CHP'li Özgür Özel Halk Tv'de : "AK Partili belediyeler kazanırsa içki içecek yer bulamazsınız." diyerek öncelikle İzmir halkını, genelinde tüm içki kullanan seçmenini korkutmak istedi. Aklıma Cüneyt Özdemir'in "Ne kadar alkoliksen o kadar laik ve modern olmuş oluyorsun." lafı geldi.
Ancak seçim arefesinde CHP belediyeleri halka zikirmatik, seccade dağıtırken Halk Tv'de dile getirdikleri bu sorun, dağıtılan promosyonlarla hiç uyumlu olmadı.
Özgür Özel sözünün devamında "Alkol ruhsatı vermemekle övünüyorlar. Hangi büyükşehirlerinizde alkol ruhsatlı lokanta açılabiliyor? Kayseri, Konya'da açılabiliyor mu? Kayseri'de iki tane turist gitsin, balık restoranında bir bardak beyaz şarap istesin bakalım. AK Parti'nin yönettiği kentlerde yabancı turistin alkol alarak yemek yiyebileceği bir tek mekan yok." dedi.
Allah başka dert vermesin. Gazze'de sahursuz, iftarsız oruç tutanlar mı daha zor durumda? Yoksa otelin zemin katında içki içemeyip en üst kata çıkmak zorunda kalan Özgür Özel mi desek tabi ki Özel ve kitlesidir deriz.
Özgür Özel'in iddialarının aksine Ak Parti'li birçok belediyenin alkol ruhsatını rahatlıkla verdiği biliniyor. Keşke Özel'in dediği gibi olsa ve içip güzelleşen alkolik trafik canavarları pek çok cana kıyıp ortadan buhar olamasalar. Yahut içkiliyken karısını, akrabasını, komşusunu döven, bıçaklayan, öldürenler hiç ama hiç 3.sayfa haberi olarak karşımıza çıkmasa.
Bu Ramazan ayında dindar-laik çatışmasıyla reyting alan kızıl diziler "Orucunuzu sessiz tutun, oruçsuzlar incinmesin. Hatta lokantalar gündüz de her yerde açık olsun. İçkiler içilsin, davullar çalınsın." demeye getirdiler. Cüneyt Özdemir'in deyişiyle "Ne kadar içkiliysen zaten o kadar çağdaşsın." mesajını vermeye devam ettiler. Muhafazakarların ibadet etmekten kararmış kalplerine, nasır tutmuş vicdanlarına defaatle vurgu yapıldı.
Ne siyasetçiler ne de dizi yapımcıları toplumun çok hızlı dejenere olduğunu görebiliyor. Yahut bu dejenerasyon hızı onları tatmin etmiyor. Dönüşümü, bozulmayı hızlandırmak için azami çaba gösteriyorlar.
Gençler arasında alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımı son yıllarda oldukça artmış durumda. İbadetlerine dikkat eden, camiye giden, oruç tutan genç oranı önceki yıllara göre çok az. Misal bu Ramazan'da otobüsle İstanbul'a yolculuk yaparken mescitte hiç bayan olmaması dikkatimi çekti. Dinlenme tesisinde Coca Cola'yla, Pepsi'yle sahur yapan başörtülülere şahit oldum. Belediyelerin iftar çadırlarında beyaz saçlı, sol görüşlü teyzeler ve amcalar iftara 10 dakika kalmasına rağmen oruçlulara hiç saygı ve hürmet göstermeden yiyip içiyorlardı. Yani seküler insanların zannettiği gibi oruç dayatması bir yana, ibadet edenlere saygının kırıntısı bile yok.
Gazze'de yaşananlara gösterilen duyarlılık seviyemiz de ibadetlerimizle paralel. CHP ve Zafer Partisi çizgisinde bir pencereden bakanların ekseriyeti "Arapların ölmesi, yaşamasından evladır." düşüncesinde. Altaylı'nın Gazze'yi hatırlatan panolara "Zaten psikolojimiz bozuk, her gün savaş manzarasını görmek zorunda mıyız?" diyerek vermiş olduğu tepki, aslında faşizmi benimsemiş olan kesimin ortak tepkisi.
