Afrin operasyonu sürerken, Suriye'de hesabı olan ülkeler, ABD, Rusya, İran ve tabii ki perde arkasındaki İsrail'in birbirlerine yönelik tezgâhları da bitmiyor. Zeytin Dalı Harekâtı tüm bunlara rağmen hepsinin ezberini bozarak yoluna devam ediyor. Belki de bu harekete yönelik yeni bir kamuoyu oluşturmak için devreye eski PYD Başkanı SalihMüslüm'ün tutuklanması sokuldu. Nasıl bir hesap yapıldığını zaman gösterecek. AB'nin başkalarına dayattığı hukuku, yeri geldiğinde ayaklar altına aldığını daha önceki deneyimlerden biliyoruz. Hatırlayın, 1998'de Öcalan Avrupa'ya çıktığında Almanya'nın yaptıklarını. Almanya,Öcalan'ı tutuklayabilirdi. Ama tutuklamadı ve bir gecede tutukluluğunu kaldırarak başka bir sürecin gelişmesinin önünü açtı. Neden? İşte bu sorunun cevabını "BizeÖcalan'ı neden teslim ettiler, anlamadık"diyen o günün siyasi aktörleri de bilmiyordu. Ama bugün hem siyasi aktörler, hem de Türkiye çok değişti ve neler olup bittiğinin farkında. Bu tür ayak oyunları artık sökmüyor. Bu noktada üzerinde fazla durulmayan bir başka olayı daha hatırlamakta yarar var. Ajanslara düşen haber şöyleydi: "Şubatbaşında Deyrizor'da 300 PYD'li ABDuçakları tarafından yanlışlıkla imhaedildi."ABD yetkilileri de yanlış koordinat yüzündenyeni stratejik ortağı PYD'nin 300 militanınıyok ettiği haberini doğrulayacaktı. Neresindenbakarsanız bakın, bu işin içinde bir bit yeniğivar. Nasıl olur, en son teknolojiyi kullanan,nokta hedefleri tespit eden ABD, en kritik yerve zamanda ortağını vurur? Bu haberi, bir süre önce ABD Milli Savunma Bakanı Jim Mattis'in, Brüksel'de Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye söylediği şu öneriyle birlikte okuyalım: "YPG'yi PKK'ya karşı savaştırabiliriz." Türkiye'nin absürt bulduğu ve haklı olarak ciddiye almadığı bu açıklama aslında ABD'nin kullandığı örgütlere, maşalara nasıl baktığının ipucunu veriyordu. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın da benzer, ucube bir öneri getirdiği söylendi: "PKK'yı silahsızlandırıp,Türkiye'de silahlı mücadeleyeson vermesini sağlayabiliriz. Türkiye de Suriye'deki PYD yapılanmasınarıza göstersin..."Türkiye'nin buna rıza göstermeyeceği açıkama ABD sıkışmış durumda. PKK yemiylenefes alacak yeni bir çıkış peşinde. Bunun içinPKK içi bütün çelişkileri kullanıyor. Medyadabu anlamda PKK içinde İrancı-Amerikancıayrımı olduğuna dair haberler çıktı. Hatta PKKyöneticilerinden Mustafa Karasu'nun daaralarında bulunduğu çok sayıda İrancı isminSuriye'den kovulduğu yazıldı. Asıl çelişki ise PKK içindeki İrancıların başını çeken ismin Cemil Bayık olması. O Bayık ki, hem uzun yıllar İran'da yaşadı, hem de İran sayesinde Karayılan'a darbe yaparak PKK'nın başına geldi. İlginçlik bitmedi tabii, çözüm süreçlerini bitirmek için özel çaba harcayan da, o süreçlerde ABD'nin üçüncügöz olmasını isteyen de Bayık'tı. Bunu Öcalan da iyi biliyor. Ona engel olmadı ya da olamadı. Bunların arasında gerçek bir kavga ihtimali var mı yoksa bölgeyi kana bulayacak yeni bir tezgâh mı planlanıyor? Bunu göreceğiz. Ama şu çok açık; PKK'ya yıllardır hem İran hem ABD destek veriyor. PKK da ABD bayrağı altında bir tek Türkiye'ye saldırıyor, ölümlere, katliamlara yol açıyor. Peki, bu vahim durum, HDP'de siyaset yapan Leyla Zana, Hatip Dicle, SırrıSakık, Altan Tan ve Celal Doğan gibi siyasi aktörleri hiç mi rahatsız etmiyor?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
PKK’da Amerikancı-İrancı çatışması mı var?
