Padişah Abdulhamidin Alman ortaklarıyla hayata geçireceği ve Emperyalist güçlerin savaş sebebidir dedikleri Berlinden, Hindistanın Bonbay şehrine ulaşacak demir yolu projesi ile oluşacak olan yeni enerji hattının, Irak, İran, Suriye ve Azerbaycana kadar uzanan ve Osmanlıyı çağın devleti haline getirecek bu çılgın projenin imhası için Küresel emperyalist güçleri harekete geçirdi.
Birinci Paylaşım Savaşı zamanlarında başlayan ve Osmanlının enerji koridorları için kolları sıvazlayan İngiltere, 1915'te Kut'ul Ammare ( Dicle Nehri Bağdat Körfezi kesişimi) Deniz ve Petrol yatağı kuşatması ile birlikte yenilgiye uğradı. Bu yenilgiden sonra, İngiltere ve Fransa Osmanlı Topraklarını paylaşmak için masaya oturdu ve gizli bir anlaşma ile Arabistanlı Lawrence'ın da desteğini alarak Mekkeli Şerif Hüseyini, Osmanlıya karşı destekledi. Şerif Hüseyin Irak ve Filistin topraklarını da alarak 1915'te Arap devletini kurdu. İngiltere Şerif Hüseyin'in kendisine ihanetini de düşünerek Suudilere ve Vahabileri de gizliden desteklerine devam etti. ( Günümüzde farklı Selefi çetelere destek verdikleri gibi) İngiltere'nin amaçlarından bir tanesi de yeniden oluşacak İsrail devletine zemin hazırlamaktı. Müttefiği olan Fransa ise İngilterenin kendisinden habersiz olan bu planlarından gayet rahatsızdı ve Sovyetler ile gizli bir itifak kurdu. 1917 Ekim devriminden sonra Lenin bu antlaşmayı tanımadı ve Fransa yanlızlaştı. 1915 ve 2015 Emperyalistlerin Yüzyıllık Planıda ayukka çıkmış oldu.
Birinci Paylaşım savaşından sonra Osmanlıyı sırtından hançerleyen Araplar kendi özgürlüklerini Emperyalistlere feda ettiler ve kurulan Suriye devleti de bunlardan bir tanesi oldu. Fransanın Mandası altında bulunan Suriye daha sonra tekrar el değiştirecek ve yeni bir Abi bulacaktı kendisine bu Abi de Sovyetler olacaktı. Günümüz koşullarında olduğu gibi şimdi ki Rusya.!
Askeri Darbe ve Nasyonal Nazi Sosyalizmi olan Baas Dönemi 1970 Yılında Askeri Darbe ile İktidara gelen ve Hitler yönetimini aratmayacak şekilde Arap milliyetçisi Baas rejimi Suriye halkları üzerinde yeni bir dikta şekillenmesi ile yıllarca ülkeyi mezalimliklerle yönetmeye devam ettiler. Suriye içerisinde bulunan halkları yok sayarak ve sadece Nusayrilerin üstünlüğü ile devam edecek olan bu dikta rejimi binlerce kişiyi işkencehane tezgahlarında geçirerek yok etti. Kürtleri tanımayarak kimliksiz bıraktı. Hama katliamında Suriye İnsan Hakları Komitesi'nin rakamlarına göre ise yaşamını yitirenlerin sayısı 30,000 ile 40,000 arasındadır.
Türkler, Kürtler ve diğer islami cemaatlerle olan sorunu, Suriyede vahşileşen dikta rejimini her geçen gün zora soktu. Babasının ölümünden sonra Suriye'nin başına geçen İngiltere yetişmesi Esadın oğlu Beşşar Esad söz de daha çok demokratik görünsede arka planında bulunan emperyalist kuvvetler onu daha çok güçlendirdi ve Babasını aratmadı. Oğul Esad'ın korunması gerekiyordu çünkü; Afganistan ve Kafkasların üzerinden geçen enerji kaynaklarının Akdenizle buluşması Suriyeyi vazgeçilmez bir jeopolotik konuma getirdi. 100 yıllık planın bir parçasıydı bu.
Bağdat Yok Edildi Sıra Şamda... Irak'ı Ameliyata alarak sezeryanla yeni liderler, örgütler ve küçük devletçikler çıkartmayı amaçlayan Emperyalizm, Feodilizminde etkileriyle Aşiretlerle desteklenerek nerden geldiği bilinmeyen insanlara sakal takarak küresel terorizmi çıkarttı ve Suriye'nin üzerine saldı. Irak halkı kandan paletlerle çevrildi. Suriyenin ise Kansız bir günü bile yok.
Küresel Aktörlerin Atık Kuyusu Suriye Gerçekte korunan ama sürekli hedef haline gelen ve kedi gibi dört ayak üstüne düşen Beşer Esad, Suriye yerli halkının yok edilmesine öncülük yapan en büyük aktörlerden bir tanesi. Sözde Cihatçı çetelerle bir dönem iş birliğine giren sonra cihatçı çetelerin hedefi haline gelen ve ne olduğu bilinmeyen Esed sanırım Saddam Hüseyin gibi bir son ile karşı karşıya.
