AK Parti Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, CNN Türk yayınında yaptığı açıklamalarda PKK'nın silah bırakıp bırakmayacağı, Suriye’deki terör örgütlerinin durumları ve Türkiye’nin terörle mücadeledeki stratejileri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Haber Giriş Tarihi: 04.01.2025 11:49
Haber Güncellenme Tarihi: 04.01.2025 12:01
Kaynak:
Haber Merkezi
Haberyazilimi.com
AK Parti Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, CNN Türk yayınında gündeme dair soruları yanıtladı. Yayman'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
PKK SİLAH BIRAKACAK MI?
Yayman, sürecin bazı sorunlarla karşılaşabileceğini belirtse de, nihayetinde Türkiye'nin farklı bir atmosfer kazanacağını ve terör örgütünün silah bırakacağını düşündüğünü ifade etti. 90'lı yıllardan beri bölgeyi iyi bilen biri olarak, bu tür meselelerin köklü tarihi bağları olduğuna vurgu yaptı. Osmanlı döneminde milliyetçilikle başlayan süreçlerin etkilerinin, Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan toprak kayıpları ve isyanlarla net bir biçimde görüldüğünü dile getirdi.
Türkiye'nin bugüne kadar terörle mücadeleye büyük kaynaklar harcadığını belirten Yayman, özel yetkili mahkemelerden (DGM) olağanüstü hal valiliklerine (OHAL) kadar birçok uygulamanın AK Parti döneminde kaldırıldığını söyledi. Ayrıca Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyonlardan günümüz reformlarına kadar yapılanların, örgütün dağda durmasının gerekçesini tamamen ortadan kaldırdığını ifade etti.
"PKK özgürlük ve demokrasi talebindeyse, bunlar zaten sağlanmış durumda" diyen Yayman, örgütün bu noktada silah bırakmasının kaçınılmaz olduğunu savundu.
"TÜRKİYE'NİN RIZASI OLMADAN BU BÖLGEDE HİÇBİR ŞEY OLMAZ"
Uluslararası istihbarat örgütlerinin PKK'ya geçmişte Suriye'deki gelişmelere odaklanmaları yönünde telkinlerde bulunduğunu belirten Yayman, 2013'te örgütün masayı devirerek Suriye'de devletçik kurma emeline yöneldiğini anlattı. Ancak bugün gelinen noktada Türkiye'nin kararlı duruşunun bölgedeki tüm planları bozduğunu vurguladı. Örgütün Tel Rıfat, Münbiç ve diğer yerlerdeki mevzilerinden çekilmek zorunda kaldığını ifade eden Yayman, "Türkiye'nin rızası olmadan bu bölgede hiçbir şey olmaz, haritalar değişmez" dedi.
Abdullah Öcalan'ın örgüte silah bırakmaları yönünde bir çağrıda bulunabileceğini söyleyen Yayman, buna ilişkin iki senaryoyu öne sürdü: Öcalan'ın çağrısı kabul edilirse Türkiye önemli bir adım atmış olacak; aksi takdirde siyasi üstünlük hükümet ve ittifaklarında kalacak. Bu noktada PKK'nın sorunlarının ideolojik söylemlerin ötesine geçtiğini ve artık mevcut durumdan kopuk bir yapıya dönüştüğünü belirtti.
TERÖRLE MÜCADELENİN DÖNÜŞÜMÜ
PKK’nın geçmişteki durumuyla bugünkü gerçekliğinin farklı olduğunu vurgulayan Yayman, özellikle teknolojik dönüşümün terörle mücadelede oyun değiştirici bir etkisi olduğunu ifade etti. 1992’de ilk savaş helikopterlerinin Türkiye’ye geldiğini hatırlatan Yayman, bugün drone, İHA ve SİHA’ların sağladığı üstünlükle birlikte PKK’nın artık son aşamaya geldiğini aktardı. "PKK şehirlerde hendek kazdığında devlet buna izin vermedi, açtıkları çukura gömüldüler" diyerek, Türkiye’nin kararlı tutumunun önemine dikkat çekti.
"TÜRKİYE'NİN TALEPLERİ KARŞILANDI, ANA DİLDE EĞİTİM TARTIŞILABİLİR"
PKK, Öcalan'ın çağrısını reddederse ne olur? Cumhurbaşkanı ve Bahçeli, biz silah bırakın dedik, ama kabul etmediler diyerek siyaseten üstünlük sağlayabilir. Bu durumda, DEM Parti, Öcalan'ı bir paravan olarak kullanan bir görünüm çiziyor. Mantık ve sonuç ilişkisi üzerinden süreç analizine baktığımızda, PKK'nın silah bırakması gerektiği açık. Türkiye'de bir Kürt sorunu değil, bir terör sorunu olduğu vurgulanıyor. PKK'nın lider kadrosunun gerçeklikten kopuk olduğu, terör örgütü baronlarının dağa çıkma ideolojisiyle değil, farklı niyetlerle hareket ettiği söylenebilir. Eğer PKK savaşmayı sürdürmekte ısrar ederse, Türkiye'nin güçlü bir devlet olarak gereken adımları atacağı kesin.
