‘Ne istediniz de vermedik' demişti Recep Tayyip Erdoğan. Kim bunlar, dünün muteber cemaati, bugünün Paralel Devleti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin en büyük günahı, devleti bu cemaate teslim etmeleriydi.

Bu adamlara parmağını uzatsan elini, elini uzatsan kolunu, kolunu uzatsan gövdeni isterdi. Nitekim devletin kılcal damarlarına kadar sindiler. Günahımız devletin sahibi oldu ve hatta devleti kendisi yönetmek istedi.

Devleti paralel yapıdan kurtarmanın yolu, damarlara zerk olan zehrin derk edilmesiyle mümkün… Bu da topyekûn ve radikal bir mücadeleyle olur.

İnsan en çok günahından korkar, o günah ki adamı sırat köprüsünde dahi yalnız bırakmaz. Paralel Yapı devletin kılcal damarlarına sızmamış, devletin sahibi, kendisi olmuş.

Bu yüzden bu habis urdan kurtulmak öyle kolay olmayacak.

AK Parti'nin en büyük hatalarından bir tanesi, 13 yıl iktidarda kalıyor ama kendisine ait bir bürokrasisi yok. Geçmişte devleti yönetenler sadece kadrolaşmadı, devletin oligarşik bürokrasisini oluşturdu.

AK Parti bırakın bürokratik oligarşiyle mücadeleyi, atadığı adamları dahi kontrol edemedi. Atadığı Valiler, Kaymakamlar, Müdürler, Başkanlar 17 Aralık operasyonunun olduğu günün gecesinde dönüş yaptılar, yaprak misali titrediler.

Rüzgâr nereye esiyorsa oraya doğru eğildiler ve maalesef bu adamlar AK Partiliyim diyen Bakanların, parti teşkilatlarının referans oldukları şahıslar.

Bu adamları yerinden oynatamıyorsun, bırak oynatmayı dokunamıyorsun. Sebep; referansı AK Partili boynu kalın bir şahıs. Referans olduğunuz adamı tanımıyorsunuz, yaptığı ihanetleri bilmiyor-görmüyorsunuz, bırakın görmeyi arkasında duruyorsunuz.

Böyle olunca da devletin kurumları bu habis urdan kurtulamıyor.

AK Parti'nin sağlam, dik duruşlu valileri, kaymakamları ve devlet bürokrasisi olmuyor. Rüzgâra göre eğilip-bükülenler oluyor.

Recep Tayyip Erdoğan bu haşhaşilerle mücadele ediyor ama birçok şeyden haberi olmuyor. Ekibi ona birçok şeyi iletmiyor ve gereğini yapmıyor. Erdoğan'da tek başına Don Kişot misali yel değirmenleriyle mücadele ediyor. Havanda hava dövülüyor.

Bülent Arınç Paralel Yapıyla hiç mücadele etmedi, hatta dokunmadı ve kolladığını dahi söyleyebiliriz. Sorumlu olduğu kurumlar paralel yapının odağı oldular. Hala da öyleler maalesef…

Ciddi bir bilgi kirliliği mevcut... Zaten devlette o bilgi kirliliğini de paralel yapıya bağlı devlet memurları yapıyor. Şimdi örtünüyorlar ve 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını bekliyorlar.

AK Parti tek başına iktidar olamayacak ve onlar yine devletin sahibi olacaklar. Kaldıkları yerden yola devam. İşte bu yüzden alternatif oluşumlar oluşturmaya çalışıyorlar.

AK Partiyi iktidardan uzaklaştırmak yetmiyor, bölmekte gerekiyor ve bunun için yine Bülent Arınç'ı ve Abdullah Gül'ü kullanmaya çalışıyorlar.

Paralel devlet yapılanması olan FETÖ, PKK ve İŞİD kadar tehlikelidir. Bu paralel yapı sadece Türkiye için değil, birçok dünya devleti için tehlikelidir ve bu yapı terör örgütlerini finanse edecek, akıl hocalığı yapacak, lojistik destek ve yataklık yapacak kadar gözü karadır.

Bugün Güneydoğu'da bu örgüt PKK ile beraber hareket etmekte ve kendisine biat eden devletin polisi dahi PKK'nın siyasi kanadı HADEP'e oy vermektedir. Terörle mücadele de işte bu adamlarla yapılmakta.

Bölgede hangi vilayette ne kadar emniyet görevlisinin paralel yapı üyesi olduğu Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstihbaratça bilinmektedir ve bu sayılır 5-10 değil binlerle ifade edilmektedir. Bölgenin en büyük illerinin birinde Emniyette 3200 Paralel yapıya bağlı polis olduğu söyleniyor.

Rakamların dili bu yapının devletin gerçekten kılcal damarlarına ne kadar sirayet ettiğini göstermektedir.

AK Parti 13 yıl beceremediği ve hatta berbat ettiği bürokrasiyi tekrar dizayn etmeli ve devleti bu çürük elmalardan kurtarmalıdır.

Tabi önce kendi kadrolarından emin olacak, referanslara bakacak. Herkes kendini bir sallayacak, tanıyacak ve ölçecek.

Günahtan kurtulmanın çaresini bilmiyoruz ama tövbe önemli ve tövbe kapısı açık.