G-8 Dünyanın gözünün içine bakarak oyun oynuyor Suriyeyi halen paylaşamayan Kapitalist ve Emperyalist G-8 ülkeleri görünürde bir birine karşıt fikirli görünsede aynı masa etrafında otururken aynı dili konuşuyorlar ve Türkiye'yi sadece oynadıkları oyuna dahil etmek istiyorlar. Türkiye Planın mağduru olmak niyetinde değil. Sezeryanla 8 Ülke Suriyeden uzun vadede yeni devletçikler kurma planında olsada halkları bir birine kırdırıp öncelikle kendisine gebe bırakıp kurtarıcı durumunda görünme gibi bir arzuları var.
Vatikan'ın Dindarlığı Kapitalizmin ve Emperyalizmin Ruhani Kurtarıcısı, kendisine yeni bir rol biçip sürgün edilen Mültecilere Dua edip kendi zalimlerini ve zulümlerini makyajlayarak, İslamın şiddet Dini olduğunu , kendilerinin ise insanlığın kurtarıcılığına inandırtma misyonu üstlenmiş durumunda.
Erdoğan 7B Projesinin Velihatı mı ? Çözüm süreci ile Türkiye'nin çok güçlendiği bilinen bir gerçek. Bu süreçte güçlenen Türkiye'nin ve Türkiyeyle umut bulan Ortadoğu halklarının Erdoğana Abdulhamid Misyonunu yüklemesi ve Baasçı diktatör Arap krallarından sonra Güçlü ve kucaklayıcı bir liderin doğması , Ortadoğu halkları için yeni bir umut oldu. Fakat çözüm sürecinin sonlanma durumu olan Suruç bombalanması ve iki polisin şehid edilmesi, karmaşık ve bilinemeyen bir denklem haline geldi. Türkiye kendi iç meselesinden Suriye bataklığına çekilmek istenildi. Suriye iç savaşını ve karışıklığı küresel güçler tarafından zamana yayılması kendileri için çok büyük bir avantaj. Türkiye'nin bu karışıklıktan çıkabilmesi ve ekonomik olarak daha güçlenebilmesi için çözüm sürecini bir an önce yeniden başlatması gerekiyor. Bölge halkının tek talebi bu yönde. Yeniden iç Barış ve Halkların kucaklaşması ile büyüyen Türkiye'ye Başkanlık sistemi önünde hiç bir engel tanımayacak. Küresel güçlere inat...!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Alver
Küresel sezaryen Suriye
Herşey 7B Projesiyle başladı...
Padişah Abdulhamidin Alman ortaklarıyla hayata geçireceği ve Emperyalist güçlerin savaş sebebidir dedikleri Berlinden, Hindistanın Bonbay şehrine ulaşacak demir yolu projesi ile oluşacak olan yeni enerji hattının, Irak, İran, Suriye ve Azerbaycana kadar uzanan ve Osmanlıyı çağın devleti haline getirecek bu çılgın projenin imhası için Küresel emperyalist güçleri harekete geçirdi.
Birinci Paylaşım Savaşı zamanlarında başlayan ve Osmanlının enerji koridorları için kolları sıvazlayan İngiltere, 1915'te Kut'ul Ammare ( Dicle Nehri Bağdat Körfezi kesişimi) Deniz ve Petrol yatağı kuşatması ile birlikte yenilgiye uğradı. Bu yenilgiden sonra, İngiltere ve Fransa Osmanlı Topraklarını paylaşmak için masaya oturdu ve gizli bir anlaşma ile Arabistanlı Lawrence'ın da desteğini alarak Mekkeli Şerif Hüseyini, Osmanlıya karşı destekledi. Şerif Hüseyin Irak ve Filistin topraklarını da alarak 1915'te Arap devletini kurdu.
İngiltere Şerif Hüseyin'in kendisine ihanetini de düşünerek Suudilere ve Vahabileri de gizliden desteklerine devam etti. ( Günümüzde farklı Selefi çetelere destek verdikleri gibi)
İngiltere'nin amaçlarından bir tanesi de yeniden oluşacak İsrail devletine zemin hazırlamaktı. Müttefiği olan Fransa ise İngilterenin kendisinden habersiz olan bu planlarından gayet rahatsızdı ve Sovyetler ile gizli bir itifak kurdu. 1917 Ekim devriminden sonra Lenin bu antlaşmayı tanımadı ve Fransa yanlızlaştı.
1915 ve 2015 Emperyalistlerin Yüzyıllık Planıda ayukka çıkmış oldu.
Birinci Paylaşım savaşından sonra Osmanlıyı sırtından hançerleyen Araplar kendi özgürlüklerini Emperyalistlere feda ettiler ve kurulan Suriye devleti de bunlardan bir tanesi oldu. Fransanın Mandası altında bulunan Suriye daha sonra tekrar el değiştirecek ve yeni bir Abi bulacaktı kendisine bu Abi de Sovyetler olacaktı. Günümüz koşullarında olduğu gibi şimdi ki Rusya.!
