Bir haftadır Zülfü Livaneli'nin Marksist sol adına, İsmet İnönü'yü, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal'ı "sağcı" ilan etmesi tartışılıyor. Bu açıklama, bir anlamda İdrisKüçükömer'in "Türkiye'de sağ soldur,sol da sağ" tespitini hatırlatsa da, eski birCHP milletvekili olan Livaneli, öyle şeylersöylüyor ki, neresinden tutsanız elinizdekalıyor. İçinde doğrular olsa da büyük orandayalan ve yanlışlardan oluşan ve deyimyerindeyse tam "post truth" siyaset örneğibir analiz. Şu tabloya bakın: Ona göre, Baykal "tipik Sünni" bir siyasetçi ve "Alevi veKürtleri sevmez". Ecevit de MSP'yle demokrasinin bir gereği olarak koalisyon kurmakla değil, tam aksine "Devlete ilkdefa İslamcı hareketi sokmuştur" denilerek suçlanıyor. Bu zihniyetin 2002 seçimleri sonrası Erdoğan'ın önünü açan Baykal'ı suçlu bulmaması mümkün değil. Ona kalsa dokunulmazlık kılıfıyla yüzde 34 oy almış bir partinin lideri "yasaklı" olmaya devam etmeli. Böylece Livaneli, eleştirdiği yasakçıdüzenin bir aparatı olduğunu açıkça söylüyor. Zaten dönemin Cumhurbaşkanı Sezer'le iyi anlaşması da bunu gösteriyor. İşin belki de en garip yanı, 1972 Kurultayı'nda Ecevit'in CHP'nin başına gelişiyle ilgili söyledikleri. "Robert Kolejli genç bir siyasetçininönündeki bütün engelleri kaldırarakCHP'nin başına getirdiler." ABD'yi kastettiği çok açık... Kıbrısçıkarması ve haşhaş ekimi meselelerindeEcevit ile ABD arasında neleryaşandığını bir yana bırakıyorum, o yıllarda"Sağcı ve Morrison Demirel" olarakbilinen Süleyman Demirel bile ABD'yedirenmiş ve muhtırayla gönderilmişti. Livaneli, o dönem Mahir Çayan'la arkadaşlık yaptığını söylüyor. Biraz da o gençlerin davalarında nasıl bir tartışma yaşandığına kafa yorsaydı, Münir RamazanAktolga ve İrfan Uçar gibi çok sayıda solcunun bırakın Ecevit'i, Demirel'i bile ABD karşıtı duruşu nedeniyle savunduklarını öğrenirdi. Daha ilginci ne biliyor musunuz? Ecevit'i ABD'nin getirdiğini söyleyen Livaneli'nin 2010 yılında bir kaset komplosuyla Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına getirilmesini görmemesi. Geçmişte FETÖ'nün devlete nasıl sızdığını, bu sızmaya Erdoğan'ın değil Ecevit'in öncülük ettiğini söylüyor ama CHP ve MHP'ye yapılan kaset operasyonlarından, Kılıçdaroğlu'nun FETÖ'cülerle ilişkisinden, 15 Temmuz darbe girişimine "kontrollü darbe" demesinden hiç söz etmiyor. Dahası CHP liderlerinin "sağcı" olduğunu söylüyor ama Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi Abdüllatif Şener, İlhan Kesici, Bülent Kuşoğlu, Cihangir İslam, MansurYavaş veya Ekrem İmamoğlu gibi sağcılarla doldurduğuna hiç değinmiyor. Bir şeyden daha söz etmiyor: Suriye'de terör örgütü PKK-YPG hattına binlerce TIR silah veren ABD gerçeğinden. İşin sırrı tam da burada saklı... Livaneli o konuya neden girmediğinin sırrını şu sözlerle açıklıyor: "Kemal Kılıçdaroğlu'nun veHDP'nin sağduyulu siyaseti Türkiye'yeiyiye doğru tarihi bir adım attırdı. Umarım genel seçimlerde de bu adımındevamı getirilir." Livaneli'nin de diğer marjinal sol partilergibi umudu HDP'nin CHP'yle genel seçimlerdekuracağı ittifakta. Bu ilişki bozulmasındiye özel ihtimam gösteriyor. Acaba bu hassasiyetteHDP Eşbaşkanı Pervin Buldanve yakınlarıyla kurduğu "özel" ilişkinin katkısıvar mı? Kim bilir belki de 68 kuşağı solcular gibi onun da içinde hâlâ "devrim" hayali bir ukde olarak duruyor ve bu yüzden ne FETÖ'nün operasyonlarını, ne PKK terörünü, ne de onların arkasındaki ABD gerçeğini görmüyor, görmek istemiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Livaneli’nin sırrı
Bir haftadır Zülfü Livaneli'nin Marksist sol adına, İsmet İnönü'yü, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal'ı "sağcı" ilan etmesi tartışılıyor.
