G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump görüşmesi sonrası, ve akabinde her iki taraftın basın toplantıları sonucunda birçok soru geldi. Medya da çıkan yorumlara bakarsak da maalesef ya bilgi eksikiliği, yada bilerek eksik/yanlış bilgiyle ortaya atılan birçok tez kafa karıştıyor.
S-400 ler teslim alındıktan sonra, ABD de tarafından olabilecekler hakkında öz ve net bir bilgilendirme yapalım. ABD de en üstten en alta, devletten özel kurumlara pek çok yetkili ve yetkisiz ağız, Türkiyenin S-400 leri teslim alması durumunda CAATSA yasası olarak bilinen, ambargo vari yaptırımla karşı karşıya kalacağını beyan etti.
Kısaltması CAATSA, yani Amerikanın Rakiplerine Yaptırımlar Vasıtasıyla Karşı Koyma Yasası 2 Ağustos 2017'de Trump'ın imzasıyla yasalaşan bir kanun. ABD kongresinin 517'ye karşı 5 oy gibi tarihi bir oyla yasalaştırdığı kanun Trump'ın (Trump'a ve birçok ABD'liye göre anayasal başkanlık haklarını kısıtladığı için ve anayasaya aykırı olduğu) çok da isteyerek imzaladığı ve çok da taraftarı olduğu bir yasa değil. Farklı sebeplerden dolayı başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ninde karşı olduğu bir yasa.
CAATSA her ne kadar Kuzey Kore, İran ve Rusya için çıkmış olsada asıl hedefin Putin ve Rusya olduğu gayet açıktır. Üç ülke içinde aynı ve farklı yaptırım sebepleri ve farklı yaptırımlar var yasada.
Peki biz S-400 leri alırsak ne olacak?
Bu sürecin başlangıcı biraz muğlak. ABD yetkililer önceleri yaptırımlar S-400 leri Türkiye ye getirince başlar derken, şimdilerde sistem aktif hale geldikten sonra demeye başladı. Bunu zaman gösterecek, ama ABD tarafında bu konuda kontröllü, ufak da olsa bir geri adım atıldığı net. Peki bir şekilde yaptırım yolu prosedürü başlarsa ne olacak?
Öncelikle toplamda 70 sayfadan oluşan kanunun bizi ilgilendiren kısımlarından bahsedelim. Yukarıda yazdığımız gibi, bu kanunda her ülke için ayrı ayrı konular üzerinden yaptırım zorunlulukları ve değişik yaptırımlar olduğu gibi, özellikle Rusya özelinde ayrı bölümlerde farklı konularda yaptırımlar öngörülüyor. Türkiye, Rusya ve S-400 söz konusu olduğunda, CAATSA kanununun 231. Maddesine muhalefetten ötürü 235. Maddesindeki 12 yaptırımdan en az 5 uygulanmak zorunda. Bu yaptırımlar arasında çok hafiften çok ağıra, ticari, ekonomik ve finansal cezalar var. Tekrarlamakta fayda var, cezalar sadece kanuna muhalefetten sorumlu gördükleri şahıslar için.
1. İlk önce ABD Dışişleri, Savunma Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri bir araya geliyorlar. Bu toplantılar sonucunda heyet iki konuda tavsiye kararı veriyor; a. Türkiye de sorumlu kişi(lere) karşı yaptırıma gerek var mı, yok mu? b. Yaptırıma gerek var derse, 12 yaptırımdan hangilerine ve kimlere uygulanması konusunda görüş hazırlıyor.
Unutmayalım Caatsa uygulama sürecindeki tüm karar verici kurumlar Trump'ım atadığı bürokrat ve teknokratlardan oluşuyor. Dolayısıyla tüm kararlara Trump'ın (ABD Kongresindeki dengeleri ve seçim sürecine girmiş olduklarını göz ardı etmeden) kendi kararları gözüyle bakabiliriz.
Bu noktada heyet dışişleri bakanına tavsiye kararını rapor halinde, bir ‘memo' olarak sunuyor.
2. Dışişleri bakanı bu ‘memo' yu aldıktan sonra eğer uygun görmezse imzalamıyor ve yaptırım rafa kalkıyor. Eğer onaylarsa, hangi yaptırımları (5 yaptırımdan az olmamak kaydıyla) hangi şahıslara uygulanıcağıyla ilgili bir basın bildirisi yayınlıyor. Bu basın bildiri otomatik olarak uygulancak yaptırımlar şeklinde resmen hayata geçiyor. 3. Bu noktadan sonra Trump'ın önünde üç seçenek oluyor; a. Her seferinde 180 günlük süreler halinde(ki istediği kadar tekrarlayabilir) bu yaptırımları ertelemek. Ertlemede kanuni temel şart olarak(ki mecbur değil) yaptırım gelen şahısların, yaptırımı getiren hareketleri tekrarlamaması ve/veya azaltması öngörülüyor. b. Yaptırımları kısmen uygulatması, yada tamamen uygulatmaması, ki burda ABD Kongresinin ilgili komisyonu na, eğer uygulanırsa ABD ulusal çıkarlarına aykırı olacağına dair açıklayıcı bir mektup sunmak durumunda. c. Çıkan yaptırım kararını aynen uygulaması.
