Türkiye yarını öngörülebilir bir ülke olmaktan hızla uzaklaşıyor ?Büyük çoğunluğun kafasında umutsuzluk var geleceğe dair ümitler tükenme noktasına gelmiş vaziyette,karın tokluğuna çalışanlar kendilerini çok şanslı görmeye başladılar.Borcu olmayan bir Allah'ın kulu yok herkes borç içinde yaşamaya değil,nefes almaya çalışıyor.İç politikada,dış politikada,ekonomideki sorunları elbette konuşalım ancak gün ekmek günüdür milletin karnı aç.Evine giren ekmeği azalan insanın, toplumsal sorunlarda duyarlılığı da azalır doğal olarak kendisinin ve ailesinin nafakasını temininin derdine düşer.Böyle durumlarda bireylerin ülkenin siyasal,sosyal,ekonomik durumuna bakışında ve yorumlayışında yazılı ve görsel medyanın etkisi büyüktür, yönlendirilmesi daha basittir.Buralara nasıl geldik ? Niye gençlerimiz,kadınlarımız kendilerini büyük bir yenilgi içerisinde hissediyorlar ? Niye işsizlik önlenemez bir şekilde yükseliyor ? Adalete güven duygusu neden yerlerde sürünüyor ? Hepsine verilecek bir cevap bulabiliriz.
Üç gündür yemek yemeyen bir insanı geçici bir süre devletin gücüyle,basınla,medyayla aslında aç değil tok olduğuna inandırabiliriz ancak 4.gün yine 'açım' diye bağırmasının önüne geçemeyiz.Türkiye zor bir süreçten geçiyor.Muhalefet iktidarın yanlışlarını tellal gibi davul çalarak sağa sola duyurmaya çalışıyor çözüm önerisi yok. Muhalefetin görevi tellallık değildir. Böyle olunca en iyi savunma mekanizması saldırıdır ilkesi iktidarın siyaset merkezine oturuyor.Muhalefet veya destekçileri ne söylerse söylesin iktidar tarafından söylenecek bir cevap mutlaka vardır.Bizdeki muhalefet bir geminin su almaya başlamasını,açılan deliklerini kesin batacak olan geminin batacağını bu siyasi diliyle anlatamaz ancak iktidar var olan deliğin aslında olmadığını,geminin su almadığını herşeyin yalan,iftira olduğunu mükemmel bir şekilde milletin diliyle anlatır ve millete algılatır.İşin kilitlenen noktası burasıdır.Siyasi söylemlerimiz sloganlaşmış,dilimizde ezberler,hafızamızda yüklenenler dışında fazlasına yer yokken, böyle bir durumda muhalefete mi inanalım iktidara mı ? Burası da ayrı bir çözüm arayan noktadır.
Bu noktaya nasıl geldik ve nasıl ayağa kalkacağız ? Toplumun her kesimine bu ülkenin güçlü geleceğini tesis edebilmek adına çocuklarımız için herkese önemli sorumluluklar düşüyor.Kamuoyunun sağlıklı ve doğru bilgilendirilmediğine yönelik kanaatin çok güçlü olmasının karşılığı yok , toplumun hafızasının önemli bir kısmı bu medya kuruluşlarının kontrolünde olduğu için vatandaş objektif bir fikir sahibi olamıyor. Böyle bir durumda herkes kendisine vazife çıkarmalıdır.
Özellikle sivil toplum örgütleri liderleri, yazarlarımız, çizerlerimiz, akademisyenlerimiz, aklını kiraya vermeyenlerimiz,karnını siyasetten doyurmayanlarımız, bağırmadan, küfretmeden, efelenmeden derdini anlatabilenlerimiz, işçimiz, köylümüz, iş insanlarımız ülkemizde yaşanan olumsuz gelişmelere dair sorumluluk hisseden herkese görev düşüyor.Hatalar,yanlışlar dile getirilirken amaç iktidara zarar vereyim mantığı olursa,iktidar doğal olarak kendisini savunacak ve çözüm yolları kilitlenecektir.Çarpık koordinatlara oturmuş siyasetin, gündelik politik kazanımları, siyasi partilere,destekçilerine ve liderlerine büyük faydalar sağlamış iken toplumun her kesiminde her kurumunda derin yaralar,telafisi zor sorunlar açmıştır.Şimdi birlik olmalıyız,Türkiye'nin normalleşmesi için elimizden gelen katkıyı koymalıyız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
En iyi savunma saldırıdır siyaseti bitiyor mu?
