Türkiye'nin bugün yaşadığı küresel emperyalist kuşatmayı saklamak için başını CHP'nin çektiği muhalefet cephesi inanılmaz bir çaba harcıyor. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine "kontrollü darbe" diyen bir siyasi aktörden başka bir şey de beklenemez. Elbette meydanlara çıkıp "Beka sorunuyoktur" diyecek. Bu siyasi akıl, Türkiye'ninson 5 yılda yaşadığı kuşatmayı görmediği gibidünyada ve bölgede neler olup bittiğini de görmüyor,görmek istemiyor. Ukrayna'dan, Mısır'a, Libya'dan Suriye'ye bölgedeki her ülke, hatta gelişmiş AB ülkeleri bile bugün ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıya. Türkiye, bu gerçeği çok daha derinden yaşıyor. Çünkü hem İslam dünyası içinde, hem de bölgesinde etkili tek ülke. Onu da pratiğiyle gösteriyor. Sadece bölgesinde değil, Venezüella'dan Arakan'a, Suriye'den Kudüs'e dünyanın neresinde bir sorun yaşanıyorsa o sorunu yaratan küresel güce karşı çıkıyor, "Dünya beşten büyüktür" diyerek itiraz ediyor. Bu da küresel güçleri öfkelendiriyor. Bu yüzden FETÖ'yü besliyorlar, bu yüzden PKK-PYD hattına binlerce TIR dolusu silah gönderiliyor. CHP ve İP de bu güçlerle seçim ittifakı yapıyor. Beka sorunu tam da bu işte... Bu kaba saldırıların alt yapısı da son 5 yılda sinsi mesajlarla verilmişti. Norveç'teki NATO toplantısını hatırlayın. Düşman kuvvetler olarak Atatürk ve Başkan Erdoğan'ın gösterilmesi tesadüf değildi. Son yıllarda Türkiye'yi ve Başkan Erdoğan'ı itibarsızlaştırmak için böyle çok şey yapıldı. Aslında bu algı operasyonunun bir benzeri Milli Mücadele döneminde de yaşanmış... O günlerde Türkiye'yi parçalamak için sınır çizenler, mandacı formül dayatanlar bugün de görev başındalar. O günlerde ABD medyasının MustafaKemal'e nasıl baktığına ilişkin birçok yazı okumuştum. Hatta son olarak İpek Çalışlar'ın "Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi veÖzel hayatı" kitabında birkaç ABD'li gazetecinin savaş meydanlarındaki Mustafa Kemal'le ilgili çarpıcı izlenimleri dikkat çekiciydi. Ancak hiçbiri ilk kez A Haber'de duyduğum kadar beni şaşırtmamıştı. Belki tarihçiler biliyordu, ama ben ilk kez duyuyordum. Bu gerçeği o gece bu ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilk kez duyduğunu söylüyordu. Şimdi gelin yaklaşık yüz yıl önce ABD'de yayınlanan gazete manşetlerinde yer alan Mustafa Kemal haberlerini BaşkanErdoğan'dan dinleyelim: "16 Eylül 1922 tarihli bir ABD gazetesindemanşetten şu haber veriliyor: 'İstanbul Muhammedi inanışın merkezi,Mustafa Kemal de politik büyük bir diniimparatorluk kurmak isteyen İslam'ınyeni lideri' olarak sunuluyor. 19 Eylül 1922 tarihli bir başka gazetedeise Mustafa Kemal'in yeni birMüslüman İmparatorluk planladığını,Yunanlıların hezimetinin de bunun ilkadımı olduğunu söylüyor. 12 Ekim 1922... Bir başka Amerikan gazetesi, 'Mustafa Kemal'i korkunçTürklerin en korkuncu' olarak nitelendiriyor. Bu örneklerden anlaşılacağı üzere,bu millet ne zaman ayağa kalkmayaçalışsa hemen terörist ve korkunç odaklıbir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Dünböyle yaptılar bugün de aynısını yapıyorlar."Bu tablo, Türkiye'nin son 5-6 yılda yaşadıklarındanhiç farklı değil. Dün MustafaKemal'i "korkunç" gösteren, onu"Müslüman bir imparatorluk kurmakisteyen İslam'ın yeni lideri" olarak sunanlarnasıl algı oluşturmak istedilerse bugün deaynısı Başkan Erdoğan için yapılıyor. Sandığa giderken aklınızın bir yerinde Ukrayna'yı bölünmenin eşiğine getiren turuncu devrim olsun. Sadece arkasında hangi güçlerin olduğunu düşünün.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Mustafa Kemal, “İslam’ın yeni lideri”
Türkiye'nin bugün yaşadığı küresel emperyalist kuşatmayı saklamak için başını CHP'nin çektiği muhalefet cephesi inanılmaz bir çaba harcıyor. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine "kontrollü darbe" diyen bir siyasi aktörden başka bir şey de beklenemez. Elbette meydanlara çıkıp "Beka sorunu yoktur" diyecek. Bu siyasi akıl, Türkiye'nin son 5 yılda yaşadığı kuşatmayı görmediği gibi dünyada ve bölgede neler olup bittiğini de görmüyor, görmek istemiyor.
