Geçen yüzyılda bir umut olarak ortaya çıkan reel sosyalizmin nasıl çöktüğünü gördük. Onun karşısında zafer kazandığı söylenen kapitalizm ise çok değil 30 yıl sonra vahşileşerek çöküşün eşiğine geldi. Onların ürettiği dünya siyasal sistemi de bitik durumda. Bu adaletsiz sistemin koruyucusu ABD ve Batı ise hâlâ bölgesel savaş çıkartarak, terör örgütlerine destek vererek veya devletleri birbirine düşürerek ayakta kalma derdinde. Bunun faturası da bölgesel savaşlar, yoksulluk, çevre sorunları, göç ve mutsuzluk olarak insanlığa dayatılıyor. Doğrusu bunu sürdürmeleri artık hiç kolay değil. Ama henüz onları durduracak, insanlığı ayağa kaldıracak yeni bir siyasi alternatif yok. Başkan Erdoğan, geçen yıl yayınladığı "Daha Adil Bir DünyaMümkün" kitabında dünyanın yaşadığı tehlikeye dikkat çekerek şöyle diyordu: "Dünya genelinde 170 milyoninsanın yardıma ve korunmayamuhtaç duyduğu bir tabloyla karşıkarşıyayız. Açlık çekenlerin sayısı820 milyonu aşarken, 70 milyondanfazla insan da çatışma ve baskılardandolayı evlerini terk etmekzorunda kalmıştır. Kovid-19 salgını,maalesef dünyadaki bu adaletsizlikve eşitsizlikleri çok dahakeskin hale getirmiştir." Böylesine vahim bir tablo varken, hem dünyada hem de ülke içlerinde bu konu yeterince tartışılmıyor, dahası insanlığın içine sürüklendiği tehlike görülmüyor. Ses çıkaranların da sesi fazla duyulmuyor. Suriye'den Yemen'e, Ukrayna'dan Afganistan'a, Filistin'den Tayvan'a onlarca yerde vekâlet savaşları yürütülüyor, ülkeler "Savaş bizim kapımızıda çalar mı?" kaygısı taşıyor. Dahası ülkelerin kendi iç siyasi gerginlikleri de had safhada. Dünyayı sarsan korona sonrasına ilişkin şöyle deniyordu: "Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak..." Doğru, olmayacağı biliniyor ama nasıl olacağı meçhul. Aslında bu konuda sadece BaşkanErdoğan gibi bazı siyasi aktörler değil,bilim adamları, aydınlar da kafa yoruyor.O isimlerden biri de Prof. Dr.Aziz Akgül. Akgül son kitabında kapitalizmve sosyalizme alternatif yeni bir"izm"den söz ediyor: Hepitalizm...Türkiye İsrafı Önleme Vakfı MütevelliHeyeti Başkanı Aziz Hoca'yı, dünyaçapında yoksullukla mücadelede mikrokredi yöntemini geliştiren ve NobelÖdülü alan Prof. Dr. MuhammedYunus'la birlikte yaptığı çalışmalarındantanıyoruz. "Para ile saadetolmaz" sözünden yola çıkan Prof.Akgül, "Haz değil mutluluk kıymetlidir"diyor ve hepitalizmi şöyle tanımlıyor: "Mevcut kapitalist ekonomiksistem ve yönetim anlayışını radikalbir şekilde değiştiren, insanodaklı ve insanların mutluluğunuhedefleyen bir paradigma..." Mevcut sistemin, ayrımcılığa, ırkçılığa, yoksulluğa, adaletsizliğe, strese, empati yoksunluğuna ve egoizme yol açtığını söyleyen Akgül, çarenin doğaya dönüş olduğunu söylüyor: "Toplumlar bir araya gelerek,iklim değişikliği ve petrol üretimininüst sınırının aşılmış olmasıdurumunda yerelleşerek ekonomiyieve taşımalı ve daha insanölçekli, ekolojik ekonomiler inşaederek yerelleşmeye dayanan hepitalizmingereklerini yerine getirmelidir.Bu yönde ilerlediği zamaninsanlar sadece dünyayı iyileştirmeklekalmayacak, kendi refah vemutluluklarını da geri kazanacaklar." Prof. Akgül'ün bu önerilerini "ütopik"bulanlara da bir cevabı var: "Ütopik değil, bir zorunluluktur.Eğer şu anda olduğu gibigelir adaletsizliği, haz temelli çılgıntüketim, büyüme, ayrımcılıkdevam ederse çok daha büyükfelaketler olacak."