Ancak Batılı bazı vatandaşlar soykırımcı Siyonist ortağı yöneticilerine rağmen aylardır sokaklarda İsrail'i protesto ediyorlar. Avrupa'da Kuran okuyan, İslam'a ilgi duymaya başlayan çok fazla genç var.
İslam ülkelerinin liderlerinin biraraya gelip Gazze'de öldürülen bebeklere, işkence edilen gençlere, tecavüze uğrayan kadınların onuruna sahip çıkamamaları çok ama çok acı. Bunun vebali çok ağır.
Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez: “Şüphesiz her Müslüman ülke hükümetlerinin Gazze'deki zulmü durdurma hususunda bir mazereti vardır. Ancak reel-politik mazeretler hiçbir idareciyi mahşer günündeki büyük hesaptan kurtaramayacak.” diyor.
Boykotu ciddiye almayan, zulmün sona ermesi için sesini yükseltmeyen her Müslüman, açlıktan bir deri bir kemik kalmış, kolları bacakları bombalarla parçalanmış çocuklardan illaki hesaba çekilecektir.
Silahların, bombaların gölgesinde, Ramazan'ın ruhu Filistin'de barut kokularına, yaşanılan vahşete, acılara rağmen dipdiri. Şehitlerine sarılıp ağlayan gençleri de yaşlıları da teselli eden yegane güç, ibadet ve Kuran. Karanlık geceden sonra aydınlık sabahı müjdeleyen Allah'ın ayetleri elbette onlara bizden daha çok şey anlatacak: "Rabbin seni terk etmedi. Sana darılmadı da. Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır. İleride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın! (Duha, 1-5)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Havva Bütün Saraç
Ramazan'da alkol yoksunluğu
CHP'li Özgür Özel Halk Tv'de : "AK Partili belediyeler kazanırsa içki içecek yer bulamazsınız." diyerek öncelikle İzmir halkını, genelinde tüm içki kullanan seçmenini korkutmak istedi. Aklıma Cüneyt Özdemir'in "Ne kadar alkoliksen o kadar laik ve modern olmuş oluyorsun." lafı geldi.
Ancak seçim arefesinde CHP belediyeleri halka zikirmatik, seccade dağıtırken Halk Tv'de dile getirdikleri bu sorun, dağıtılan promosyonlarla hiç uyumlu olmadı.
Özgür Özel sözünün devamında "Alkol ruhsatı vermemekle övünüyorlar. Hangi büyükşehirlerinizde alkol ruhsatlı lokanta açılabiliyor? Kayseri, Konya'da açılabiliyor mu? Kayseri'de iki tane turist gitsin, balık restoranında bir bardak beyaz şarap istesin bakalım. AK Parti'nin yönettiği kentlerde yabancı turistin alkol alarak yemek yiyebileceği bir tek mekan yok." dedi.
Allah başka dert vermesin. Gazze'de sahursuz, iftarsız oruç tutanlar mı daha zor durumda? Yoksa otelin zemin katında içki içemeyip en üst kata çıkmak zorunda kalan Özgür Özel mi desek tabi ki Özel ve kitlesidir deriz.
Özgür Özel'in iddialarının aksine Ak Parti'li birçok belediyenin alkol ruhsatını rahatlıkla verdiği biliniyor. Keşke Özel'in dediği gibi olsa ve içip güzelleşen alkolik trafik canavarları pek çok cana kıyıp ortadan buhar olamasalar. Yahut içkiliyken karısını, akrabasını, komşusunu döven, bıçaklayan, öldürenler hiç ama hiç 3.sayfa haberi olarak karşımıza çıkmasa.