Bu açıklama, bir anlamda İdris Küçükömer'in "Türkiye'de sağ soldur, sol da sağ" tespitini hatırlatsa da, eski bir CHP milletvekili olan Livaneli, öyle şeyler söylüyor ki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. İçinde doğrular olsa da büyük oranda yalan ve yanlışlardan oluşan ve deyim yerindeyse tam "post truth" siyaset örneği bir analiz.
Şu tabloya bakın: Ona göre, Baykal "tipik Sünni" bir siyasetçi ve "Alevi ve Kürtleri sevmez". Ecevit de MSP'yle demokrasinin bir gereği olarak koalisyon kurmakla değil, tam aksine "Devlete ilk defa İslamcı hareketi sokmuştur" denilerek suçlanıyor.
Bu zihniyetin 2002 seçimleri sonrası Erdoğan'ın önünü açan Baykal'ı suçlu bulmaması mümkün değil. Ona kalsa dokunulmazlık kılıfıyla yüzde 34 oy almış bir partinin lideri "yasaklı" olmaya devam etmeli. Böylece Livaneli, eleştirdiği yasakçı düzenin bir aparatı olduğunu açıkça söylüyor. Zaten dönemin Cumhurbaşkanı Sezer'le iyi anlaşması da bunu gösteriyor.
İşin belki de en garip yanı, 1972 Kurultayı'nda Ecevit'in CHP'nin başına gelişiyle ilgili söyledikleri.
"Robert Kolejli genç bir siyasetçinin önündeki bütün engelleri kaldırarak CHP'nin başına getirdiler."
ABD'yi kastettiği çok açık... Kıbrıs çıkarması ve haşhaş ekimi meselelerinde Ecevit ile ABD arasında neler yaşandığını bir yana bırakıyorum, o yıllarda "Sağcı ve Morrison Demirel" olarak bilinen Süleyman Demirel bile ABD'ye direnmiş ve muhtırayla gönderilmişti. Livaneli, o dönem Mahir Çayan'la arkadaşlık yaptığını söylüyor. Biraz da o gençlerin davalarında nasıl bir tartışma yaşandığına kafa yorsaydı, Münir Ramazan Aktolga ve İrfan Uçar gibi çok sayıda solcunun bırakın Ecevit'i, Demirel'i bile ABD karşıtı duruşu nedeniyle savunduklarını öğrenirdi.
Daha ilginci ne biliyor musunuz? Ecevit'i ABD'nin getirdiğini söyleyen Livaneli'nin 2010 yılında bir kaset komplosuyla Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına getirilmesini görmemesi. Geçmişte FETÖ'nün devlete nasıl sızdığını, bu sızmaya Erdoğan'ın değil Ecevit'in öncülük ettiğini söylüyor ama CHP ve MHP'ye yapılan kaset operasyonlarından, Kılıçdaroğlu'nun FETÖ'cülerle ilişkisinden, 15 Temmuz darbe girişimine "kontrollü darbe" demesinden hiç söz etmiyor. Dahası CHP liderlerinin "sağcı" olduğunu söylüyor ama Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi Abdüllatif Şener, İlhan Kesici, Bülent Kuşoğlu, Cihangir İslam, Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu gibi sağcılarla doldurduğuna hiç değinmiyor.
Bir şeyden daha söz etmiyor: Suriye'de terör örgütü PKK-YPG hattına binlerce TIR silah veren ABD gerçeğinden.
İşin sırrı tam da burada saklı... Livaneli o konuya neden girmediğinin sırrını şu sözlerle açıklıyor:
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun ve HDP'nin sağduyulu siyaseti Türkiye'ye iyiye doğru tarihi bir adım attırdı. Umarım genel seçimlerde de bu adımın devamı getirilir."
Livaneli'nin de diğer marjinal sol partiler gibi umudu HDP'nin CHP'yle genel seçimlerde kuracağı ittifakta. Bu ilişki bozulmasın diye özel ihtimam gösteriyor. Acaba bu hassasiyette HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan ve yakınlarıyla kurduğu "özel" ilişkinin katkısı var mı?
Kim bilir belki de 68 kuşağı solcular gibi onun da içinde hâlâ "devrim" hayali bir ukde olarak duruyor ve bu yüzden ne FETÖ'nün operasyonlarını, ne PKK terörünü, ne de onların arkasındaki ABD gerçeğini görmüyor, görmek istemiyor.