Hayatımda hiçbir zaman tek bir kişiye devasa anlamlar yüklemedim, yüklemek de istemedim.
Hayatımda tek bir kişinin milyonların özgürlüğünü ve haklarını tek başına getirebileceğine inanmadım, inanmak da istemedim.
Hayatımda tek bir kişinin kendini geçip kelle koltukta mücadele ederek dünyaya karşı tek başına mücadele edebileceğini düşünmedim, düşünmek de istemedim.
Ta ki Erdoğan siyaset sahnesine çıkana kadar.
Ta ki Erdoğan'ın hem iç hem de dış düşmanlarla amansız bir savaşın içine girdiğini görünceye dek.
Bugün Türkiye'de Erdoğan'ın mücadelesini ne hiçbir analiz tam manasıyla anlatabilir, ne de onun için çekilen belgeseller Erdoğan'ın mücadelesini anlatmaya yetebilir.
Ne de hiçbir değerlendirmenin bugünden itibaren bir kıymet-i harbiyesi yok artık.
Belki çok kısa, belki de çok sade bir şekilde akademik kelimelere, entelektüel kavramların içine girmeden üstüne basa basa her gün söylememiz gereken şeyler var.
Erdoğan Yeni Türkiye'nin garantisi.
Erdoğan iç ve dış güçlerin dönmek istediği Eski Türkiye'nin önünde duran tek engel.
Erdoğan yüreğiyle siyaseti harmanlayan ve bu siyasetini en zor zamanında yalnız başına kalma pahasına arkasına sadece halkın gücünü alarak er meydanına çıkan ve şer ittifaklarının üzerine ölümü göze alarak giden tek lider.
O nedenle hem küresel güçler hem de küresel güçlerin Türkiye şubeleri onu bir şekilde indirmek istiyor.
O nedenle “diktatör, katil” sıfatlarına maruz kalıyor.
O nedenle “ya adam gibi gider, ya da gitmek zorunda kalır” deniyor.
O nedenle ölümle, ailesiyle tehdit ediliyor.
O nedenle Erdoğan'ın her fırsatta çıkıp kendilerine karşı meydan okumasından rahatsızlar.
O nedenle Erdoğan'ın girmiş olduğu amansız mücadelesinden dönmeyeceğini bildikleri için her fırsatta karalama kampanyaları düzenleyerek onu itibarsızlaştırmaya kalkıyorlar.
Bu şer odakları Erdoğan gittikten sonra Türkiye'de istedikleri gibi cirit atabileceklerini çok iyi biliyorlar.
İstedikleri gibi halka zulüm yapacaklarını, istedikleri gibi her istediklerinin halka rağmen olacağını, istedikleri her şeyin Türkiye üzerinde hayat bulabileceğini çok çok iyi biliyorlar.
Tüm bunları yapmalarının önündeki tek engel ve evet tek gerçek engel Erdoğan.
Dün İstanbul Yenikapı'da “Milyonlarca Nefes, Teröre Karşı Tek Ses” mitingi düzenlendi.
Meydandaki kalabalık milyonlarla ifade edilebilir ancak.
Erdoğan'ın konuşması ya da bugüne kadar her insanoğlu gibi Erdoğan'ın bazı hataları tartışılır, konuşulur.
Bu noktada yapıcı eleştiriler yapılır, herkes kendi fikrini meşru temeller içinde söyler.
Lakin unutulmamalı ki gereken bir şey var ki o da Erdoğan'ın her kriz anında halk dışında yanında kimsenin olmayışı.
Evet Erdoğan yalnız bir insan.
17-25 Aralık'ta da yalnız mücadele etti, aynı şekilde Gezi Darbesi'nde de tek başına dik durarak mücadele etti. Arkasında sadece halk vardı.
Bugün Erdoğan aynı bu Türkiye'ye karşı yapılan darbe hareketlerindeki mücadelesinde olduğu gibi yine yalnız ve arkasında sadece yine halk var. Bugün yine tüm şer odaklarının okları Erdoğan'a çevrilmişken Erdoğan yine yalnız bir şekilde mücadele ediyor.
“Malazgirt Zaferi'ni kimlere karşı kazandıysak karşımızda yine o düşman var” diyerek satır arasında dünyaya karşı meydan okumasının mesajını bu halkın anladığını düşünüyorum.
Yine geçmişteki darbe hareketlerinde olduğu gibi bu mesajdan sonra halkın safları sıklaştırarak Erdoğan'ın yanında daha güçlü bir şekilde duracağına inanıyorum. En azından umut fakirin ekmeği misali umut ediyorum.
1 Kasım'a belki de 2002'den bu yana en önemli seçime gittiğimiz şu dönemde Erdoğan'ı oradan indirmek isteyenler PKK'yı taşeron örgüt şeklinde kullanan küresel güçlerden başkaları değil.
Erdoğan'ı oradan indirmek isteyenler bu küresel güçlerin ülke içindeki legal görünümlü ama illegal örgütlere hizmet eden parti ve medyalarından başkaları değil. “Onu Minute” ile başlayan ve “Dünya 5'ten Büyüktür” ile devam eden Türkiye'nin dünyaya meydan okuması küresel güçleri rahatsız etti.
