aileniz tatile gider siz yurtta Kur'an-ı Kerim ezberi yaparsınız…
9- Okuldaki arkadaşlarınız okul çıkışında futbol oynar siz dakikalar sonra yurtta olup ikindi yoklamasına yetişmek zorunda kalırsınız.. Zaten futbol da küfürdür! Cehennem futbolcularla doludur!
10- Başka cemaatlerdeki insanlar bile küfürdedir. Arkalarında namaz kılınmaz, aynı ortamlarda bulunulmaz. Gömleği pantolonun içine sokan bir cemaatte iseniz dışa bırakamazsınız. Dışarı salan bir cemaatte iseniz içe sokamazsınız. Cemaatine göre değişmekle birlikte kot pantolon bile giyemezsiniz.
11- Cips yiyebilir ama taso oynayamazsınız. Yemek saatlerin dışında acıkamazsınız! Gece yemekhaneye ya da mutfağa girerseniz cinler çarpar!
12- Çizgi film mi? O da ne?
13- Etüt yaparsınız.. Hep en arka sıraya oturmak istersiniz.. Çünkü her an bir el gelip omzunuza dokunabilir (ki bu elin kime ait olduğunu bilemezsiniz)Onun için arkanız hep sağlamda olmak zorunda.. Çünkü pitbullar hep ensenizi kollar. Siz onlar için dışarıda konuşmaya bile vakti olmadığı kızlara en çok benzeyen şeylersiniz. Savunmasız. Tüysüz!..
14- Sinir, öfke, korku nedir bilmemesi gereken yaşlarda paranoyak olursunuz. Karabasanlar sizin için sıradandır. Ufak bir çıtırdı sizi uyandırmaya yeter…
15- Hafızanız kuvvetli ise artık hafız ya da yarı hafızsınızdır. Şansınız varsa Rabıtalar, özel görevler bile almışsınızdır. Ama çocukluğunuz karşılığında.. Çünkü çocukluk satılabilen bir şeydir!
Hafızanız iyi değilse endişe etmeyin.. Hafızanızı güçlendirmek mi istiyorsunuz? İşte size Cennetten çıkma, ezber garantili çözüm: DAYAK! O size her şeyi öğretir! Bir sopa her şeyi halleder!
16- Ve yine pitbull konusu… Dedim ya kaderinizde bu yoksa, ve kafanız biraz çalışıyorsa tacizden olmasa da tecavüzden kaçabiliyorsunuz… Ama elinizden alınan çocukluğunuzun size fazlasıyla sunduğu enerjinizi atacak hiçbir şeyiniz yoksa; Bu enerjiyi atma ihtimaliniz olan şeyler şunlardır;
- Hırsızlığa alışabilirsiniz: Marketten, kantinden cips çalmakla başlar, paraya, pula, telefona, kıyafete kadar gidebilir.. (Ben yaptım)
- Ticaret yapabilirsiniz: Hayal gücünüze bağlı olarak size yetecek kadar parayı kazanabileceğiniz bir ortam oluşturursunuz. (Ben hayali telefon ithalatı yapıyordum. Kendimden büyükleri dolandırıyor paraya para demiyordum. Önce Almanya'dan gelecek cep telefonları belirliyor paraları topluyordum. Topladığım paralarla bir telefon alıp önizleme de yaptırıyordum ki inandırıcılığım artsın.. Artıyordu da netekim.. 'Kendisinde varsa bana da getirebilir' diye düşünenler arttıkça benim de cebim doluyordu. 3-4 ayda bir telefonların gelmeyeceğini anlayan kişiler birleşip bir güzel dayak atıyorlardı. Sonra revire.. Tabi revirde elektrikli süpürge bekliyor...
Çocukluğumu kaybetmiştim ama iyi kazanıyordum!
18- Hocanızın sandalyesine oturamazsınız! Çıban çıkar.. Çıkmasa da çıkarırlar.. Elbette yine o mucizevi icat ile: Dayak!
19- En sonunda ne mi oluyor? Cıvıl cıvıl bir çocuk olarak teslim ettiğiniz evladınız o yurttan bir hafız olarak çıkabiliyor ama iki kelimeyi bir araya getiremeyen, toplum içerisinde bir konu ile ilgili konuşmaya korkan, özgüveni sıfır, içten pazarlıklı, baskılanan duyguları yüzünden sevgi açlığı yaşayan, her gördüğüne güvenen, üretemeyen birisi olarak…
Maddeleri çoğaltırım ancak Hint filmi tadında bir duygusal ortam oluşturmak değil niyetim…
Bizim derdimiz var..
Biz bu toplumu İslam'ı, Sevgiyi ve Aileyi kaybetmeden sağlam bir temelde dimdik tutmak istiyorsak,
Oradan çıktığında Kur'an'ın yüzüne bile bakmayacak hafızlar yetiştirmek ne verir ki bize?
Bu ise hafızlığın tek yolu (ki değil) bırakın çocuklarınız Hafız olmasın,
Bırakın Bina, Avamil okumasın..
‘Nasara, yensuru' yu çekemesin ama ‘Allah' diyebilsin.. Secde bilsin..
Çocukluğunu elinden alarak beynine doldurduğunuz şeyler onun için bir öğreti değil 'nefret' kaynağı…
Evinizde, sokağınızda, iş yerinizde medrese eğitimi almış ama kişiliği oturmamış insanlar görmek istemiyorsanız eğer aileler olarak çocuklarınızı yatılı yurtlara vermeyin!
Üreten bir toplum istiyorsanız, 100 yıllık kalkınma ve gelecek planları yapıyorsanız eğer Devlet olarak buna bir son vermeniz gerekiyor!
Bırakın Ensar Vakfı'nı, şunu, bunu.. Evlatlarınızı, ailenizi, geleceğinizi kaybediyorsunuz..
Yapmayın!
Onlar daha çocuk.
Onların size ihtiyacı var.
Balık tutun çocuğunuzla..
Kucağınıza alıp arabayı onun sürdüğünü hissetmesine izin verin..
Birlikte uyuyun onlarla..
Bir bardağı kırar dökerse bir tane de siz kırın! Ama onu kırmayın..
Giden günleriniz asla geri gelmeyecek…
İyi bir müslüman, müslüman bir ailede yetişir..
Bir çocuğa anne baba sevgisinin zekatını bile veremeyecek belletmenlerin elinde değil...
Alın o yurtlardan çocuklarınızı...
Ve ç/almayın çocuklarınızın çocukluklarını
UYANIN!
(Muhammet Fatih Gediman)