Afrin operasyonu sürerken, Suriye'de hesabı olan ülkeler, ABD, Rusya, İran ve tabii ki perde arkasındaki İsrail'in birbirlerine yönelik tezgâhları da bitmiyor.
Zeytin Dalı Harekâtı tüm bunlara rağmen hepsinin ezberini bozarak yoluna devam ediyor. Belki de bu harekete yönelik yeni bir kamuoyu oluşturmak için devreye eski PYD Başkanı Salih Müslüm'ün tutuklanması sokuldu.
Nasıl bir hesap yapıldığını zaman gösterecek. AB'nin başkalarına dayattığı hukuku, yeri geldiğinde ayaklar altına aldığını daha önceki deneyimlerden biliyoruz.
Hatırlayın, 1998'de Öcalan Avrupa'ya çıktığında Almanya'nın yaptıklarını. Almanya, Öcalan'ı tutuklayabilirdi.
Ama tutuklamadı ve bir gecede tutukluluğunu kaldırarak başka bir sürecin gelişmesinin önünü açtı.
Neden? İşte bu sorunun cevabını "Bize Öcalan'ı neden teslim ettiler, anlamadık" diyen o günün siyasi aktörleri de bilmiyordu.
Ama bugün hem siyasi aktörler, hem de Türkiye çok değişti ve neler olup bittiğinin farkında. Bu tür ayak oyunları artık sökmüyor.
Bu noktada üzerinde fazla durulmayan bir başka olayı daha hatırlamakta yarar var.
Ajanslara düşen haber şöyleydi: "Şubat başında Deyrizor'da 300 PYD'li ABDuçakları tarafından yanlışlıkla imha edildi." ABD yetkilileri de yanlış koordinat yüzünden yeni stratejik ortağı PYD'nin 300 militanını yok ettiği haberini doğrulayacaktı. Neresinden bakarsanız bakın, bu işin içinde bir bit yeniği var. Nasıl olur, en son teknolojiyi kullanan, nokta hedefleri tespit eden ABD, en kritik yer ve zamanda ortağını vurur?
Bu haberi, bir süre önce ABD Milli Savunma Bakanı Jim Mattis'in, Brüksel'de Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'ye söylediği şu öneriyle birlikte okuyalım:
"YPG'yi PKK'ya karşı savaştırabiliriz." Türkiye'nin absürt bulduğu ve haklı olarak ciddiye almadığı bu açıklama aslında ABD'nin kullandığı örgütlere, maşalara nasıl baktığının ipucunu veriyordu. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın da benzer, ucube bir öneri getirdiği söylendi: "PKK'yı silahsızlandırıp,Türkiye'de silahlı mücadeleye son vermesini sağlayabiliriz.
Türkiye de Suriye'deki PYD yapılanmasına rıza göstersin..." Türkiye'nin buna rıza göstermeyeceği açık ama ABD sıkışmış durumda. PKK yemiyle nefes alacak yeni bir çıkış peşinde. Bunun için PKK içi bütün çelişkileri kullanıyor. Medyada bu anlamda PKK içinde İrancı-Amerikancı ayrımı olduğuna dair haberler çıktı. Hatta PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda İrancı ismin Suriye'den kovulduğu yazıldı.
Asıl çelişki ise PKK içindeki İrancıların başını çeken ismin Cemil Bayık olması. O Bayık ki, hem uzun yıllar İran'da yaşadı, hem de İran sayesinde Karayılan'a darbe yaparak PKK'nın başına geldi. İlginçlik bitmedi tabii, çözüm süreçlerini bitirmek için özel çaba harcayan da, o süreçlerde ABD'nin üçüncü göz olmasını isteyen de Bayık'tı.
Bunu Öcalan da iyi biliyor. Ona engel olmadı ya da olamadı. Bunların arasında gerçek bir kavga ihtimali var mı yoksa bölgeyi kana bulayacak yeni bir tezgâh mı planlanıyor?
Bunu göreceğiz. Ama şu çok açık; PKK'ya yıllardır hem İran hem ABD destek veriyor.
PKK da ABD bayrağı altında bir tek Türkiye'ye saldırıyor, ölümlere, katliamlara yol açıyor.
Peki, bu vahim durum, HDP'de siyaset yapan Leyla Zana, Hatip Dicle, SırrıSakık, Altan Tan ve Celal Doğan gibi siyasi aktörleri hiç mi rahatsız etmiyor?