Büyük kazanımdan büyük yenilgiye doğru döşenen taşlar baş döndürücü bir hızla ilerliyor. PKK sorunu artık NATO uzerinden bir devletler sorununa dönüşüyor.
Öyleki 7 Haziran sonuçlarını kendi örgütsel çıkarlarına feda eden PKK git gide PYD üzerinde bir kambura dönüşerek PYD'nin IŞİD'e karşı elde ettiği meşruiyeti de Türkiye'ye karşı tekrar şiddete baş vurarak yok etmek üzere.
İran ve Suriye'nin Rojava güvencesi bugün için bumerang gibi gelip PKK'nın kalbine bir hançer gibi saplanıyor. Hele ki Rusya'nın Türkiye ile bu gerginliği bir kazanım yerine kaybedilen bir oyuna dönüşüyor. ABD'nin PYD'yi ısrarla PKK'den ayrı görmesi daha fazla sürdürülebilir bir oyun olmaktan çıkıyor. Eğer PKK Türkiye'de şiddete başvurmasaydı bu organik ilişki hiç de sorun olmayacaktı.
Ama PKK'nin bu tavrı Türkiye'nin PYD ile PKK arasındaki ilişkiyi sürekli gündemde tutması ABD ve NATO hukukunu masaya yatırmaya götürüyor. ABD'nin PYD'yi terör örgütü olarak görmemesindeki esas neden de bu. "PYD ile PKK aynıdır" derse bu NATO açısından bir dağılma nedeni olur. Türkiye ise ısrarla "PYD ile PKK aynıdır" tezini savunurken ABD'yi bu en zayıf halkasından vurmaya çalışıyor.
Nitekim ABD'nin "PYD bizim için stratejik müttefik değil taktik müttefiktir" demesi de bundan kaynaklanıyor. Bu sorunu aşmak adına IŞİD ile 'karada mücadele eden başka bir güç yoktur' hamlesine Suudi Arabistan öncülüğünde bir kara ordusunun Türkiye üzerinden IŞİD'e karşı harekete hazır hale getirilmesi PKK'nın PYD'nin güvencesi adına Türkiye'ye karşı başlattığı savaşı da artık sürdüremez duruma sokuyor.
Eğer PKK çok yakın zamanda Türkiye'ye karşı silah kullanmaktan vazgeçmezse PYD'yi de kaybedecek bir tasfiye sürecini yaşayacaktır. Amerikalıların PYD'ye olan baskıları ve onu IŞİD'e karşı kendileriyle hareket etme konusundaki baskıları PKK'nin bu baskılara karşı iki seçenek üzerinde durmasını sağlayacak gibi.
1. PKK Türkiye'de silaha son verip siyasetin önünü açacak hızlı bir stratejik hamle yapıp PYD'nin meşruiyeti üzerinden kendisini yeniden tarif ederse tasfiyeden kurtulur.
2. PKK Türkiye'ye karşı şiddete devam eder .Bu da artık tümüyle bir İran örgütü haline geldiğinin göstergesi olur. Türkiye üzerinden IŞİD'e karşı geliştirilecek arap ülkeleri operasyonu sonucu PYD'ye de kaybettiren bir aktöre dönüşür.
Yani PKK için "şah ve mat" hiç uzak görünmüyor.
Bu kadar karmaşık ve çok hızlı karar alma iradelerinin yaşandığı bu günlerde böylesine hayati değerdeki stratejik aklı gösterecek bir PKK aklı var mı?
İşte o konuda şüpheliyim. Liderliğini dağda Cemil Bayık'ın legalitede'de Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın yaptığı bir siyasi mekanizma böylesine ahtapot kollarına dönüşmüş satranç tahtasında akla yakın karar verebilmeleri çok zor görünüyor. Galiba bu da Kürtlerin kaderi olsa gerek...
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İlhami Işık
'Şah ve Mat'a doğru PKK...
Büyük kazanımdan büyük yenilgiye doğru döşenen taşlar baş döndürücü bir hızla ilerliyor. PKK sorunu artık NATO uzerinden bir devletler sorununa dönüşüyor.
Öyleki 7 Haziran sonuçlarını kendi örgütsel çıkarlarına feda eden PKK git gide PYD üzerinde bir kambura dönüşerek PYD'nin IŞİD'e karşı elde ettiği meşruiyeti de Türkiye'ye karşı tekrar şiddete baş vurarak yok etmek üzere.
İran ve Suriye'nin Rojava güvencesi bugün için bumerang gibi gelip PKK'nın kalbine bir hançer gibi saplanıyor. Hele ki Rusya'nın Türkiye ile bu gerginliği bir kazanım yerine kaybedilen bir oyuna dönüşüyor. ABD'nin PYD'yi ısrarla PKK'den ayrı görmesi daha fazla sürdürülebilir bir oyun olmaktan çıkıyor. Eğer PKK Türkiye'de şiddete başvurmasaydı bu organik ilişki hiç de sorun olmayacaktı.
Ama PKK'nin bu tavrı Türkiye'nin PYD ile PKK arasındaki ilişkiyi sürekli gündemde tutması ABD ve NATO hukukunu masaya yatırmaya götürüyor. ABD'nin PYD'yi terör örgütü olarak görmemesindeki esas neden de bu. "PYD ile PKK aynıdır" derse bu NATO açısından bir dağılma nedeni olur. Türkiye ise ısrarla "PYD ile PKK aynıdır" tezini savunurken ABD'yi bu en zayıf halkasından vurmaya çalışıyor.
Nitekim ABD'nin "PYD bizim için stratejik müttefik değil taktik müttefiktir" demesi de bundan kaynaklanıyor. Bu sorunu aşmak adına IŞİD ile 'karada mücadele eden başka bir güç yoktur' hamlesine Suudi Arabistan öncülüğünde bir kara ordusunun Türkiye üzerinden IŞİD'e karşı harekete hazır hale getirilmesi PKK'nın PYD'nin güvencesi adına Türkiye'ye karşı başlattığı savaşı da artık sürdüremez duruma sokuyor.
Eğer PKK çok yakın zamanda Türkiye'ye karşı silah kullanmaktan vazgeçmezse PYD'yi de kaybedecek bir tasfiye sürecini yaşayacaktır. Amerikalıların PYD'ye olan baskıları ve onu IŞİD'e karşı kendileriyle hareket etme konusundaki baskıları PKK'nin bu baskılara karşı iki seçenek üzerinde durmasını sağlayacak gibi.
1. PKK Türkiye'de silaha son verip siyasetin önünü açacak hızlı bir stratejik hamle yapıp PYD'nin meşruiyeti üzerinden kendisini yeniden tarif ederse tasfiyeden kurtulur.
2. PKK Türkiye'ye karşı şiddete devam eder .Bu da artık tümüyle bir İran örgütü haline geldiğinin göstergesi olur. Türkiye üzerinden IŞİD'e karşı geliştirilecek arap ülkeleri operasyonu sonucu PYD'ye de kaybettiren bir aktöre dönüşür.
Yani PKK için "şah ve mat" hiç uzak görünmüyor.
Bu kadar karmaşık ve çok hızlı karar alma iradelerinin yaşandığı bu günlerde böylesine hayati değerdeki stratejik aklı gösterecek bir PKK aklı var mı?
İşte o konuda şüpheliyim. Liderliğini dağda Cemil Bayık'ın legalitede'de Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın yaptığı bir siyasi mekanizma böylesine ahtapot kollarına dönüşmüş satranç tahtasında akla yakın karar verebilmeleri çok zor görünüyor. Galiba bu da Kürtlerin kaderi olsa gerek...