Sanki 1 Nisan şakası gibi, tam da o gece Meclis'te görüşülmesi süren "Güvenlik Soruşturmasıve Arşiv Araştırması" yasa önerisi, CHP'li Meclis Başkanvekili'nin siyasi manevrasıyla oylamaya sunuluyor ve muhalefetin oylarıyla reddediliyordu. Bir gün sonra tüzük gereği yanlış düzeltilecek ama tartışma bitmeyecekti. Bitmeyecekti, çünkü yasa önerisinin içeriği de tartışmalıydı. Bu nedenle de muhalefet yasanın geçmesini istemiyordu. Bütün bunlar da FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi üç küresel terör örgütüyle mücadele edilen bir dönemde yaşanıyordu. Oysa ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya ve birçok AB ülkesinde, bizdeki terör saldırılarının binde biri yaşandığı halde benzer yasalar vardı ve tereddütsüz uygulanıyordu. Bu mesele 2019 yılından bu yana gündemde. O yıl Anayasa Mahkemesi'ne de götürülmüş ve mahkeme, güvenlik soruşturmasını hangimakamların yapacağının, verilerin nasıl toplanacağının ve nasıl kullanılacağının, silinip silinmeyeceğinin kanunla değil de yönetmelikle belirlenmesini Anayasa'ya aykırı bulmuş ve geri göndermişti. Bunun üzerine de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dert yanarak şöyle diyordu: "Bu ülkede 15 Temmuz'u kimyaptı, fabrika işçisi mi yaptı? Kamudan çıkmadı mı? Bir taraftayargı, bir tarafta TSK'nın içine girmişhainler değil mi? Biz 15 Temmuz'dan sonra bir karar aldık, 'Devlete güvenlik tahkikatıylaadam alalım' dedik. Bundan masum bir istek yok. Markete adam alırken bile 'kim?' diye bakıyorsun. Bir derdimiz ve endişemiz olmasa bunu ortaya koymayız. Biz devlete adam alırken kılı kırk yarmalı mıyız, yarmamalı mıyız?" Cevabı aranan soru tam da buydu. FETÖ'nün hâlâ kripto unsurlarının devletin en tepelerinden çıktığı bir ortamda, demokrasiyi ve özgürlükleri korumak için daha titiz davranmak gerekmiyor mu? İşte güvenlik soruşturması yasası, Anayasa Mahkemesi'nin uyarıları da dikkate alınarak yeniden hazırlanmış ve Meclis'e getirilmişti. Ancak muhalefet, yeni düzenlemeye bakmıyor, "fişleniyoruz" üzerinden yasaya toptan karşı çıkıyordu. Hatta CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu süreci darbe dönemlerinebenzetiyordu: "Hiçbir darbe döneminde böylebir vesayet görülmedi." Sonra da şöyle bir cümle kuruyordu: "Parlamentoda görüşülen yasateklifinin içeriği nedir, neyi getiriyorbunlar asla düşünülmüyor." Gerçekten de düşünülmediğineCHP'lilerin açıklamalarını dinleyincedaha çok inandım. Çünkü CHP'li ve İYİ Partili siyasetçilerin sordukları, "Hepimiz fişleniyoruz,bilgiler kaç yıl saklanacak,silinecek mi silinmeyecek mi?" sorularının cevabı yasa metninde var. Ancak onlar yokmuş gibi davranıyorlar. Bunu bilmiyor olmaları da mümkün değil. Bildikleri halde böyle davranmaları manidar ötesi bir durum. Her şey bir yana, sadece ABD, İngiltere, Avusturya ve Almanya'daki güvenlik soruşturması örnekleri okunsa yeter. Almanya'da Federal Güvenlik Soruşturması'nın, "Basit,Genişletilmiş ve Güvenlik tahkikatlı" denilerek üç aşamada yapıldığı anlatılıyor. Bizde çok tartışılan "Aileler bilearaştırılıyor" yaklaşımına Almanlarıncevabı çok açık: "Bu, ilgili kişinineşi, beraber yaşadığı kişiler veyahayat arkadaşları için de gerçekleştirilir." Avusturya'daki güvenlik yasasındaözel şirketler için, "Gizli bilgilerinşirkete karşı yurt dışında kullanılması,şirkete zarar verebilmesi sözkonusu ise ilgili kişilerin" güvenliksoruşturması yapılır deniyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
FETÖ önlemi mi ‘fişleme’ mi?
