Başkan Erdoğan-Trump görüşmesi sadece içerideki muhalefetin değil, dışarıdaki Türkiye karşıtlarının da ezberini bozdu.
Ne yapacaklarını şaşırdılar. İki lideri anlamadıkları gibi, iki ülkenin geldiği noktayı ve dünyanın nasıl değiştiğini de görmediler.
Sürece birinin "mat" edilmesi üzerinden baktıkları ve beklenti olarak da "Türkiye'nin matedilmesi" gerektiğini düşündükleri için görüşmenin orasına, burasına saldırıp itibarsızlaştırmaya çalışan bir muhalefet aklı var. Çalıştıkça da batıyorlar.
Bu konuda dışarıdaki Türkiye karşıtları daha insaflı... Sabah akşam Türkiye karşıtı manşet atan yabancı medya bile Türkiye'nin hakkını teslim etti. İçeridekiler onu bile yapmadı. Hatta görüşmenin hemen ardından Dışişleri Bakanı MevlütÇavuşoğlu'nun "ayaktaki" fotoğrafı üzerinden algı operasyonu yaptılar.
Oysa tablo çok açıktı. ABD'lilerin düne kadar ağızlarına almadıkları şu tespitler çok şey anlatıyor.
Amerika'nın Suriye Temsilcisi JamesJeffrey, ilk kez şu tespiti yaptı:
"Türkiye'deki mültecilerin içinde350 bin Kürt de bulunuyor. BuKürtlerin bir kısmı DEAŞ'tan kaçarken,dürüst olmak gerekirse diğer birkısmı ise PYD/ YPG'den dolayı KuzeySuriye'den kaçtı. Şimdi bölgeye geridönmek istiyorlar."
Nihayet bir ABD'li çıkıp "dürüst" olmadıklarınıifşa etti. Başkan Erdoğan'ın ısrarıolmasaydı ABD'liler bu noktaya gelmezdi. Bu köşede de birkaç kez yazdım, Suriye Kürtlerinden 350 bini Türkiye'de, 200bini de Irak Kürt bölgesinde yaşıyor. Ama ne hikmetse o insanlar PKK/YPG'nin hakim olduğu bölgeye dönmek istemedi. Neden acaba? Neden bir kez olsun, CHP'liler veya HDP güzellemeleri yapan medya bunu sorgulamadı?
Ekonomik yaptırımlar konusunda da bir geri adım söz konusu. Ancak bunu muhalefet ve muhalif medya görmedi, görmek istemiyor. Alın Cumhuriyet gazetesini... Gazete, dış basında görüşmenin yankılarıyla ilgili birinci sayfasına taşıdığı haberi, "Ailesiyasete karıştı" başlığıyla verirken satır arasına şu bilgiyi sıkıştırıyor:
"Öte yandan Türkiye'nin S-400alımı sonrası gündeme gelen yaptırımlarailişkin ABD'den beklemesinyali geldi. ABD Senatosu'nabağlı Dış İlişkiler Komitesi'ninCumhuriyetçi Başkanı Jim Risch,'Muhtemelen, yaptırım tasarısını şimdigeçirmemek en iyisi' dedi."
Muhalefet edecek ya, "yaptırımlardabekleme sinyali"ni saklıyor, uyduruk ailemeselesini öne çıkartıyor. Hızlı Türkiye karşıtı olan ve hâlâ YPG savunuculuğuna devam eden Senatör Lindsey Graham'ın sözde Ermeni Soykırımı yasasıyla ilgili şu sözlerini de tekrar hatırlatalım:
"Senatörler olarak tarihi yenidenyazmamalıyız. Türkiye veErmenistan'ın bir araya gelerek busoruna çözüm bulmasını umuyorum."
Kuşkusuz ortada sorunları bitmiş birABD ve Türkiye yok. Ancak artık şu bir gerçek; Türkiye, daha önce de yazdığımız gibi Barış Pınarı Harekatı'yla küresel siyasette taşları yerinden oynattı ve masada önemli bir oyuncu oldu.
Bunun sahaya nasıl yansıyacağıyla ilgili sadece şunu hatırlatmakla yetinelim; ABD, PKK/YPG'yi sahiplenip küresel arenaya taşıdı ama onların aynı zamanda emperyalizminbir aparatı olduğu gerçeğini de dünyaya gösterdi. Sorunlarının siyasetle aşılmasını isteyen bir halk bunu kabul etmez. "Halksız bir YPG" de ABD'nin ne kadar işine yarar göreceğiz. Türkiye'nin en önemli başarılarından biri de bu...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Masadaki başarının ilk yansımaları
Başkan Erdoğan-Trump görüşmesi sadece içerideki muhalefetin değil, dışarıdaki Türkiye karşıtlarının da ezberini bozdu.
