1979 Şubatı'nda İran halkı ABD destekli Şah Rıza Pehlevi'nin devrilişini ve Ayetullah Humeyni'nin Fransa'daki sürgünden ülkesine dönüşünü kutluyordu.
Sonradan 1979 İran İslam Devrimi adını alsa da İran'da 1978-1979 yıllarındaki devrim hareketi oldukça heterojen bir yapıya sahipti. Komünistler, milliyetçiler, liberaller ve İslamcılar tek bir hedef için kilitlenmişti: Şah'ın tahtının devrilmesi. Ülkeyi Washington'dan gelen destekle yaklaşık 40 yıl boyunca yöneten Şah Rıza Pehlevi, bir polis devleti kurmuştu. Yoksul ile zengin arasındaki uçurum giderek daha da büyümüş, özellikle kırsalda milyonlarca İranlı yoksulluk sınırının altında bir yaşama terk edilmişti.
Uzmanlara göre, İran'daki devrimin çekirdeğini, orta sınıf oluşturuyordu. İran'da protesto hareketine İslamcıların katılımı daha sonra gerçekleşmişti. Bu yıllarda İran'daki din adamları siyasete karışmamayı tercih ederken Humeyni sürgünde bulunduğu Paris'ten Şah karşıtı ateşli konuşmalar yapmayı sürdürüyordu. Humeyni sadece yoksullara yardım vaadinde bulunmuyor, aynı zamanda elitlerin toplumda ‘Batı düşkünlüğü ve yozlaşma' olarak algılanan lüks yaşamına son verme isteğini de sıklıkla dile getiriyordu.
1 Şubat 1979'da Humeyni sürgünden döndü ve sadece dört gün sonra liberal politikacı Mehdi Bezirgan'ı geçici hükümetin başbakanı olarak atadı. Humeyni taraftarları Şah yanlılarını şiddetle bastırdılar. O dönemde, aslında sadece İslamcılar değil, herkes Şah zamanında vuku bulan yozlaşmaya karşıydı. İşte bu hoşnutsuzluk Humeyni'nin kültürel değişim planları açısından önemli ve çok geniş bir zemin oluşturdu. 1979 Aralık ayında yapılan referandumda İran halkı ezici çoğunlukla yeni bir İslamî anayasaya ‘evet' dedi. Bu anayasa tamamen devrim önderi Humeyni'nin görüşlerine göre kaleme alınmıştı.
1979 yılına kadar İran anayasal monarşi ile yönetiliyordu. Devrim sonrası İran İslam Cumhuriyeti halini aldı; daha sonra ise İran'ın siyasî sisteminde çok az şey değişti, diyebiliriz. Şu an Ali Hamaney dini lideri ülkenin. Hâlâ tüm ipler dinî liderin elinde. Cumhurbaşkanı, Hamaney'in onayı olmadan neredeyse hiçbir adım atamayacak durumda. İslam bilimci Rıza Hayatpur, tüm bu güce rağmen Hamaney'in, Humeyni'nin karizmasına sahip olmadığını belirtiyor.
Sosyal hayatta ise devrimden sonra köklü değişiklikler meydana geldi. Sözde ahlak polisleri toplumun her kesiminden insanın her hareketini kontrol eder hale geldi. Kadınlara peçe takma zorunluluğu getirildi. Şii mezhebinden olmayan insanlar baskıya maruz kaldı. Humeyni yanlısı, kendini anti-emperyalist ve dindar olarak tanımlayan bir grup tarafından idare edilen İran'da yaşanan değişim, hem o dönemi anlamak açısından hem de günümüz dünya politikasını anlamlandırmak adına son derece önemlidir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Begüm Burak
İran Devrimi 40 yaşında
1979 Şubatı'nda İran halkı ABD destekli Şah Rıza Pehlevi'nin devrilişini ve Ayetullah Humeyni'nin Fransa'daki sürgünden ülkesine dönüşünü kutluyordu.
Sonradan 1979 İran İslam Devrimi adını alsa da İran'da 1978-1979 yıllarındaki devrim hareketi oldukça heterojen bir yapıya sahipti. Komünistler, milliyetçiler, liberaller ve İslamcılar tek bir hedef için kilitlenmişti: Şah'ın tahtının devrilmesi.
Ülkeyi Washington'dan gelen destekle yaklaşık 40 yıl boyunca yöneten Şah Rıza Pehlevi, bir polis devleti kurmuştu. Yoksul ile zengin arasındaki uçurum giderek daha da büyümüş, özellikle kırsalda milyonlarca İranlı yoksulluk sınırının altında bir yaşama terk edilmişti.
Uzmanlara göre, İran'daki devrimin çekirdeğini, orta sınıf oluşturuyordu. İran'da protesto hareketine İslamcıların katılımı daha sonra gerçekleşmişti. Bu yıllarda İran'daki din adamları siyasete karışmamayı tercih ederken Humeyni sürgünde bulunduğu Paris'ten Şah karşıtı ateşli konuşmalar yapmayı sürdürüyordu. Humeyni sadece yoksullara yardım vaadinde bulunmuyor, aynı zamanda elitlerin toplumda ‘Batı düşkünlüğü ve yozlaşma' olarak algılanan lüks yaşamına son verme isteğini de sıklıkla dile getiriyordu.
1 Şubat 1979'da Humeyni sürgünden döndü ve sadece dört gün sonra liberal politikacı Mehdi Bezirgan'ı geçici hükümetin başbakanı olarak atadı. Humeyni taraftarları Şah yanlılarını şiddetle bastırdılar. O dönemde, aslında sadece İslamcılar değil, herkes Şah zamanında vuku bulan yozlaşmaya karşıydı. İşte bu hoşnutsuzluk Humeyni'nin kültürel değişim planları açısından önemli ve çok geniş bir zemin oluşturdu. 1979 Aralık ayında yapılan referandumda İran halkı ezici çoğunlukla yeni bir İslamî anayasaya ‘evet' dedi. Bu anayasa tamamen devrim önderi Humeyni'nin görüşlerine göre kaleme alınmıştı.
1979 yılına kadar İran anayasal monarşi ile yönetiliyordu. Devrim sonrası İran İslam Cumhuriyeti halini aldı; daha sonra ise İran'ın siyasî sisteminde çok az şey değişti, diyebiliriz. Şu an Ali Hamaney dini lideri ülkenin. Hâlâ tüm ipler dinî liderin elinde. Cumhurbaşkanı, Hamaney'in onayı olmadan neredeyse hiçbir adım atamayacak durumda. İslam bilimci Rıza Hayatpur, tüm bu güce rağmen Hamaney'in, Humeyni'nin karizmasına sahip olmadığını belirtiyor.
Sosyal hayatta ise devrimden sonra köklü değişiklikler meydana geldi. Sözde ahlak polisleri toplumun her kesiminden insanın her hareketini kontrol eder hale geldi. Kadınlara peçe takma zorunluluğu getirildi. Şii mezhebinden olmayan insanlar baskıya maruz kaldı. Humeyni yanlısı, kendini anti-emperyalist ve dindar olarak tanımlayan bir grup tarafından idare edilen İran'da yaşanan değişim, hem o dönemi anlamak açısından hem de günümüz dünya politikasını anlamlandırmak adına son derece önemlidir.