Türkiye'nin bu konuda gösterdiği kararlılık dikkat çekici. Geçmişte, terörle mücadelenin farklı zorluklarla yürütüldüğü biliniyor. Fikret Bila ve Mehmet Ali Kışlalı gibi isimler bu konuda kitaplar yazmış, Doğan Güreş'in demeçleriyle sürecin zorluklarına ışık tutulmuştu. 1992 yılında Türkiye'ye ilk savaş helikopterlerinin geldiğini, Doğu Almanya'dan alınan zırhlı araçların asimetrik savaş deneyimi kazandırdığını görüyoruz. Günümüzde ise teknoloji sayesinde drone, İHA ve SİHA gibi araçlarla PKK'nın etkisiz hale geldiği ifade ediliyor.
2013 yılında Türkiye'nin MGK toplantılarıyla belirlediği strateji çerçevesinde, PKK'nın şehirlerde çukur kazma girişimlerine devletin net bir şekilde karşılık verdiği ve sonuç aldığını görüyoruz.
PKK'nın talepleri arasında hak arama mı, Türkiye’yi bölme mi yoksa uluslararası örgütlerin taşeronluğu mu olduğunun süreç içinde daha iyi anlaşılacağı söyleniyor. 1978'deki kuruluşundan bugüne dünya değiştiği gibi PKK'nın da değiştiği aşikâr. Bugün DEM Parti'nin öne sürdüğü taleplerin çoğu zaten Cumhurbaşkanı tarafından karşılanmış durumda; tek istisna ana dilde eğitim konusu. Bunun da tartışılabileceği belirtiliyor.
ABD'nin Afganistan ve Irak'taki müdahaleleriyle benzer tablolarda, IŞİD gibi laboratuvar şartlarında geliştirilmiş yeni terör örgütlerinin ortaya çıkarıldığını gördük; hatta bu örgütlere silah desteği sağlandığına dair şüpheler var. Bu bağlamda, bölgesel dengeler ve uluslararası ilişkiler ışığında Türkiye'nin mücadele gücü daha kritik hale geliyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
PKK silah bırakmazsa ne olacak?
AK Parti Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, CNN Türk yayınında yaptığı açıklamalarda PKK'nın silah bırakıp bırakmayacağı, Suriye’deki terör örgütlerinin durumları ve Türkiye’nin terörle mücadeledeki stratejileri hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
AK Parti Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, CNN Türk yayınında gündeme dair soruları yanıtladı. Yayman'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
PKK SİLAH BIRAKACAK MI?
Yayman, sürecin bazı sorunlarla karşılaşabileceğini belirtse de, nihayetinde Türkiye'nin farklı bir atmosfer kazanacağını ve terör örgütünün silah bırakacağını düşündüğünü ifade etti. 90'lı yıllardan beri bölgeyi iyi bilen biri olarak, bu tür meselelerin köklü tarihi bağları olduğuna vurgu yaptı. Osmanlı döneminde milliyetçilikle başlayan süreçlerin etkilerinin, Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan toprak kayıpları ve isyanlarla net bir biçimde görüldüğünü dile getirdi.
Türkiye'nin bugüne kadar terörle mücadeleye büyük kaynaklar harcadığını belirten Yayman, özel yetkili mahkemelerden (DGM) olağanüstü hal valiliklerine (OHAL) kadar birçok uygulamanın AK Parti döneminde kaldırıldığını söyledi. Ayrıca Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyonlardan günümüz reformlarına kadar yapılanların, örgütün dağda durmasının gerekçesini tamamen ortadan kaldırdığını ifade etti.
"PKK özgürlük ve demokrasi talebindeyse, bunlar zaten sağlanmış durumda" diyen Yayman, örgütün bu noktada silah bırakmasının kaçınılmaz olduğunu savundu.
"TÜRKİYE'NİN RIZASI OLMADAN BU BÖLGEDE HİÇBİR ŞEY OLMAZ"
Uluslararası istihbarat örgütlerinin PKK'ya geçmişte Suriye'deki gelişmelere odaklanmaları yönünde telkinlerde bulunduğunu belirten Yayman, 2013'te örgütün masayı devirerek Suriye'de devletçik kurma emeline yöneldiğini anlattı. Ancak bugün gelinen noktada Türkiye'nin kararlı duruşunun bölgedeki tüm planları bozduğunu vurguladı. Örgütün Tel Rıfat, Münbiç ve diğer yerlerdeki mevzilerinden çekilmek zorunda kaldığını ifade eden Yayman, "Türkiye'nin rızası olmadan bu bölgede hiçbir şey olmaz, haritalar değişmez" dedi.
