Kürt sorunu konuşulurken, tartışmacıların analizleri tam bir paranoyaya dönüşüyor. Dört bilinmeyenli bir denklem tartışılıyormuşçasına izafiyet teorilerinde kayboluyor insanlar.
Artık gerçekten sıkıcı olmaya başladı. Eskiden Kürt sorununun tartışıldığı programlar iple çekilirken ve gecenin uykuda geçmesi gereken en tatlı saatleri kirpiklere inat harcanırken, şimdilerde kumandanın azizliğine uğruyor. Kanalı çevirip, magazin programına dönüyor gözler.
Bir de Kürt sorununu resmen magazinleştirenler var. Seviye yerlerde sürüklenirken, kin ve nefret tohumları genç beyinlere sızdırılmaya çalışılıyor. Sanki yeterince nefret etmiyor, yeterince küfrü basmıyoruz.
En yakıcı ve sıkıcı yönü ise, Kürt sorununun tartışıldığı platformlarda hep aynı tipler var, sanki Kürtler adına başka konuşacak, yorum yapacak kimseler yokmuşçasına… Bunaltıyor artık insanı, aynı cümleler farklı kurgularla sunuluyor ve bana sorarsanız uyku ilacı etkisi yaratıyor.
Çoğu zaman bu programları izlerken televizyon başında sızan milyon adam oluyor. Uyandığınızda tekrar bir dizi film oynuyor, “sahi ben televizyonu böylemi bırakmıştım” hissi doğuyor insanda. Zaten artık Kürt sorunu dizi tadında izleniyor, ama nerede?
Kurtlar Vadisi'nde, Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz da ve birçok çakma dizide. Buna bir de tartışma programlarını eklemem gerekiyor.
Ah bu niyet okuyucular yok mu, sokaklarda duydukları dedikoduları sahiciymiş gibi verenler. Zaten sonra bu adamlar Milletvekili oluyor.
Sonra emekli Milletvekili oluyor ve Ankara'da Kürt sorunu stratejiyseni kesiliyor. Bakın programlara, bu adamlara benzer çok adam görürsünüz. Bunların çoğunun memleketlerinde ederleri yoktur ama bu kadim sorunun muhatabı oluyorlar.
İşte asıl büyük sorun burada başlıyor, biz Kürt sorununu, bu adamları aşamadığımız sürece çözemeyiz. Adamlar Ankara'da perdeleme yapıyor, siyasette onların işi, Kürt sorunu da, hatta memleket meseleleri de.
Ankara, Kürt sorunun çözmek istiyorsa, önce bu sorunu gerçekten Kürtlerle konuşmalı. İlla da muhatabınız partili veya STK temsilcisi olmak zorunda değil.
Van'da Tendürek dağında eksi 25 derecede İran sınırına yüz metre yakınında çobanlık yapan, koyunları sınır ihlali yaptığı için askerle muhatap olan adamla da konuşabilirsiniz pekâlâ bu sorunu.
Mesela “bu soğuk havada bu köyde ne işin var” diye sorabilirsiniz, “senin sorunun ne” diye sorun, bakalım ne sorunları varmış. Bitlis'te zoraki bir iklimde yaşayan sıradan işsiz bir vatandaşa da sorabilirsiniz. Siirt'te Navala Kassaba'da yaşayan bir köylüye de sorabilirsiniz.
Muhatap mı arıyorsunuz, muhatap çok, yeter ki gerçekten muhataplarla konuşun. Belki onların boyalı cümleleri yoktur, kurguları da yoktur ama sorunun sahibidir onlar ve sahicidirler, yaşadıkları da sahicidir, sevinçleri ve acıları da.
Ankara nerede bilmezler, uçağa da binmemişlerdir, İstanbul onlar için masaldır ama konuştuğunuz şu Kürt sorunu var ya, o sorunun gerçek sahibidirler ve bugüne kadar hep dillendirildiler ama konuşmadılar, zaten kimsede konuşturmadı onları.
Onların sırtından Ankara'da mecliste turlayanlar var, otel lobilerinde edebiyat paralayanlar ve sahici olmayan hikâyeler anlatanlar var. Sahicisi mi? Sahicisini hiç bugüne kadar görmediniz ki, aslında görmekte istemediniz.
Kürt sorunu ile ilgili dinlenecek ve muhatap alınacak çok adam var, o adamlar Ankara'nın bir gün kendilerini de dinlemesini ve görmesini bekliyorlar.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Osmanoğlu
Kürt sorununun sahicileriyle konuşmak!
