Bugün hayırlısıyla bir seçimi daha geride bırakıyoruz. Türkiye'nin önünde seçimsiz bir 4 yıl var ama çözülmesi gereken de birçok sorun var. Daha önemlisi savaş çanlarının çaldığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Rusya'da derin acılara yol açan terör saldırısı, Gazze'de küresel sistemin durduramadığı soykırım vahşeti, genişleme ihtimali artan Rusya-Ukrayna savaşı, sadece Avrupa'nın değil insanlığın geleceğine dair umutları karartıyor. Bunlara paralel Irak ve Suriye üzerinden yeni sınamaların da eşiğindeyiz. Bölge, 1 Nisan sonrası önemli gelişmelere gebe. En başta da Türkiye'nin inisiyatifiyle hayata geçirilecek olan Irak'taki "Kalkınma Yolu Projesi" ve o hattın başta PKK olmak üzere bütün terör örgütlerinden temizlenmesi meselesi var. Bu projeyle sadece bölgesel değil aynı zamanda küresel yeni bir enerji ve ticaret hattı inşa ediliyor. Bunun bölgede hangi taşları yerinden oynatacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bu arada ABD ile Türkiye arasında henüz sınırları çizilmemiş yeni bir dönemden, Suriye'den ABD'nin çekilmesi ve PKK'ya desteği bırakması gibi ihtimallerden söz ediliyor. Zor ve çetrefilli bir döneme giriyoruz. Bu fotoğraf içerisinde en önemli ve kritik ülke ise hiç kuşkusuz Türkiye. Ortada ABD-Türkiye, Türkiye-Rusya ve İran hatta bölge Kürtleriyle ilişki gibi cevabı aranan çok sayıda soru var. Buna Trump gelirse ilişkilerin nasıl seyredeceğini de eklemek gerekiyor. İşte seçim sonrası Türkiye'yi böylesine çok boyutlu bir dönem bekliyor. Dikkatinizi çekmiştir, içerideki siyasi aktörlerin hiçbirinin gündeminde bu meseleler yok. Oysa hem bölgesel ve küresel siyasetçilerin hem de aydınların gözü kulağı Türkiye'nin üzerinde. Bu gerçeği içeridekiler görmese de dışarıdan bakanlar görüyor ve dikkatle izliyor. Onların başında da Suriyeli muhalif aydınlar geliyor. O aydınlardan biri de JusoorAraştırma Merkezi Başkanı ve kurucusu Muhammed Sarmini. Bir dönem Suriye Geçici Hükümeti'nde başbakan danışmanı olarak görev yapan Sarmini, Türkiye'nin dış politikasına yönelik şunları söylüyor: "Geçtiğimiz günlerde AntalyaDiplomasi Forumu'na katıldım.Türkiye'nin son derece aktif ve etkinbir dış politika izlediği muhakkak.Bir yandan Afrika'da muazzam biroyuncu haline geldi Türkiye, diğeryandan hem Ukrayna hem de Rusyaile diyalog kurabilen tek ülke. NATOüyesi ve Ortadoğu'da oyun kurucubir aktör. Bu elbette vizyoner vekararlı duruşuyla CumhurbaşkanıErdoğan'ın eseri. CumhurbaşkanıErdoğan şu an hem Batı'nın hem deMüslüman dünyanın yakından takipettiği bir dünya lideri." Sarmini, Türkiye'nin yerli savunma sanayii hamlesi, istihbaratı ve güvenlik kapasitesiyle caydırıcılık gücünü artırdığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekibininde hakkını teslim etmek gerekir.Yumuşak güç ile sert gücün birliktekullanılmasına literatürdeakıllı güç deniliyor. Dışişleri BakanıHakan Fidan ile İletişim BaşkanıFahrettin Altun, Türkiye'nin örnekbir akıllı güç haline gelmesindebüyük rol oynadılar." Gelelim Türkiye'nin Suriye politikasına... Sarmini, Türkiye'deki muhalefetin bu politikaya karşı çıkışını anlamakta zorlandığını söylüyor ve şöyle diyor: "Suriye, Türkiye için bir yükdeğil, bir fırsattır. Suriyeliler Türkiyeiçin muazzam bir insan sermayesisağlıyor. Genç, başarıya aç, çalışkanbir nüfus Türkiye'ye fayda getirir.Şöyle düşünün: Şu an Türkiyeve Kuzey Suriye'de anadili Türkçeve Arapça, sadakati Türkiye'ye olanmilyonlarca azimli ve yetenekli gençvar. Türkiye Dışişleri'nde bile Arapçabilen diplomat sayısı bir elin parmaklarınıgeçmez diye şikâyet ediliyordu.Bu nüfus Türkiye'nin sadeceOrtadoğu'da değil, dünyada ekonomikbir merkez ve siyasi güç halinegelmesi için önemli bir rol oynayacaktır."
