Türkiye tarihinin en büyük savruluşlarını yaşıyor iç ve dış politikada yapılan yanlışları bir kenara bırakın toplumun büyük çoğunluğu işsiz,ekmek derdine düşmüş vaziyettedir.AK Parti hükümetleri 17 yıl içerisinde elbette kayda değer büyük hizmetler yaptı ve bunun ekmeğini,başarısını milletin oylarıyla iktidarda kalarak kadrolarıyla beraber yedi.Bugün milletin tek derdi işsizlik,aşsızlıktır buna dayanacak gücüde yoktur.AK Parti her girdiği seçimde tüm muhalefet partilerini tokat manyağı yaparken her seçimi büyük farkla kazanırken ve bununla haklı olarak gururlanırken aslında çok büyük bir sorumluluk aldı iktidarın tek hakimi oldu,muhalefetin zerre söz hakkı kalmadı,şimdi çözüm adresi olarak bütün milletin AK Parti ve kadrolarını görmesi son derece doğaldır.

İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlık seçimlerinde millet AK Partiye işsizliğe,aşsızlığa,mutfakta kaynamayan tencereye,nefes alamayacak derecede borca batmışlığa 'çare bul elini çabuk tut' diyerek belediye başkanlıklarını Anamuhalefet adaylarına vererek uyarısını yaptı.Milletin mesajlarını AK Parti dikkatle okumalıdır.Artık kimsenin kuru söze inanacak durumu kalmadı çünkü boş laf karın doyurmuyor.İstediğiniz kadar üst perdeden konuşun,hançerenizi yırtın,vurdulu,kırdılı,milli hassasiyetleri okşayıcı,kabartıcı konuşmalar yapın hiçbir etkisi olmaz aç ve açıkta olan bir insana ne anlatırsanız anlatın karşılığı olmaz,öncelikle insanların sorunlarını çözeceksiniz ki ondan sonra sizi can kulağıyla dinlesin.Birçoğumuz biliriz Küçük fareyle deve hikayesini.

Küçük fare kocaman devenin yularını tutmuş kasıla kasıla yürüyor deve tabiatı gereği uysal ve sessiz ancak fare bunu anlamak istemiyor yakın çevresinin de pohpohlamasıyla kendisini dev aynasında görüyor yol bir yerde nehre denk geliyor fare şaşkınlık içerisinde destekçileri sağa sola kaçışıyor.Deve:- Hadi fare nehre girsene niye duruyorsun benim kılavuzum sen değil misin ? Fare hatasını anlıyor aslında göründüğünden büyük olmadığının farkına varıyor.Deve fareye şöyle diyor; İnsanların sana gösterdiği hoşgörüye,sevgiye,alkışa kanma haddini aşma şımarma;çünkü Allah şımaranları sevmez.

Türkiye'de insanların yaşadığı ekonomik sıkıntılar tüm dengeleri bozmuştur.Sadece sade vatandaş değil, polis, asker, öğretmen, savcı, hakim, memur, işçilerin çoğunluğu borç batağındadır,icralıktır zenginlerin değil ilk önce bu kesimin sorunları çözülmelidir.İşi başka yerlere çekmeye gerek yok,farklı bir akıl varmış,dış güçler bizimle uğraşıyormuş gibi kuru gürültüler çıkartarak meseleyi hiç kimse kapatamaz.Elbette dış politika önemli ancak 'dış politikada dostluk yok çıkarlar var' ilkesini Türkiye'de Edirne'den Kars'a kadar herkes öğrendi öğretenlerden Allah razı olsun.

Suriye'liler Türkiye'ye geldiklerinde asla sorun olarak görülmediler baştacı edildiler ancak iş evdeki ekmeğe yansıyınca işsizlik,aşsızlık başlayınca elbette sorun olarak görülecek.Hamaseti bir yana bırakın kendi çocuğunuz açken elinizde imkan yokken başkasının çocuğunu doyurur musunuz? Türkiye Suriye'den,libya'ya,Irak'a,Doğu Akdeniz'e,Rusya'ya,İran'dan ABD'ye kadar proaktif bir dış politika uyguluyor. Sürekli yalnızlaşıyor, hamasetin, değerlerin, duyguların, vicdanın, merhametin dış politika da yeri yok hele ki bugünün dünyasında hiç yok sadece çıkarlar var.Eğer ki 'yok arkadaş ben bu geleneği yıkacağım' canciğerlikle, dostlukla, kardeşlikle dış politika üreteceğim derseniz geldiğimiz nokta farenin geldiği nehir kenarı kadar olmaz mı ? Türkiye'nin ayağa kalkışı yükselişi ortak uzlaşıyla yapılacak yeni bir anayasadadır.İşte o zaman kuru gürültü devreden çıkar yasalar girer dünyada bütün herkes size güvenir ekonomi düzelir.