Türkiye yarını öngörülebilir bir ülke olmaktan hızla uzaklaşıyor ?Büyük çoğunluğun kafasında umutsuzluk var geleceğe dair ümitler tükenme noktasına gelmiş vaziyette,karın tokluğuna çalışanlar kendilerini çok şanslı görmeye başladılar.Borcu olmayan bir Allah'ın kulu yok herkes borç içinde yaşamaya değil,nefes almaya çalışıyor.İç politikada,dış politikada,ekonomideki sorunları elbette konuşalım ancak gün ekmek günüdür milletin karnı aç.Evine giren ekmeği azalan insanın, toplumsal sorunlarda duyarlılığı da azalır doğal olarak kendisinin ve ailesinin nafakasını temininin derdine düşer.Böyle durumlarda bireylerin ülkenin siyasal,sosyal,ekonomik durumuna bakışında ve yorumlayışında yazılı ve görsel medyanın etkisi büyüktür, yönlendirilmesi daha basittir.Buralara nasıl geldik ? Niye gençlerimiz,kadınlarımız kendilerini büyük bir yenilgi içerisinde hissediyorlar ? Niye işsizlik önlenemez bir şekilde yükseliyor ? Adalete güven duygusu neden yerlerde sürünüyor ? Hepsine verilecek bir cevap bulabiliriz.
Üç gündür yemek yemeyen bir insanı geçici bir süre devletin gücüyle,basınla,medyayla aslında aç değil tok olduğuna inandırabiliriz ancak 4.gün yine 'açım' diye bağırmasının önüne geçemeyiz.Türkiye zor bir süreçten geçiyor.Muhalefet iktidarın yanlışlarını tellal gibi davul çalarak sağa sola duyurmaya çalışıyor çözüm önerisi yok. Muhalefetin görevi tellallık değildir. Böyle olunca en iyi savunma mekanizması saldırıdır ilkesi iktidarın siyaset merkezine oturuyor.Muhalefet veya destekçileri ne söylerse söylesin iktidar tarafından söylenecek bir cevap mutlaka vardır.Bizdeki muhalefet bir geminin su almaya başlamasını,açılan deliklerini kesin batacak olan geminin batacağını bu siyasi diliyle anlatamaz ancak iktidar var olan deliğin aslında olmadığını,geminin su almadığını herşeyin yalan,iftira olduğunu mükemmel bir şekilde milletin diliyle anlatır ve millete algılatır.İşin kilitlenen noktası burasıdır.Siyasi söylemlerimiz sloganlaşmış,dilimizde ezberler,hafızamızda yüklenenler dışında fazlasına yer yokken, böyle bir durumda muhalefete mi inanalım iktidara mı ? Burası da ayrı bir çözüm arayan noktadır.
Bu noktaya nasıl geldik ve nasıl ayağa kalkacağız ? Toplumun her kesimine bu ülkenin güçlü geleceğini tesis edebilmek adına çocuklarımız için herkese önemli sorumluluklar düşüyor.Kamuoyunun sağlıklı ve doğru bilgilendirilmediğine yönelik kanaatin çok güçlü olmasının karşılığı yok , toplumun hafızasının önemli bir kısmı bu medya kuruluşlarının kontrolünde olduğu için vatandaş objektif bir fikir sahibi olamıyor.
Böyle bir durumda herkes kendisine vazife çıkarmalıdır.
Özellikle sivil toplum örgütleri liderleri, yazarlarımız, çizerlerimiz, akademisyenlerimiz, aklını kiraya vermeyenlerimiz,karnını siyasetten doyurmayanlarımız, bağırmadan, küfretmeden, efelenmeden derdini anlatabilenlerimiz, işçimiz, köylümüz, iş insanlarımız ülkemizde yaşanan olumsuz gelişmelere dair sorumluluk hisseden herkese görev düşüyor.Hatalar,yanlışlar dile getirilirken amaç iktidara zarar vereyim mantığı olursa,iktidar doğal olarak kendisini savunacak ve çözüm yolları kilitlenecektir.Çarpık koordinatlara oturmuş siyasetin, gündelik politik kazanımları, siyasi partilere,destekçilerine ve liderlerine büyük faydalar sağlamış iken toplumun her kesiminde her kurumunda derin yaralar,telafisi zor sorunlar açmıştır.Şimdi birlik olmalıyız,Türkiye'nin normalleşmesi için elimizden gelen katkıyı koymalıyız.