Sanki 1 Nisan şakası gibi, tam da o gece Meclis'te görüşülmesi süren "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması" yasa önerisi, CHP'li Meclis Başkanvekili'nin siyasi manevrasıyla oylamaya sunuluyor ve muhalefetin oylarıyla reddediliyordu.
Bir gün sonra tüzük gereği yanlış düzeltilecek ama tartışma bitmeyecekti. Bitmeyecekti, çünkü yasa önerisinin içeriği de tartışmalıydı. Bu nedenle de muhalefet yasanın geçmesini istemiyordu. Bütün bunlar da FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi üç küresel terör örgütüyle mücadele edilen bir dönemde yaşanıyordu. Oysa ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya ve birçok AB ülkesinde, bizdeki terör saldırılarının binde biri yaşandığı halde benzer yasalar vardı ve tereddütsüz uygulanıyordu.
Bu mesele 2019 yılından bu yana gündemde. O yıl Anayasa Mahkemesi'ne de götürülmüş ve mahkeme, güvenlik soruşturmasını hangi makamların yapacağının, verilerin nasıl toplanacağının ve nasıl kullanılacağının, silinip silinmeyeceğinin kanunla değil de yönetmelikle belirlenmesini Anayasa'ya aykırı bulmuş ve geri göndermişti.
Bunun üzerine de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dert yanarak şöyle diyordu:
"Bu ülkede 15 Temmuz'u kim yaptı, fabrika işçisi mi yaptı? Kamudan çıkmadı mı? Bir tarafta yargı, bir tarafta TSK'nın içine girmiş hainler değil mi?
Biz 15 Temmuz'dan sonra bir karar aldık, 'Devlete güvenlik tahkikatıyla adam alalım' dedik. Bundan masum bir istek yok. Markete adam alırken bile 'kim?' diye bakıyorsun. Bir derdimiz ve endişemiz olmasa bunu ortaya koymayız. Biz devlete adam alırken kılı kırk yarmalı mıyız, yarmamalı mıyız?"
Cevabı aranan soru tam da buydu. FETÖ'nün hâlâ kripto unsurlarının devletin en tepelerinden çıktığı bir ortamda, demokrasiyi ve özgürlükleri korumak için daha titiz davranmak gerekmiyor mu?
İşte güvenlik soruşturması yasası, Anayasa Mahkemesi'nin uyarıları da dikkate alınarak yeniden hazırlanmış ve Meclis'e getirilmişti. Ancak muhalefet, yeni düzenlemeye bakmıyor, "fişleniyoruz" üzerinden yasaya toptan karşı çıkıyordu.
Hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu süreci darbe dönemlerine benzetiyordu:
"Hiçbir darbe döneminde böyle bir vesayet görülmedi."
Sonra da şöyle bir cümle kuruyordu:
"Parlamentoda görüşülen yasa teklifinin içeriği nedir, neyi getiriyor bunlar asla düşünülmüyor."
Gerçekten de düşünülmediğine CHP'lilerin açıklamalarını dinleyince daha çok inandım.
Çünkü CHP'li ve İYİ Partili siyasetçilerin sordukları, "Hepimiz fişleniyoruz, bilgiler kaç yıl saklanacak, silinecek mi silinmeyecek mi?" sorularının cevabı yasa metninde var. Ancak onlar yokmuş gibi davranıyorlar. Bunu bilmiyor olmaları da mümkün değil. Bildikleri halde böyle davranmaları manidar ötesi bir durum.
Her şey bir yana, sadece ABD, İngiltere, Avusturya ve Almanya'daki güvenlik soruşturması örnekleri okunsa yeter. Almanya'da Federal Güvenlik Soruşturması'nın, "Basit, Genişletilmiş ve Güvenlik tahkikatlı" denilerek üç aşamada yapıldığı anlatılıyor.
Bizde çok tartışılan "Aileler bile araştırılıyor" yaklaşımına Almanların cevabı çok açık: "Bu, ilgili kişinin eşi, beraber yaşadığı kişiler veya hayat arkadaşları için de gerçekleştirilir."
Avusturya'daki güvenlik yasasında özel şirketler için, "Gizli bilgilerin şirkete karşı yurt dışında kullanılması, şirkete zarar verebilmesi söz konusu ise ilgili kişilerin" güvenlik soruşturması yapılır deniyor.