SON DAKİKA
Hava Durumu

Evrim ve Yaratılış

Yazının Giriş Tarihi: 02.05.2024 15:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.05.2024 15:07

Avrupa'da, Amerika'da Filistinlilerin yaşadığı zulüm karşısında gösterdiği dirençten etkilenen çok fazla Hristiyan genç var. Onlar Gazzelilerin bunca eziyete, kayba ve yokluğa imanlarıyla göğüs gerdiklerini fark edip Kuran'ı Kerim okuyorlar. Ayetleri araştırıyorlar, temiz bir kalple okuyunca Kuran onlara zaten şifa oluyor.

Ne yazık ki biz Müslüman bir toplumuz desek de Filistin pek çoğumuzda Algida dordurmadan, Starbucks kahveden vazgeçme istek ve iradesi bile oluşturmuyor. Sokak röportajı yapanlar Kelime-i tevhidin, tekbirin anlamını bilen insan bulmakta zorlanıyor. Subhaneke'yi, İhlas'ı okuyamayan zehir gibi gençlik kafelerden taşıyor ama camiye bir türlü giremiyor.

Bu gençleri modası geçmeye yüz tutmuş evrim teorisine inandırmak için bazı ilahıyatçılar kolları sıvamış. Zannediyorlar mı ki "Evrim İslam'la çelişmiyor hadi iman edelim, namaz kılalım, oruç tutalım." diyecekler? En azından ben hiç rastlamadım. Misal Prof. Dr. Caner Taslaman doktora tezi yazmış. Peki tezi neymiş? Allah Hz. Adem'i çamurdan yaratmamış. İnsan evrile devrile maymundan, zürafadan insana dönüşmüş. Neden dönüşmesin ki? Domates, biber, patlıcan yeyince de hücrelerimize dönüşürken hayvan neden insana dönüşmesinmiş? Allah Ayet-i Kerimesinde “Ey İblis! Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu?" (Sad, 75) derken hep mi mecaz ve muğlak ifadeler kullandı, kimse anlayamadı sadece Taslaman gibi evrimi yeniden keşfedenler mi anladı? Hz. Adem'le birlikte Allah nice insan yaratmış da olabilir. Ancak insanı eşref-i mahlukat olarak, hayvanı hayvan, bitkiyi de bitki olarak en muntazam haliyle yaratmıştır. Hiç gelişmemiş, yahut az gelişmiş bir varlık yaratıp "Sen çabalayıp insana dönüş" dememiştir. Ancak kulluk etmeyip bozgunculuk yaptığında hayvandan daha aşağı bir varlık olmasına da müsaade etmiştir.
Pek çok ayette açık açık insanın yaratılış şekli anlatılıyor.

Şüphesiz İsa'nın Allah yanındaki durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona: “Ol!” dedi, o da oluverdi.(Âl-i İmran, 59)

Caner Taslaman, Emre Dorman ve Mehmet Okuyan Ramazan ayı boyunca Acun Ilıcalı'nın kanalında Kuran'ı anlatmaya, açıklamaya çalıştılar. Söylediklerinin % 80'i kabul ettiğimiz, bildiğimiz konular. Ancak seküler vatandaşlara sempatik görünmek adına şirki, tevhidi hiç güncelleyerek anlatmadılar. Hiç başörtüsü konusuna değinmediler. Cihat, şeriat nedir, ne değildir hiç açıklamadılar. Hep iyi insan ve kalbi temiz olmak gibi tasavvufçu Cemalnur Sargut tadında hiçbir yükümlülük gerektirmeyen oldukça lite, suya sabuna dokunmayan ılımlı, yumuşak bir İslam anlatıldı.

Bir dönem Adnan Oktar'ın talebesi olan Taslaman, evrim konusunu tesadüfen tez konusu olarak işlemiş ve televizyonda, youtube kanallarında reklamını yapıyor olamaz. Nasıl ki ünlüler bazen LGBT, bazen feminizm, bazen sokak hayvanları gibi konularda proje olarak görevlendiriliyorlarsa ılımlı İslam projesi adına bunu her platformda seslendirdiğini düşünüyorum.