Abdullah Öcalan'ın örgüte silah bırakmaları yönünde bir çağrıda bulunabileceğini söyleyen Yayman, buna ilişkin iki senaryoyu öne sürdü: Öcalan'ın çağrısı kabul edilirse Türkiye önemli bir adım atmış olacak; aksi takdirde siyasi üstünlük hükümet ve ittifaklarında kalacak. Bu noktada PKK'nın sorunlarının ideolojik söylemlerin ötesine geçtiğini ve artık mevcut durumdan kopuk bir yapıya dönüştüğünü belirtti.
TERÖRLE MÜCADELENİN DÖNÜŞÜMÜ
PKK’nın geçmişteki durumuyla bugünkü gerçekliğinin farklı olduğunu vurgulayan Yayman, özellikle teknolojik dönüşümün terörle mücadelede oyun değiştirici bir etkisi olduğunu ifade etti. 1992’de ilk savaş helikopterlerinin Türkiye’ye geldiğini hatırlatan Yayman, bugün drone, İHA ve SİHA’ların sağladığı üstünlükle birlikte PKK’nın artık son aşamaya geldiğini aktardı. "PKK şehirlerde hendek kazdığında devlet buna izin vermedi, açtıkları çukura gömüldüler" diyerek, Türkiye’nin kararlı tutumunun önemine dikkat çekti.
"TÜRKİYE'NİN TALEPLERİ KARŞILANDI, ANA DİLDE EĞİTİM TARTIŞILABİLİR"
PKK, Öcalan'ın çağrısını reddederse ne olur? Cumhurbaşkanı ve Bahçeli, biz silah bırakın dedik, ama kabul etmediler diyerek siyaseten üstünlük sağlayabilir. Bu durumda, DEM Parti, Öcalan'ı bir paravan olarak kullanan bir görünüm çiziyor. Mantık ve sonuç ilişkisi üzerinden süreç analizine baktığımızda, PKK'nın silah bırakması gerektiği açık. Türkiye'de bir Kürt sorunu değil, bir terör sorunu olduğu vurgulanıyor. PKK'nın lider kadrosunun gerçeklikten kopuk olduğu, terör örgütü baronlarının dağa çıkma ideolojisiyle değil, farklı niyetlerle hareket ettiği söylenebilir. Eğer PKK savaşmayı sürdürmekte ısrar ederse, Türkiye'nin güçlü bir devlet olarak gereken adımları atacağı kesin.
Türkiye'nin bu konuda gösterdiği kararlılık dikkat çekici. Geçmişte, terörle mücadelenin farklı zorluklarla yürütüldüğü biliniyor. Fikret Bila ve Mehmet Ali Kışlalı gibi isimler bu konuda kitaplar yazmış, Doğan Güreş'in demeçleriyle sürecin zorluklarına ışık tutulmuştu. 1992 yılında Türkiye'ye ilk savaş helikopterlerinin geldiğini, Doğu Almanya'dan alınan zırhlı araçların asimetrik savaş deneyimi kazandırdığını görüyoruz. Günümüzde ise teknoloji sayesinde drone, İHA ve SİHA gibi araçlarla PKK'nın etkisiz hale geldiği ifade ediliyor.
2013 yılında Türkiye'nin MGK toplantılarıyla belirlediği strateji çerçevesinde, PKK'nın şehirlerde çukur kazma girişimlerine devletin net bir şekilde karşılık verdiği ve sonuç aldığını görüyoruz.
PKK'nın talepleri arasında hak arama mı, Türkiye’yi bölme mi yoksa uluslararası örgütlerin taşeronluğu mu olduğunun süreç içinde daha iyi anlaşılacağı söyleniyor. 1978'deki kuruluşundan bugüne dünya değiştiği gibi PKK'nın da değiştiği aşikâr. Bugün DEM Parti'nin öne sürdüğü taleplerin çoğu zaten Cumhurbaşkanı tarafından karşılanmış durumda; tek istisna ana dilde eğitim konusu. Bunun da tartışılabileceği belirtiliyor.
ABD'nin Afganistan ve Irak'taki müdahaleleriyle benzer tablolarda, IŞİD gibi laboratuvar şartlarında geliştirilmiş yeni terör örgütlerinin ortaya çıkarıldığını gördük; hatta bu örgütlere silah desteği sağlandığına dair şüpheler var. Bu bağlamda, bölgesel dengeler ve uluslararası ilişkiler ışığında Türkiye'nin mücadele gücü daha kritik hale geliyor.
Çok Okunanlar