Ukrayna'dan, Mısır'a, Libya'dan Suriye'ye bölgedeki her ülke, hatta gelişmiş AB ülkeleri bile bugün ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıya. Türkiye, bu gerçeği çok daha derinden yaşıyor. Çünkü hem İslam dünyası içinde, hem de bölgesinde etkili tek ülke. Onu da pratiğiyle gösteriyor. Sadece bölgesinde değil, Venezüella'dan Arakan'a, Suriye'den Kudüs'e dünyanın neresinde bir sorun yaşanıyorsa o sorunu yaratan küresel güce karşı çıkıyor, "Dünya beşten büyüktür" diyerek itiraz ediyor. Bu da küresel güçleri öfkelendiriyor. Bu yüzden FETÖ'yü besliyorlar, bu yüzden PKK-PYD hattına binlerce TIR dolusu silah gönderiliyor. CHP ve İP de bu güçlerle seçim ittifakı yapıyor.
Beka sorunu tam da bu işte...
Bu kaba saldırıların alt yapısı da son 5 yılda sinsi mesajlarla verilmişti. Norveç'teki NATO toplantısını hatırlayın. Düşman kuvvetler olarak Atatürk ve Başkan Erdoğan'ın gösterilmesi tesadüf değildi. Son yıllarda Türkiye'yi ve Başkan Erdoğan'ı itibarsızlaştırmak için böyle çok şey yapıldı. Aslında bu algı operasyonunun bir benzeri Milli Mücadele döneminde de yaşanmış... O günlerde Türkiye'yi parçalamak için sınır çizenler, mandacı formül dayatanlar bugün de görev başındalar.
O günlerde ABD medyasının Mustafa Kemal'e nasıl baktığına ilişkin birçok yazı okumuştum. Hatta son olarak İpek Çalışlar'ın "Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi ve Özel hayatı" kitabında birkaç ABD'li gazetecinin savaş meydanlarındaki Mustafa Kemal'le ilgili çarpıcı izlenimleri dikkat çekiciydi. Ancak hiçbiri ilk kez A Haber'de duyduğum kadar beni şaşırtmamıştı. Belki tarihçiler biliyordu, ama ben ilk kez duyuyordum.
Bu gerçeği o gece bu ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilk kez duyduğunu söylüyordu. Şimdi gelin yaklaşık yüz yıl önce ABD'de yayınlanan gazete manşetlerinde yer alan Mustafa Kemal haberlerini Başkan Erdoğan'dan dinleyelim:
"16 Eylül 1922 tarihli bir ABD gazetesinde manşetten şu haber veriliyor: 'İstanbul Muhammedi inanışın merkezi, Mustafa Kemal de politik büyük bir dini imparatorluk kurmak isteyen İslam'ın yeni lideri' olarak sunuluyor.
19 Eylül 1922 tarihli bir başka gazetede ise Mustafa Kemal'in yeni birMüslüman İmparatorluk planladığını, Yunanlıların hezimetinin de bunun ilkadımı olduğunu söylüyor.
12 Ekim 1922... Bir başka Amerikan gazetesi, 'Mustafa Kemal'i korkunçTürklerin en korkuncu' olarak nitelendiriyor.
Bu örneklerden anlaşılacağı üzere, bu millet ne zaman ayağa kalkmayaçalışsa hemen terörist ve korkunç odaklı bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Dün böyle yaptılar bugün de aynısını yapıyorlar." Bu tablo, Türkiye'nin son 5-6 yılda yaşadıklarından hiç farklı değil. Dün Mustafa Kemal'i "korkunç" gösteren, onu "Müslüman bir imparatorluk kurmak isteyen İslam'ın yeni lideri" olarak sunanlar nasıl algı oluşturmak istedilerse bugün de aynısı Başkan Erdoğan için yapılıyor.
Sandığa giderken aklınızın bir yerinde Ukrayna'yı bölünmenin eşiğine getiren turuncu devrim olsun. Sadece arkasında hangi güçlerin olduğunu düşünün.