Türkiye, son yıllarda "stratejikortağı" ABD'ye karşı bağımsızsiyaset izlemesinin bedelini çokyönlü kuşatmayla aldı. Başını ABD'ninçektiği küresel ve bölgesel güçler, ekonomidensiyasete her alanda Türkiye'yisıkıştıran bir siyaset izledi. ABD sonundageçmişten beri ilişkili olduğu terörörgütlerini de devreye sokarak bu kuşatmayıderinleştirdi. Öyle ki, FETÖ darbeyapacak kadar "taşeron" göreviniyerine getirirken,aynı andaPKK ve DEAŞ daTürkiye'yi iç savaşasürükleyecekhamleler yaptı. Bu kuşatmaya son dönemde başını Suudi Arabistan'ın çektiği Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Arap ülkeleri de katıldı. Hepsi de "Sahibinin Sesi"ne uyarak Türkiye'yi düşman ilan etti. Sahip rota değiştirdikçe onlar da rota değiştirdi. O değişiklik en acımasız biçimde Suriye iç savaşında karşımıza çıktı. Suudiler, DEAŞ ve PKK terörüne parasal ve lojistik destek verirken, hiç ilişkisi olmayan FETÖ ile de yakınlaştı. Tabii iş sadece orada kalmadı. FETÖ'nün yaptığı 15 Temmuz darbe girişimine, BAE'den aynı zamanda Mısır'daki darbeyi finanse eden CIA bağlantılı Muhammed Dahlan açık destek verirken, Wikileaks belgelerine göre Suudiler de gizli destek verdi. Şimdi bu kirli ilişkinin çok daha ileri boyutlara taşındığı konuşuluyor. Önümüzdeki günler çok şeye gebe... Türkiye'nin Afrin'e yönelik Zeytin Dalı operasyonu, ABD'yi rota değiştirmeye zorlarken onlar ne yapacak göreceğiz. Bu noktada çok çarpıcı yeni belgeler ortada dolaşıyor. O belgelerden biri de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, geçen yılın sonunda S. Arabistan'ı ziyaret etmek için başvurmasıyla ilgili. O başvuru da bizzat Kral Salman ve veliaht prens Muhammed bin Salman'a istihbarat birimi tarafından bu yılın başlarında sunulmuş. İşin belki de en ilginç yanı, S. Arabistan İstihbarat biriminin FETÖ elebaşı Gülen'i sunuş biçimi... Gülen şöyle sunuluyor: "Suudi Arabistan'ı ziyaret etmekisteyen Fetullah Gülen, bugünTürkiye'nin en etkili muhalefet lideri..." Ve şu notla bitiyor: "Bizce SuudiArabistan'ı ziyaret etmesi uygundur:"Ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğineilişkin henüz bir bilgi yok. Kimbilir belki de şu sıralarda ABD'de bulunanVeliaht Prens Muhammed binSalman, Washington'da Trump tarafından"milyar dolarlık silahları sizenasıl sattık" şovuyla karşılanırken, o daona Pennsylvania'ya gidip Gülen'i davetetme şovuyla karşılık verir. Böylece gizlikapılar arkasında sürdürülen kirli ilişki deaçığa çıkmış olur. Aslında Türkiye bütün bu kirli ilişkilerin farkında... Suudi'lerin Suriye iç savaşında DEAŞ ve PKK üzerinden ne yaptığını bildiği gibi, en son PYD-ABD işbirliğinin Rakka'yı düşürme oyununda, Suudi Bakan Tamer al Sebban'ın ABD'nin özel temsilcisi Brett McGurk'la birlikte fotoğraf verdiğinin de farkında. Daha neler neler göreceğiz. Katar'da darbe tezgâhlamaktan Suriye'deki iç savaşı Türkiye'ye taşımaya kadar, Suudiler'in Türkiye'nin önünü kesmek için yaptığı onlarca şey var. Bu gerçekler görülmeden bölgede olup bitenler anlaşılmaz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
FETÖ, hangi ülkeye gitmek istiyor?