Kürt sorunu konuşulurken, tartışmacıların analizleri tam bir paranoyaya dönüşüyor. Dört bilinmeyenli bir denklem tartışılıyormuşçasına izafiyet teorilerinde kayboluyor insanlar.
Artık gerçekten sıkıcı olmaya başladı. Eskiden Kürt sorununun tartışıldığı programlar iple çekilirken ve gecenin uykuda geçmesi gereken en tatlı saatleri kirpiklere inat harcanırken, şimdilerde kumandanın azizliğine uğruyor. Kanalı çevirip, magazin programına dönüyor gözler.
Bir de Kürt sorununu resmen magazinleştirenler var. Seviye yerlerde sürüklenirken, kin ve nefret tohumları genç beyinlere sızdırılmaya çalışılıyor. Sanki yeterince nefret etmiyor, yeterince küfrü basmıyoruz.
En yakıcı ve sıkıcı yönü ise, Kürt sorununun tartışıldığı platformlarda hep aynı tipler var, sanki Kürtler adına başka konuşacak, yorum yapacak kimseler yokmuşçasına… Bunaltıyor artık insanı, aynı cümleler farklı kurgularla sunuluyor ve bana sorarsanız uyku ilacı etkisi yaratıyor.
Çoğu zaman bu programları izlerken televizyon başında sızan milyon adam oluyor. Uyandığınızda tekrar bir dizi film oynuyor, “sahi ben televizyonu böylemi bırakmıştım” hissi doğuyor insanda. Zaten artık Kürt sorunu dizi tadında izleniyor, ama nerede?
Kurtlar Vadisi'nde, Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz da ve birçok çakma dizide. Buna bir de tartışma programlarını eklemem gerekiyor.
Ah bu niyet okuyucular yok mu, sokaklarda duydukları dedikoduları sahiciymiş gibi verenler. Zaten sonra bu adamlar Milletvekili oluyor.
Sonra emekli Milletvekili oluyor ve Ankara'da Kürt sorunu stratejiyseni kesiliyor. Bakın programlara, bu adamlara benzer çok adam görürsünüz. Bunların çoğunun memleketlerinde ederleri yoktur ama bu kadim sorunun muhatabı oluyorlar.
İşte asıl büyük sorun burada başlıyor, biz Kürt sorununu, bu adamları aşamadığımız sürece çözemeyiz. Adamlar Ankara'da perdeleme yapıyor, siyasette onların işi, Kürt sorunu da, hatta memleket meseleleri de.
Ankara, Kürt sorunun çözmek istiyorsa, önce bu sorunu gerçekten Kürtlerle konuşmalı. İlla da muhatabınız partili veya STK temsilcisi olmak zorunda değil.
Van'da Tendürek dağında eksi 25 derecede İran sınırına yüz metre yakınında çobanlık yapan, koyunları sınır ihlali yaptığı için askerle muhatap olan adamla da konuşabilirsiniz pekâlâ bu sorunu.
Mesela “bu soğuk havada bu köyde ne işin var” diye sorabilirsiniz, “senin sorunun ne” diye sorun, bakalım ne sorunları varmış. Bitlis'te zoraki bir iklimde yaşayan sıradan işsiz bir vatandaşa da sorabilirsiniz. Siirt'te Navala Kassaba'da yaşayan bir köylüye de sorabilirsiniz.
Muhatap mı arıyorsunuz, muhatap çok, yeter ki gerçekten muhataplarla konuşun. Belki onların boyalı cümleleri yoktur, kurguları da yoktur ama sorunun sahibidir onlar ve sahicidirler, yaşadıkları da sahicidir, sevinçleri ve acıları da.
Ankara nerede bilmezler, uçağa da binmemişlerdir, İstanbul onlar için masaldır ama konuştuğunuz şu Kürt sorunu var ya, o sorunun gerçek sahibidirler ve bugüne kadar hep dillendirildiler ama konuşmadılar, zaten kimsede konuşturmadı onları.
Onların sırtından Ankara'da mecliste turlayanlar var, otel lobilerinde edebiyat paralayanlar ve sahici olmayan hikâyeler anlatanlar var. Sahicisi mi? Sahicisini hiç bugüne kadar görmediniz ki, aslında görmekte istemediniz.
Kürt sorunu ile ilgili dinlenecek ve muhatap alınacak çok adam var, o adamlar Ankara'nın bir gün kendilerini de dinlemesini ve görmesini bekliyorlar.