Askeri Darbe ve Nasyonal Nazi Sosyalizmi olan Baas Dönemi
1970 Yılında Askeri Darbe ile İktidara gelen ve Hitler yönetimini aratmayacak şekilde Arap milliyetçisi Baas rejimi Suriye halkları üzerinde yeni bir dikta şekillenmesi ile yıllarca ülkeyi mezalimliklerle yönetmeye devam ettiler. Suriye içerisinde bulunan halkları yok sayarak ve sadece Nusayrilerin üstünlüğü ile devam edecek olan bu dikta rejimi binlerce kişiyi işkencehane tezgahlarında geçirerek yok etti. Kürtleri tanımayarak kimliksiz bıraktı. Hama katliamında Suriye İnsan Hakları Komitesi'nin rakamlarına göre ise yaşamını yitirenlerin sayısı 30,000 ile 40,000 arasındadır.
Türkler, Kürtler ve diğer islami cemaatlerle olan sorunu, Suriyede vahşileşen dikta rejimini her geçen gün zora soktu. Babasının ölümünden sonra Suriye'nin başına geçen İngiltere yetişmesi Esadın oğlu Beşşar Esad söz de daha çok demokratik görünsede arka planında bulunan emperyalist kuvvetler onu daha çok güçlendirdi ve Babasını aratmadı. Oğul Esad'ın korunması gerekiyordu çünkü; Afganistan ve Kafkasların üzerinden geçen enerji kaynaklarının Akdenizle buluşması Suriyeyi vazgeçilmez bir jeopolotik konuma getirdi. 100 yıllık planın bir parçasıydı bu.
Bağdat Yok Edildi Sıra Şamda...
Irak'ı Ameliyata alarak sezeryanla yeni liderler, örgütler ve küçük devletçikler çıkartmayı amaçlayan Emperyalizm, Feodilizminde etkileriyle Aşiretlerle desteklenerek nerden geldiği bilinmeyen insanlara sakal takarak küresel terorizmi çıkarttı ve Suriye'nin üzerine saldı. Irak halkı kandan paletlerle çevrildi. Suriyenin ise Kansız bir günü bile yok.
Küresel Aktörlerin Atık Kuyusu Suriye
Gerçekte korunan ama sürekli hedef haline gelen ve kedi gibi dört ayak üstüne düşen Beşer Esad, Suriye yerli halkının yok edilmesine öncülük yapan en büyük aktörlerden bir tanesi. Sözde Cihatçı çetelerle bir dönem iş birliğine giren sonra cihatçı çetelerin hedefi haline gelen ve ne olduğu bilinmeyen Esed sanırım Saddam Hüseyin gibi bir son ile karşı karşıya.
G-8 Dünyanın gözünün içine bakarak oyun oynuyor
Suriyeyi halen paylaşamayan Kapitalist ve Emperyalist G-8 ülkeleri görünürde bir birine karşıt fikirli görünsede aynı masa etrafında otururken aynı dili konuşuyorlar ve Türkiye'yi sadece oynadıkları oyuna dahil etmek istiyorlar. Türkiye Planın mağduru olmak niyetinde değil. Sezeryanla 8 Ülke Suriyeden uzun vadede yeni devletçikler kurma planında olsada halkları bir birine kırdırıp öncelikle kendisine gebe bırakıp kurtarıcı durumunda görünme gibi bir arzuları var.
Vatikan'ın Dindarlığı
Kapitalizmin ve Emperyalizmin Ruhani Kurtarıcısı, kendisine yeni bir rol biçip sürgün edilen Mültecilere Dua edip kendi zalimlerini ve zulümlerini makyajlayarak, İslamın şiddet Dini olduğunu , kendilerinin ise insanlığın kurtarıcılığına inandırtma misyonu üstlenmiş durumunda.
Erdoğan 7B Projesinin Velihatı mı ?
Çözüm süreci ile Türkiye'nin çok güçlendiği bilinen bir gerçek. Bu süreçte güçlenen Türkiye'nin ve Türkiyeyle umut bulan Ortadoğu halklarının Erdoğana Abdulhamid Misyonunu yüklemesi ve Baasçı diktatör Arap krallarından sonra Güçlü ve kucaklayıcı bir liderin doğması , Ortadoğu halkları için yeni bir umut oldu. Fakat çözüm sürecinin sonlanma durumu olan Suruç bombalanması ve iki polisin şehid edilmesi, karmaşık ve bilinemeyen bir denklem haline geldi. Türkiye kendi iç meselesinden Suriye bataklığına çekilmek istenildi.
Suriye iç savaşını ve karışıklığı küresel güçler tarafından zamana yayılması kendileri için çok büyük bir avantaj. Türkiye'nin bu karışıklıktan çıkabilmesi ve ekonomik olarak daha güçlenebilmesi için çözüm sürecini bir an önce yeniden başlatması gerekiyor. Bölge halkının tek talebi bu yönde.
Yeniden iç Barış ve Halkların kucaklaşması ile büyüyen Türkiye'ye Başkanlık sistemi önünde hiç bir engel tanımayacak. Küresel güçlere inat...!