Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gündeminde ekonomi var. Bu konuda ahkam kesecek değilim. Konunun uzmanı-uzman olmayanı herkes tartışıyor zaten, buna bir de ben limon olmak istemiyorum. Ülke hastalıklarından biri de, herkesin her konu da bilirkişi ve uzman kesilmesidir.

Evet, Ekonomi gündem ama asıl derin gündem seçimler.

Yerel seçimler, kentin yönetimine talip olanların proje-program sundukları, mahallide-mahallede ne yapacaklarını anlattıkları bir seçimdir.

Türkiye'de öyle mi? Değil…

Her seçime “derin atıflar” ve “ülke elden gidiyor” yaftası yapıştığından mahalle seçimi değil, iktidarlığın tartışıldığı bir Genel seçim havasında geçiyor. Zaten yerel seçim ruhuna uymayan siyasi söylemlerde bunun nişanesi.

Yerel seçimler önemli ve partiler kentleri yönetmek adına her türlü argümanı kullanıyor-kullanacakta.

Peki, partilerin adayları kimler olacak. İstanbul ve Ankara lokomotif kentler. Açıkçası İstanbul'u kazanan Türkiye'yi de kazanıyor. Bu yüzden bütün planlar bu iki kent üstünden yürüyor.

AK Parti ve MHP İstanbul, Ankara ve bazı diğer kentlerde birlikte hareket edecek, o göründü. CHP-HDP de bu kentlerde ittifak yapacak.

Kıyasıya bir mücadele olacak. Açıkçası ben AK Parti ve MHP ittifakının İstanbul ve Ankara'yı alacağını düşünüyorum. İstanbul için en az yüzde 3 fark var, daha fazlası da olur. En azından bu beni şaşırtmaz.

Anadolu'da AK partinin bileğini bükmek mümkün değil. Kıyılarda CHP yine alacağını alır ama İzmir de dâhil bütün kıyılarda zorlanacak. Bazı illeri de kaybedebilir.

Bunun da nedeni. CHP'nin kazandığı kentlerde hizmet üretememesidir.

Güneydoğu da seçimin mutlak galibi HDP olacak.

Güneydoğu'da ki seçimlerin üzerinde durmak gerekiyor. Kayyımların olağanüstü hizmetlerine rağmen bölge halkı neden HDP endeksli siyaseti bu kadar destekliyor.

Kayyımlar başarılı mı, başarılı. Peki, sandık başarısı neden AK Parti'den yana devşirilemiyor?

Birincisi: Türkiye'de mağduriyet edebiyatı tutuyor. HDP'li Başkanlar görevlerinden uzaklaştırıldı ve Belediyelere kayyımlar atandı. Bu da HDP'yi mağdur yapar.

İkincisi: Devlet hala şunu anlayamadı. Caddelere Asfalt dökerek, park yaparak ve refüjlere çiçek ekerek Kürtlerin gönlünü alamazsınız.

Üçüncüsü: Bölgedeki AK Partili siyasetçiler ve İl başkanları sokak siyaseti yapmıyor, elitist ve zengin bir kesime sadece sesleniyor. Seçimden seçime sokakta olan bir parti kaybetmeye mahkûmdur. Dava adamları kendilerine partide yer bulamıyor. Sahte ve şişirilmiş politikacılarla başarı elde edilemez.

AK Parti yerel seçimlerde Güneydoğu kentlerinde doğru adayların peşinde ama AK Partinin bölgede bir plan ve programı yok.

AK Parti belki de bu nedenlerden ötürü Adaylarını memurlardan-Kayyımlardan seçecek. Memurlar diyorum çünkü bölgedeki Kayyımlar ya Vali, Vali yardımcısı, ya da Kaymakam. E bunlarda memur.

Ne yapacak memurlar? Bölgede seçim mi kazanacak. Bunun makul bir şey olmadığını birileri anlatmalı.

Siyaset emreder, memurlar uygular.

Demem o ki, bölge illerinde kimi Kayyım atasaydınız zaten bu hizmeti yapacaktı. Bir de abartacak bir hizmet yok.

HDP, belediyecilik görevlerini unutmuş, hatta yapmıyordu. Gelen Kayyımlar temizlik yaptı, caddeye asfalt döktü, park yaptı ve kentlerin vizyon caddelerinin refüjlerine renkli çiçekler ekti.

AK Parti Kayyımları aday göstersin diye bir kesimin olağanüstü baskısı var. Bunu da Köşke inandırmaya çalışıyorlar.

Neymiş, Kayyımlar Aday yapılırsa bölgede fark yaratılırmış? Buna kim inanıyor ve inandırmaya çalışıyorsa, bilsin ki bu bir akıl tutulması ve hayal ürünüdür.

AK Parti bölgede seçimi kaybedecekse de kendi partisinde siyaset yapanlardan adaylar koymalı. Yoksa bu, partilisine de güvenmemek-inanmamak olmaz mı?

Nasıl olsa bölgede HDP silme götürecek, hiç olmasa AK Parti kendi adaylarıyla seçimi kaybetsin. Bu arada Kayyımları bir güvenlik ordusu koruyor, seçimde Kayyımı aday yaptınız, bu Kayyımlar silahların gölgesinde mi sokakta politika yapacak.

Yerel seçime daha zaman var ama Kayyım politikası tutmaz, onu önceden yazayım dedim.