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Kapitalizme karşı hepitalizm geliyor
Geçen yüzyılda bir umut olarak ortaya çıkan reel sosyalizmin nasıl çöktüğünü gördük. Onun karşısında zafer kazandığı söylenen kapitalizm ise çok değil 30 yıl sonra vahşileşerek çöküşün eşiğine geldi. Onların ürettiği dünya siyasal sistemi de bitik durumda.
Bu adaletsiz sistemin koruyucusu ABD ve Batı ise hâlâ bölgesel savaş çıkartarak, terör örgütlerine destek vererek veya devletleri birbirine düşürerek ayakta kalma derdinde. Bunun faturası da bölgesel savaşlar, yoksulluk, çevre sorunları, göç ve mutsuzluk olarak insanlığa dayatılıyor. Doğrusu bunu sürdürmeleri artık hiç kolay değil. Ama henüz onları durduracak, insanlığı ayağa kaldıracak yeni bir siyasi alternatif yok.
Başkan Erdoğan, geçen yıl yayınladığı "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" kitabında dünyanın yaşadığı tehlikeye dikkat çekerek şöyle diyordu:
"Dünya genelinde 170 milyon insanın yardıma ve korunmaya muhtaç duyduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Açlık çekenlerin sayısı 820 milyonu aşarken, 70 milyondan fazla insan da çatışma ve baskılardan dolayı evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Kovid-19 salgını, maalesef dünyadaki bu adaletsizlik ve eşitsizlikleri çok daha keskin hale getirmiştir."
Böylesine vahim bir tablo varken, hem dünyada hem de ülke içlerinde bu konu yeterince tartışılmıyor, dahası insanlığın içine sürüklendiği tehlike görülmüyor. Ses çıkaranların da sesi fazla duyulmuyor.
Suriye'den Yemen'e, Ukrayna'dan Afganistan'a, Filistin'den Tayvan'a onlarca yerde vekâlet savaşları yürütülüyor, ülkeler "Savaş bizim kapımızı da çalar mı?" kaygısı taşıyor. Dahası ülkelerin kendi iç siyasi gerginlikleri de had safhada.
Dünyayı sarsan korona sonrasına ilişkin şöyle deniyordu: "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..." Doğru, olmayacağı biliniyor ama nasıl olacağı meçhul.
Aslında bu konuda sadece Başkan Erdoğan gibi bazı siyasi aktörler değil, bilim adamları, aydınlar da kafa yoruyor. O isimlerden biri de Prof. Dr. Aziz Akgül. Akgül son kitabında kapitalizm ve sosyalizme alternatif yeni bir "izm"den söz ediyor: Hepitalizm... Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Aziz Hoca'yı, dünya çapında yoksullukla mücadelede mikro kredi yöntemini geliştiren ve Nobel Ödülü alan Prof. Dr. Muhammed Yunus'la birlikte yaptığı çalışmalarından tanıyoruz. "Para ile saadet olmaz" sözünden yola çıkan Prof. Akgül, "Haz değil mutluluk kıymetlidir" diyor ve hepitalizmi şöyle tanımlıyor:
"Mevcut kapitalist ekonomik sistem ve yönetim anlayışını radikal bir şekilde değiştiren, insan odaklı ve insanların mutluluğunu hedefleyen bir paradigma..."
Mevcut sistemin, ayrımcılığa, ırkçılığa, yoksulluğa, adaletsizliğe, strese, empati yoksunluğuna ve egoizme yol açtığını söyleyen Akgül, çarenin doğaya dönüş olduğunu söylüyor:
"Toplumlar bir araya gelerek, iklim değişikliği ve petrol üretiminin üst sınırının aşılmış olması durumunda yerelleşerek ekonomiyi eve taşımalı ve daha insan ölçekli, ekolojik ekonomiler inşa ederek yerelleşmeye dayanan hepitalizmin gereklerini yerine getirmelidir. Bu yönde ilerlediği zaman insanlar sadece dünyayı iyileştirmekle kalmayacak, kendi refah ve mutluluklarını da geri kazanacaklar."
Prof. Akgül'ün bu önerilerini "ütopik" bulanlara da bir cevabı var:
"Ütopik değil, bir zorunluluktur. Eğer şu anda olduğu gibi gelir adaletsizliği, haz temelli çılgın tüketim, büyüme, ayrımcılık devam ederse çok daha büyük felaketler olacak."