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Muhalif bir Suriyeli gözüyle Türkiye
Bugün hayırlısıyla bir seçimi daha geride bırakıyoruz. Türkiye'nin önünde seçimsiz bir 4 yıl var ama çözülmesi gereken de birçok sorun var. Daha önemlisi savaş çanlarının çaldığı bir zaman diliminden geçiyoruz. Rusya'da derin acılara yol açan terör saldırısı, Gazze'de küresel sistemin durduramadığı soykırım vahşeti, genişleme ihtimali artan Rusya-Ukrayna savaşı, sadece Avrupa'nın değil insanlığın geleceğine dair umutları karartıyor.
Bunlara paralel Irak ve Suriye üzerinden yeni sınamaların da eşiğindeyiz.
Bölge, 1 Nisan sonrası önemli gelişmelere gebe. En başta da Türkiye'nin inisiyatifiyle hayata geçirilecek olan Irak'taki "Kalkınma Yolu Projesi" ve o hattın başta PKK olmak üzere bütün terör örgütlerinden temizlenmesi meselesi var. Bu projeyle sadece bölgesel değil aynı zamanda küresel yeni bir enerji ve ticaret hattı inşa ediliyor. Bunun bölgede hangi taşları yerinden oynatacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bu arada ABD ile Türkiye arasında henüz sınırları çizilmemiş yeni bir dönemden, Suriye'den ABD'nin çekilmesi ve PKK'ya desteği bırakması gibi ihtimallerden söz ediliyor. Zor ve çetrefilli bir döneme giriyoruz. Bu fotoğraf içerisinde en önemli ve kritik ülke ise hiç kuşkusuz Türkiye.
Ortada ABD-Türkiye, Türkiye-Rusya ve İran hatta bölge Kürtleriyle ilişki gibi cevabı aranan çok sayıda soru var. Buna Trump gelirse ilişkilerin nasıl seyredeceğini de eklemek gerekiyor.
İşte seçim sonrası Türkiye'yi böylesine çok boyutlu bir dönem bekliyor. Dikkatinizi çekmiştir, içerideki siyasi aktörlerin hiçbirinin gündeminde bu meseleler yok. Oysa hem bölgesel ve küresel siyasetçilerin hem de aydınların gözü kulağı Türkiye'nin üzerinde. Bu gerçeği içeridekiler görmese de dışarıdan bakanlar görüyor ve dikkatle izliyor. Onların başında da Suriyeli muhalif aydınlar geliyor. O aydınlardan biri de Jusoor Araştırma Merkezi Başkanı ve kurucusu Muhammed Sarmini. Bir dönem Suriye Geçici Hükümeti'nde başbakan danışmanı olarak görev yapan Sarmini, Türkiye'nin dış politikasına yönelik şunları söylüyor:
"Geçtiğimiz günlerde Antalya Diplomasi Forumu'na katıldım. Türkiye'nin son derece aktif ve etkin bir dış politika izlediği muhakkak. Bir yandan Afrika'da muazzam bir oyuncu haline geldi Türkiye, diğer yandan hem Ukrayna hem de Rusya ile diyalog kurabilen tek ülke. NATO üyesi ve Ortadoğu'da oyun kurucu bir aktör. Bu elbette vizyoner ve kararlı duruşuyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eseri. Cumhurbaşkanı Erdoğan şu an hem Batı'nın hem de Müslüman dünyanın yakından takip ettiği bir dünya lideri."
Sarmini, Türkiye'nin yerli savunma sanayii hamlesi, istihbaratı ve güvenlik kapasitesiyle caydırıcılık gücünü artırdığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekibinin de hakkını teslim etmek gerekir. Yumuşak güç ile sert gücün birlikte kullanılmasına literatürde akıllı güç deniliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye'nin örnek bir akıllı güç haline gelmesinde büyük rol oynadılar."
Gelelim Türkiye'nin Suriye politikasına... Sarmini, Türkiye'deki muhalefetin bu politikaya karşı çıkışını anlamakta zorlandığını söylüyor ve şöyle diyor:
"Suriye, Türkiye için bir yük değil, bir fırsattır. Suriyeliler Türkiye için muazzam bir insan sermayesi sağlıyor. Genç, başarıya aç, çalışkan bir nüfus Türkiye'ye fayda getirir. Şöyle düşünün: Şu an Türkiye ve Kuzey Suriye'de anadili Türkçe ve Arapça, sadakati Türkiye'ye olan milyonlarca azimli ve yetenekli genç var. Türkiye Dışişleri'nde bile Arapça bilen diplomat sayısı bir elin parmaklarını geçmez diye şikâyet ediliyordu. Bu nüfus Türkiye'nin sadece Ortadoğu'da değil, dünyada ekonomik bir merkez ve siyasi güç haline gelmesi için önemli bir rol oynayacaktır."