Mevdudi, Elmalılı, Seyyid Kutup vb. müfessirlerin güncelleyemediği ve bilimle bağdaştıramadığı konuları el çabukluğuyla bağdaştıran bunu yaparken de kırpa kırpa kuşa döndüren modernist ilahiyatçılar, Kuran'ın açık açık yazdığı pek çok ayeti bile evirip çevirip hiç tasavvur etmediğimiz şekilde yorumlayabiliyorlar. Misal bazı sufiler nasıl "Cennette bir erkeğe binlerce huri verilecektir." abartılarıyla cenneti erkekleri memnun etmek için kurulmuş bir eğlence mekanı gibi göstermek istiyorlarsa modernistler de bunlara tepki olarak "Yok size, huri de yok Nuri de..." diyerek ahirette cinsiyetsizleştirilmiş, kadın erkek ilişkilerinden arındırılmış, saf, iyi niyetli kulların güzel koltuklarla, meyve ve sebzelerle hoşnut olacağı, yetineceği, emeklilerin pineklediği beş yıldızlı tatil mekanları gibi anlatmayı seçiyorlar. Halbuki cennet aklımızın ve hayalimizin yetişemeyeceği güzelliklerle dolu.

"Bu güzel hayat, onların babalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden iyi olanlarla beraber girecekleri Adn cennetleridir. Melekler de her kapıdan yanlarına varıp onlara şöyle derler:
“Sabrettiğinizden dolayı size selâm olsun! Bakın, dünya hayatının mutlu sonu ne kadar güzelmiş!”(Rad, 23-24)

"Yanlarında gözlerini kendilerinden ayırmayan yaşıt eşler vardır." (Sad, 52)

Kuran ve akıl birbiriyle çelişmez. Ancak aklın henüz erişemediği, çözemediği pek çok ayet de olabilir. Onları tevil etmek için ayeti akla uydurmaya zorlamak da bir nevi zulüm. Misal pandemi döneminde proflar, bilim adamları kutsal kabul edildi. Onların aşılarını olmaya davet eden hekimler ve şeyhler gerçek oldu, reddedenler hain ve sahte kabul edildi. Batı'nın hızlı icadına şüpheyle bakanlara, dindarlarla komplocu dediler. Cahil ve bağnaz aşı karşıtları tutulup polis zoruyla aşılansın diyenler de oldu. "Köpek gibi aşılanacaksınız" diyen proflar da. Neticede bugün 20-30 yaşındaki gençlerde bile sıklıkla kalp krizi görülünce Mehmet Ceyhan, Esin Davutoğlu ve benzerleri bir sonraki pandemiyi beklemek üzere ortadan kayboldular.

Maksadım kimseyi kırmak, lâdini ilan etmek yahut ötekileştirmeğe çalışmak falan değil. Halis bir niyetle Kuran'ı okuyalım, öğrenelim, çocuklarımıza öğretelim. Dini illaki bilimle açıklamaya zorlayalım, bilimsel görünmeyen ayetleri eğip bükelim demek çok fazla hata yapmak anlamına gelir. Halbuki Allah kimsenin zannı üzerine değildir. Ayetinde ne anlatıyorsa ve biz ilk okuyuşumuzda ne anlıyorsak ilk evvela geçerli olan odur. Allah Ayet-i Kerimeleri kapalı, muğlak, grift bulmacalar şeklinde değil en açık ifadelerle önümüze serdi ki her birimiz kolayca anlayabilelim. İlim adamları elbette onun edebi, matematiksel, ritmik, biyolojik, psikolojik, sosyolojik, felsefik boyutlarını da anlayabilir, anlatabilir. Ancak bunu yaparken bile İslam'ın genel kaidelerine ters düşecek yorumlar kabul edilemez. 28 Şubat döneminin statükosuna en uygun profları Yaşar Nuri Öztürk ve Zekeriya Beyaz'dı. Zira ayetleri dönemin yasaklarına göre en kıvrak şekilde yorumlayan onlardı. El ve bel kıvraklığı hesap gününde ne yazık ki bizi mesuliyetlerimizden kurtaramıyor. O gün hakkı kim ne kadar söyledi, kim ne kadarını hangi çıkarlarını korumak adına sakladı elbette ortaya çıkacaktır.
Bakara 85. Ayet-i Kerime'nin devamı şu şekildedir:
"... Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.