Türkiye, son yıllarda "stratejik ortağı" ABD'ye karşı bağımsız siyaset izlemesinin bedelini çok yönlü kuşatmayla aldı. Başını ABD'nin çektiği küresel ve bölgesel güçler, ekonomiden siyasete her alanda Türkiye'yi sıkıştıran bir siyaset izledi. ABD sonunda geçmişten beri ilişkili olduğu terör örgütlerini de devreye sokarak bu kuşatmayı derinleştirdi. Öyle ki, FETÖ darbe yapacak kadar "taşeron" göreviniyerine getirirken, aynı anda PKK ve DEAŞ da Türkiye'yi iç savaşa sürükleyecekhamleler yaptı.
Bu kuşatmaya son dönemde başını Suudi Arabistan'ın çektiği Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Arap ülkeleri de katıldı. Hepsi de "Sahibinin Sesi"ne uyarak Türkiye'yi düşman ilan etti. Sahip rota değiştirdikçe onlar da rota değiştirdi. O değişiklik en acımasız biçimde Suriye iç savaşında karşımıza çıktı. Suudiler, DEAŞ ve PKK terörüne parasal ve lojistik destek verirken, hiç ilişkisi olmayan FETÖ ile de yakınlaştı.
Tabii iş sadece orada kalmadı.
FETÖ'nün yaptığı 15 Temmuz darbe girişimine, BAE'den aynı zamanda Mısır'daki darbeyi finanse eden CIA bağlantılı Muhammed Dahlan açık destek verirken, Wikileaks belgelerine göre Suudiler de gizli destek verdi.
Şimdi bu kirli ilişkinin çok daha ileri boyutlara taşındığı konuşuluyor.
Önümüzdeki günler çok şeye gebe...
Türkiye'nin Afrin'e yönelik Zeytin Dalı operasyonu, ABD'yi rota değiştirmeye zorlarken onlar ne yapacak göreceğiz. Bu noktada çok çarpıcı yeni belgeler ortada dolaşıyor.
O belgelerden biri de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, geçen yılın sonunda S. Arabistan'ı ziyaret etmek için başvurmasıyla ilgili. O başvuru da bizzat Kral Salman ve veliaht prens Muhammed bin Salman'a istihbarat birimi tarafından bu yılın başlarında sunulmuş. İşin belki de en ilginç yanı, S.
Arabistan İstihbarat biriminin FETÖ elebaşı Gülen'i sunuş biçimi... Gülen şöyle sunuluyor:
"Suudi Arabistan'ı ziyaret etmek isteyen Fetullah Gülen, bugün Türkiye'nin en etkili muhalefet lideri..."
Ve şu notla bitiyor: "Bizce Suudi Arabistan'ı ziyaret etmesi uygundur:"Ziyaretin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine ilişkin henüz bir bilgi yok. Kim bilir belki de şu sıralarda ABD'de bulunan Veliaht Prens Muhammed bin Salman, Washington'da Trump tarafından "milyar dolarlık silahları size nasıl sattık" şovuyla karşılanırken, o da ona Pennsylvania'ya gidip Gülen'i davet etme şovuyla karşılık verir. Böylece gizli kapılar arkasında sürdürülen kirli ilişki de açığa çıkmış olur.
Aslında Türkiye bütün bu kirli ilişkilerin farkında... Suudi'lerin Suriye iç savaşında DEAŞ ve PKK üzerinden ne yaptığını bildiği gibi, en son PYD-ABD işbirliğinin Rakka'yı düşürme oyununda, Suudi Bakan Tamer al Sebban'ın ABD'nin özel temsilcisi Brett McGurk'la birlikte fotoğraf verdiğinin de farkında.
Daha neler neler göreceğiz. Katar'da darbe tezgâhlamaktan Suriye'deki iç savaşı Türkiye'ye taşımaya kadar, Suudiler'in Türkiye'nin önünü kesmek için yaptığı onlarca şey var.
Bu gerçekler görülmeden bölgede olup bitenler anlaşılmaz.