CAATSA ile ilgili prosedürü açıkladıktan sonra birkaç noktayada parmak basmamız gerekir.
1. Anlaşıldığı üzere CAATSA nın uygulanmasıda, uygulanmamasıda tamamen siyasi kararlardır. a. Ki bizimle aynı durumda olan Hindistan'a, Aralık/2018 de S-400 alımı için Rusyayla anlaşma (5.4 milyar dolar) imzalamış olmasına rağmen, bir daha alım yapmamaları şartıyla ABD dışişleri ve savunma bakanlarının, Hindistana yaptırım uygulanmayabileceği şeklinde açıklamarı var. 2. Hem ABD, hem uluslarası hukuk kurallarında kanunlar geriye dönük işletilemez. Bizim Rusyayla yaptığımız anlaşma, CAATSA kanununun yasalaşmasından önce imzalanmıştır. 3. ABD'nin yasalaştırdığı bu konun, açık ve net bir şekilde Dünya Ticaret Örgütü'nün uluslarası serbest ticaret hükümlerine muhalefettir. 4. Amerikalılar her ne derse desin, teknik, yasal ve sözleşme gereği F-35 programıyla S-400 alımının uzaktan yakından bir alakası yoktur, olamaz. 5. ABD seçim sürecine girmiş bulunmakta. ABD kongresine yapacağı üst düzey atamalardan bütçe onayına kadar birçok konuda ihtiyacı olan Trump, böyle bir dönemde kongreyle ters düşmeyi eskisi kadar göze alamayabilir. Hem kongreyle ters düşme konusunda Kaşıkçı-Sudi Arabistan olayından dolayı epey bir kredi harcamış durumda. Bu noktada Türkiyenin Trump'la beraber kongre ilişkilerinede önem vermesi zaruridir.
(Dipnot: Teknik olarak CAATSA yaptırımları şahıslara yöneliktir, kurum veya ülkelere yönelik değil)
Bunlar gerçekler. Sonuç olarak ne olursa olsun unutmamız gereken en önemli şey Türkiye hem F-35 hemde S-400 konularında doğru adımlar atmış, örnek bir ülke davranışı sergilemiştir. Bitirmeden, bir notta şudur; ABD'nin yaptırım ve uygulama envanterinde CAATSA dışında birçok hukuki, siyasi, ekonomik ve finansal silahı var Türkiyeyi zorlayabileceği. Tabii bizde bu silahlara karşılık karanfil atacak değiliz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Onur Erim
S-400, Yaptırımlar ve F-35
G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump görüşmesi sonrası, ve akabinde her iki taraftın basın toplantıları sonucunda birçok soru geldi. Medya da çıkan yorumlara bakarsak da maalesef ya bilgi eksikiliği, yada bilerek eksik/yanlış bilgiyle ortaya atılan birçok tez kafa karıştıyor.
S-400 ler teslim alındıktan sonra, ABD de tarafından olabilecekler hakkında öz ve net bir bilgilendirme yapalım. ABD de en üstten en alta, devletten özel kurumlara pek çok yetkili ve yetkisiz ağız, Türkiyenin S-400 leri teslim alması durumunda CAATSA yasası olarak bilinen, ambargo vari yaptırımla karşı karşıya kalacağını beyan etti.
Kısaltması CAATSA, yani Amerikanın Rakiplerine Yaptırımlar Vasıtasıyla Karşı Koyma Yasası 2 Ağustos 2017'de Trump'ın imzasıyla yasalaşan bir kanun. ABD kongresinin 517'ye karşı 5 oy gibi tarihi bir oyla yasalaştırdığı kanun Trump'ın (Trump'a ve birçok ABD'liye göre anayasal başkanlık haklarını kısıtladığı için ve anayasaya aykırı olduğu) çok da isteyerek imzaladığı ve çok da taraftarı olduğu bir yasa değil. Farklı sebeplerden dolayı başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ninde karşı olduğu bir yasa.
CAATSA her ne kadar Kuzey Kore, İran ve Rusya için çıkmış olsada asıl hedefin Putin ve Rusya olduğu gayet açıktır. Üç ülke içinde aynı ve farklı yaptırım sebepleri ve farklı yaptırımlar var yasada.
Peki biz S-400 leri alırsak ne olacak?
Bu sürecin başlangıcı biraz muğlak. ABD yetkililer önceleri yaptırımlar S-400 leri Türkiye ye getirince başlar derken, şimdilerde sistem aktif hale geldikten sonra demeye başladı. Bunu zaman gösterecek, ama ABD tarafında bu konuda kontröllü, ufak da olsa bir geri adım atıldığı net. Peki bir şekilde yaptırım yolu prosedürü başlarsa ne olacak?