Ne yapacaklarını şaşırdılar. İki lideri anlamadıkları gibi, iki ülkenin geldiği noktayı ve dünyanın nasıl değiştiğini de görmediler.
Sürece birinin "mat" edilmesi üzerinden baktıkları ve beklenti olarak da "Türkiye'nin mat edilmesi" gerektiğini düşündükleri için görüşmenin orasına, burasına saldırıp itibarsızlaştırmaya çalışan bir muhalefet aklı var. Çalıştıkça da batıyorlar.
Bu konuda dışarıdaki Türkiye karşıtları daha insaflı... Sabah akşam Türkiye karşıtı manşet atan yabancı medya bile Türkiye'nin hakkını teslim etti. İçeridekiler onu bile yapmadı. Hatta görüşmenin hemen ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "ayaktaki" fotoğrafı üzerinden algı operasyonu yaptılar.
Oysa tablo çok açıktı. ABD'lilerin düne kadar ağızlarına almadıkları şu tespitler çok şey anlatıyor.
Amerika'nın Suriye Temsilcisi James Jeffrey, ilk kez şu tespiti yaptı:
"Türkiye'deki mültecilerin içinde 350 bin Kürt de bulunuyor. Bu Kürtlerin bir kısmı DEAŞ'tan kaçarken, dürüst olmak gerekirse diğer bir kısmı ise PYD/ YPG'den dolayı Kuzey Suriye'den kaçtı. Şimdi bölgeye geri dönmek istiyorlar."
Nihayet bir ABD'li çıkıp "dürüst" olmadıklarını ifşa etti. Başkan Erdoğan'ın ısrarı olmasaydı ABD'liler bu noktaya gelmezdi. Bu köşede de birkaç kez yazdım, Suriye Kürtlerinden 350 bini Türkiye'de, 200 bini de Irak Kürt bölgesinde yaşıyor. Ama ne hikmetse o insanlar PKK/YPG'nin hakim olduğu bölgeye dönmek istemedi. Neden acaba? Neden bir kez olsun, CHP'liler veya HDP güzellemeleri yapan medya bunu sorgulamadı?
Ekonomik yaptırımlar konusunda da bir geri adım söz konusu. Ancak bunu muhalefet ve muhalif medya görmedi, görmek istemiyor.
Alın Cumhuriyet gazetesini... Gazete, dış basında görüşmenin yankılarıyla ilgili birinci sayfasına taşıdığı haberi, "Aile siyasete karıştı" başlığıyla verirken satır arasına şu bilgiyi sıkıştırıyor:
"Öte yandan Türkiye'nin S-400 alımı sonrası gündeme gelen yaptırımlara ilişkin ABD'den bekleme sinyali geldi. ABD Senatosu'na bağlı Dış İlişkiler Komitesi'nin Cumhuriyetçi Başkanı Jim Risch, 'Muhtemelen, yaptırım tasarısını şimdi geçirmemek en iyisi' dedi."
Muhalefet edecek ya, "yaptırımlarda bekleme sinyali"ni saklıyor, uyduruk aile meselesini öne çıkartıyor.
Hızlı Türkiye karşıtı olan ve hâlâ YPG savunuculuğuna devam eden Senatör Lindsey Graham'ın sözde Ermeni Soykırımı yasasıyla ilgili şu sözlerini de tekrar hatırlatalım:
"Senatörler olarak tarihi yeniden yazmamalıyız. Türkiye ve Ermenistan'ın bir araya gelerek bu soruna çözüm bulmasını umuyorum."
Kuşkusuz ortada sorunları bitmiş bir ABD ve Türkiye yok. Ancak artık şu bir gerçek; Türkiye, daha önce de yazdığımız gibi Barış Pınarı Harekatı'yla küresel siyasette taşları yerinden oynattı ve masada önemli bir oyuncu oldu.
Bunun sahaya nasıl yansıyacağıyla ilgili sadece şunu hatırlatmakla yetinelim; ABD, PKK/YPG'yi sahiplenip küresel arenaya taşıdı ama onların aynı zamanda emperyalizmin bir aparatı olduğu gerçeğini de dünyaya gösterdi. Sorunlarının siyasetle aşılmasını isteyen bir halk bunu kabul etmez. "Halksız bir YPG" de ABD'nin ne kadar işine yarar göreceğiz. Türkiye'nin en önemli başarılarından biri de bu...