Bu Ramazan ayında dindar-laik çatışmasıyla reyting alan kızıl diziler "Orucunuzu sessiz tutun, oruçsuzlar incinmesin. Hatta lokantalar gündüz de her yerde açık olsun. İçkiler içilsin, davullar çalınsın." demeye getirdiler. Cüneyt Özdemir'in deyişiyle "Ne kadar içkiliysen zaten o kadar çağdaşsın." mesajını vermeye devam ettiler. Muhafazakarların ibadet etmekten kararmış kalplerine, nasır tutmuş vicdanlarına defaatle vurgu yapıldı.
Ne siyasetçiler ne de dizi yapımcıları toplumun çok hızlı dejenere olduğunu görebiliyor. Yahut bu dejenerasyon hızı onları tatmin etmiyor. Dönüşümü, bozulmayı hızlandırmak için azami çaba gösteriyorlar.
Gençler arasında alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımı son yıllarda oldukça artmış durumda. İbadetlerine dikkat eden, camiye giden, oruç tutan genç oranı önceki yıllara göre çok az. Misal bu Ramazan'da otobüsle İstanbul'a yolculuk yaparken mescitte hiç bayan olmaması dikkatimi çekti. Dinlenme tesisinde Coca Cola'yla, Pepsi'yle sahur yapan başörtülülere şahit oldum. Belediyelerin iftar çadırlarında beyaz saçlı, sol görüşlü teyzeler ve amcalar iftara 10 dakika kalmasına rağmen oruçlulara hiç saygı ve hürmet göstermeden yiyip içiyorlardı. Yani seküler insanların zannettiği gibi oruç dayatması bir yana, ibadet edenlere saygının kırıntısı bile yok.
Gazze'de yaşananlara gösterilen duyarlılık seviyemiz de ibadetlerimizle paralel. CHP ve Zafer Partisi çizgisinde bir pencereden bakanların ekseriyeti "Arapların ölmesi, yaşamasından evladır." düşüncesinde. Altaylı'nın Gazze'yi hatırlatan panolara "Zaten psikolojimiz bozuk, her gün savaş manzarasını görmek zorunda mıyız?" diyerek vermiş olduğu tepki, aslında faşizmi benimsemiş olan kesimin ortak tepkisi.
Ancak Batılı bazı vatandaşlar soykırımcı Siyonist ortağı yöneticilerine rağmen aylardır sokaklarda İsrail'i protesto ediyorlar. Avrupa'da Kuran okuyan, İslam'a ilgi duymaya başlayan çok fazla genç var.
İslam ülkelerinin liderlerinin biraraya gelip Gazze'de öldürülen bebeklere, işkence edilen gençlere, tecavüze uğrayan kadınların onuruna sahip çıkamamaları çok ama çok acı. Bunun vebali çok ağır.
Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez: “Şüphesiz her Müslüman ülke hükümetlerinin Gazze'deki zulmü durdurma hususunda bir mazereti vardır. Ancak reel-politik mazeretler hiçbir idareciyi mahşer günündeki büyük hesaptan kurtaramayacak.” diyor.
Boykotu ciddiye almayan, zulmün sona ermesi için sesini yükseltmeyen her Müslüman, açlıktan bir deri bir kemik kalmış, kolları bacakları bombalarla parçalanmış çocuklardan illaki hesaba çekilecektir.
Silahların, bombaların gölgesinde, Ramazan'ın ruhu Filistin'de barut kokularına, yaşanılan vahşete, acılara rağmen dipdiri. Şehitlerine sarılıp ağlayan gençleri de yaşlıları da teselli eden yegane güç, ibadet ve Kuran. Karanlık geceden sonra aydınlık sabahı müjdeleyen Allah'ın ayetleri elbette onlara bizden daha çok şey anlatacak:
"Rabbin seni terk etmedi. Sana darılmadı da. Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır. İleride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın! (Duha, 1-5)