Öncelikle toplamda 70 sayfadan oluşan kanunun bizi ilgilendiren kısımlarından bahsedelim. Yukarıda yazdığımız gibi, bu kanunda her ülke için ayrı ayrı konular üzerinden yaptırım zorunlulukları ve değişik yaptırımlar olduğu gibi, özellikle Rusya özelinde ayrı bölümlerde farklı konularda yaptırımlar öngörülüyor. Türkiye, Rusya ve S-400 söz konusu olduğunda, CAATSA kanununun 231. Maddesine muhalefetten ötürü 235. Maddesindeki 12 yaptırımdan en az 5 uygulanmak zorunda. Bu yaptırımlar arasında çok hafiften çok ağıra, ticari, ekonomik ve finansal cezalar var. Tekrarlamakta fayda var, cezalar sadece kanuna muhalefetten sorumlu gördükleri şahıslar için.
1. İlk önce ABD Dışişleri, Savunma Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri bir araya geliyorlar. Bu toplantılar sonucunda heyet iki konuda tavsiye kararı veriyor;
a. Türkiye de sorumlu kişi(lere) karşı yaptırıma gerek var mı, yok mu?
b. Yaptırıma gerek var derse, 12 yaptırımdan hangilerine ve kimlere uygulanması konusunda görüş hazırlıyor.
Unutmayalım Caatsa uygulama sürecindeki tüm karar verici kurumlar Trump'ım atadığı bürokrat ve teknokratlardan oluşuyor. Dolayısıyla tüm kararlara Trump'ın (ABD Kongresindeki dengeleri ve seçim sürecine girmiş olduklarını göz ardı etmeden) kendi kararları gözüyle bakabiliriz.
Bu noktada heyet dışişleri bakanına tavsiye kararını rapor halinde, bir ‘memo' olarak sunuyor.
2. Dışişleri bakanı bu ‘memo' yu aldıktan sonra eğer uygun görmezse imzalamıyor ve yaptırım rafa kalkıyor. Eğer onaylarsa, hangi yaptırımları (5 yaptırımdan az olmamak kaydıyla) hangi şahıslara uygulanıcağıyla ilgili bir basın bildirisi yayınlıyor. Bu basın bildiri otomatik olarak uygulancak yaptırımlar şeklinde resmen hayata geçiyor.
3. Bu noktadan sonra Trump'ın önünde üç seçenek oluyor;
a. Her seferinde 180 günlük süreler halinde(ki istediği kadar tekrarlayabilir) bu yaptırımları ertelemek. Ertlemede kanuni temel şart olarak(ki mecbur değil) yaptırım gelen şahısların, yaptırımı getiren hareketleri tekrarlamaması ve/veya azaltması öngörülüyor.
b. Yaptırımları kısmen uygulatması, yada tamamen uygulatmaması, ki burda ABD Kongresinin ilgili komisyonu na, eğer uygulanırsa ABD ulusal çıkarlarına aykırı olacağına dair açıklayıcı bir mektup sunmak durumunda.
c. Çıkan yaptırım kararını aynen uygulaması.
CAATSA ile ilgili prosedürü açıkladıktan sonra birkaç noktayada parmak basmamız gerekir.
1. Anlaşıldığı üzere CAATSA nın uygulanmasıda, uygulanmamasıda tamamen siyasi kararlardır.
a. Ki bizimle aynı durumda olan Hindistan'a, Aralık/2018 de S-400 alımı için Rusyayla anlaşma (5.4 milyar dolar) imzalamış olmasına rağmen, bir daha alım yapmamaları şartıyla ABD dışişleri ve savunma bakanlarının, Hindistana yaptırım uygulanmayabileceği şeklinde açıklamarı var.
2. Hem ABD, hem uluslarası hukuk kurallarında kanunlar geriye dönük işletilemez. Bizim Rusyayla yaptığımız anlaşma, CAATSA kanununun yasalaşmasından önce imzalanmıştır.
3. ABD'nin yasalaştırdığı bu konun, açık ve net bir şekilde Dünya Ticaret Örgütü'nün uluslarası serbest ticaret hükümlerine muhalefettir.
4. Amerikalılar her ne derse desin, teknik, yasal ve sözleşme gereği F-35 programıyla S-400 alımının uzaktan yakından bir alakası yoktur, olamaz.
5. ABD seçim sürecine girmiş bulunmakta. ABD kongresine yapacağı üst düzey atamalardan bütçe onayına kadar birçok konuda ihtiyacı olan Trump, böyle bir dönemde kongreyle ters düşmeyi eskisi kadar göze alamayabilir. Hem kongreyle ters düşme konusunda Kaşıkçı-Sudi Arabistan olayından dolayı epey bir kredi harcamış durumda. Bu noktada Türkiyenin Trump'la beraber kongre ilişkilerinede önem vermesi zaruridir.
(Dipnot: Teknik olarak CAATSA yaptırımları şahıslara yöneliktir, kurum veya ülkelere yönelik değil)
Bunlar gerçekler. Sonuç olarak ne olursa olsun unutmamız gereken en önemli şey Türkiye hem F-35 hemde S-400 konularında doğru adımlar atmış, örnek bir ülke davranışı sergilemiştir. Bitirmeden, bir notta şudur; ABD'nin yaptırım ve uygulama envanterinde CAATSA dışında birçok hukuki, siyasi, ekonomik ve finansal silahı var Türkiyeyi zorlayabileceği. Tabii bizde bu silahlara karşılık karanfil atacak değiliz.