Batılı olma zorunluluğu yıllardır içimize öyle işlemiş ki Vakko'nun kurucusu Vitali Hakko bir vakitler ayağına çarık bulamayan Türk halkına gemilerle şapka getirmiş. Yiyecek ekmeği, buğdayı, giyecek pantolonu bile olmayan gariban halk, can havliyle başıma birşey gelmesin diye otomobil alır gibi taksitle şapka almış. Aynı Vakko, Paris Olimpiyatlarına katılan sporcularımız için İsrail paçavrası renginde pijamadan bozma kıyafetleri hazırlamış. Bizim Spor Bakanlığı ve milli sporcularımız da "Bir dakika bizi neden siz giydiriyorsunuz? Ve biz neden bu kıyafetleri giyiyoruz?" diye hiç sorgulamadan Hitler kampındaki Holokost esirleri gibi giydirilip tüm dünyanın karşısına çıktılar. Olimpiyatların açılış gösterisi LGBT, pedofili, satanist ve Yahudi propagandası içermesine rağmen bizim laik aydınların öyle hoşuna gitmiş ki Berna Laçin "Aman tanrım, nasıl bir ülke izledik. Entellektüel seviye tavan yaptı!" diyerek sapıklık içinde çukurda debelenen Paris olimpiyatlarından ağzından sular fışkırarak sitayiş ve heyecanla söz etti.

Kendisini şarkıcı zanneden, sesi olmadığı için iç çamaşırıyla konser verenlerden Tuğba Ekinci "Hooop ne iş? Bu nasıl Allah, bu nasıl peygamber, bu nasıl din?" diyerek çıplak sahne almasına, üryan ve mutlu hayat tarzına mani olacak bir din ve tanrı istemediğini beyan ediyor. Aslında böyleleri için Paris Olimpiyatlarında reklamı yapılan LGBT+ satanistlik tarikatı birebir. Soyundukça mertebe kat ediyor, sefilleştikçe terfi ediyorsun. Sonra sakallı bayan zebaniler alıp seni cennete götürüyor.

"Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz." derler ancak bizim beyaz laiklerin her hutbede gözü, kulağı var. Hem de en kocamanından. Her hutbeyi santim santim inceler, ezberler, bir türlü ağızlarına layık bulmazlar. Belli ki bu iş böyle olmayacak. Biz hutbeyi yazalım. Siz namazı kılmadan okuyuverin diye yine onlar tutuştursun vaizlerimizin eline. Yıllarca hep öyle olmamış mıydı? Şöyle bir metin olabilir misal:

"Ey cemaat. Kalbiniz temizse namaza, oruca, zekata, Araplara para yedirmeye lüzum yoktur. Çıplak gezmek bilhassa yaz gününde zaruridir, farz-ı ayndır. İçki ve faiz moral bulmak ve ekonomik serinlik maksatlı caizdir. Zina ve LGBT hayatın olağan renkleridir. Sokakta köpekler çocuklarınızı kemirse, kafa derisini yese bile onları hoş tutun, mama lobilerini gücendirmeyin. İsrail bebekleri, çocukları, yaşlıları acımadan öldürse de Batılı ülkeler nasıl alkışlıyorsa siz de alkışlayıp dondurmasını, colasını, kahvesini, hamburgerini afiyetle yiyin ki Filistinlilerin soyu tükenirken İsrail ve ABD ihya olsun. Muhterem cemaat! Cuma namazına zahmet edip gelmişsiniz lakin cenaze namazınızın kılınması sizin için kâfidir, zırt pırt Cuma'ya gelmenize lüzum yoktur."
...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bir gece ansızın İsrail'e girebiliriz." sözüne İsrail Dış İşleri Bakanı Katz "Sonun Saddam gibi olacak" diyerek tehditle cevap verdi. "Keşke binlerce şehit Gazzeli'nin intikamını biz alsak, İsrail'e müdahalede geç bile kaldık." diyerek Gazze'de savaşmak için gönüllü olduklarını vurgulayan heyecanlı gençler oldu. Müslüman, mazlum kardeşlerine destek olmak isteyen kahraman insanların aksine Tayyip Erdoğan'a "Kafana odunla vururlar. Sen nasıl böyle bir laf edersin." diyen siyonist hayranı Fatih Altaylı gibilerinin de ağzına biri keşke kürekle vursa. Durdukları yer itibarıyla daima Firavun'un, Nemrut'un, Ebu Cehil'in, Hitlerin yanında olan tayfanın ABD kongresinde katil Netenyahu'yu dakikalarca ayakta alkışlayan vampirlerden ne yazık ki zerre farkı yok...