Tıpkı Türkiye içinde küresel güçlerin taşeronu haline gelen yerli gibi gözüküp de ithal olan bazı şer odaklarını rahatsız ettiği gibi.
Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, Kanal İstanbul, Selahaddin Eyyubi'nin adını alan havalimanı dünyayı nasıl rahatsız ettiyse dün adım gibi eminim ki Erdoğan'ın konuşması dünyayı o derece rahatsız etti. Nasıl mı?
Erdoğan Çin'e gittiğinde milli para ve İpek Yolu'nun ticarete açılmasından bahsettiğinde Türkiye'ye karşı operasyon düzenleyen küresel güçler Erdoğan'ın dün “yerli ve milli 550 vekil” sözünden rahatsız oldular.
Aslında “Malazgirt'te zafer kazandığımız düşmanın bugün başka isimle karşımıza çıktığını” söyleyen Erdoğan aynı şekilde “yerli ve milli 550 vekil” derken dünyaya karşı meydan okuyordu.
Bu meydanı milyonların karşısında okuyan Erdoğan'ın o milyonlardan başka kimsesi yok bugün.
Kabul edelim etmeyelim gerçek bu.
Gerçek küresel güçlerin Erdoğan'ı hangi şekilde olursa olsun oradan indirmek isteyişi.
O nedenle bu 1 Kasım çok önemli.
Türkiye yerli ve milli bir ülke mi olacak yoksa Türkiye yerinde sayan ve dünyaya bağımlı bir ülke mi olacak?
1 Kasım'da oylanacak olan bu kadar basit.
Derin analizlerle, üç-beş kişinin anlayabileceği akademik kavramlarla olayı anlatmaya gerek yok.
Olay Erdoğan'ın konuşmasından sonra meydanda çalan Arapça-Kürtçe ve Türkçe dilde söylenen o şarkıdaki kültür beraberliğimizi küresel güçlerin tehdit etmesinden başka bir şey değil.
Bugün belki de herkes, bugün belki de ülkesini ve insanını seven herkes safları sıklaştırmalı, dünden daha güçlü bir şekilde Erdoğan'ın yanında durmalıdır.
Evet yazının başında da dediğim gibi belki de dünya siyasi literatüründe ilk kez bir lider figürü ülkesiyle bu kadar özdeşleşiyor ve belki de ilk kez bir siyasi liderin hedefe konulması bu kadar açık seçik bir biçimde yapılıyor.
Bundan sonra Erdoğan'ın her konuşmasından rahatsız olacaklar ve her konuşmasını saptırarak bir yerlere varmak isteyecekler. Varsın dursunlar.
Bu saatten sonra söylenebilecek ve belki de o milyonların Türkiye'nin 2002'den bu yana geçirmiş olduğu darbe tezgahlarına karşı söyleyebileceği iki cümle var.
Sessiz bir şekilde…
Sessiz bir çığlıkla…
Ama bıkmadan usanmadan…
“Sen hep konuş Reis…”
“Allah seni başımızdan eksik etmesin Reis…”
Yorum Ekle
Yorumlar
Bu mektup sana
14.06.2015 18:26
Sen,2001 yılında çıkmış olduğun bu yolculukta partini hemen bir sene sonrasında iktidara tek başına getirdiğinde Türkiye'de bir şeylerin değişeceğine olan inancınla aslında başarmaya başlamıştın. Demokrat Parti geleneğinden sonra belki de ilk kez tarihe geçecek olan “Yeter Söz Milletindir!&rdq
Geçen gün ilginç bir habere rastladım. Haber Fransa'dan. Fransa'nın meşhur Canal + televizyonuna konuşan Fransa Ekoloji, Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji Bakanı Segolene Royal şu açıklamayı yaptı: “Bizim giderek yok olan ormanlar yüzünden çok sayıda ağaç dikmemiz gerekiyor. Şu anda durum küre
Son günlerin trendi bu koalisyon. O nedenle sonda söyleyeceğimi baştan söylemek isterim ki bu koalisyon seçeneğine karşıyım. Bu yazımda da bu koalisyon seçeneğine nefesim yettiğince neden karşı olduğumu açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle bu koalisyonu yorumlamak için AK Parti ile MHP'nin analizini y
Seçimden sonra geçen zaman bize gösterdi ki hem siyasiler hem de halk koalisyonun ne demek olduğunu unutmuş. Bu aslında iyi bir gelişme. Özellikle Türkiye gibi demokrasisi uzun seneler boyunca darbe dönemleriyle aksaklığa uğramış ve yaklaşık son birkaç senedir ivedilikle yapılan demokratikleşme haml
Çin'in Doğu Türkistan'a uyguladığı zulümler Türkiye gündemine uzun bir aradan sonra tekrar girdi. Ramazan dolayısıyla Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı zulümlerin dozunu artırması ve insanlık sınırını aşması Doğu Türkistan'da yaşanan acıları görmemezlikten gelmemiz gerektiğini bize söylüyor.
Son
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Hür Haber
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ekin Gün
Sen Hep Konuş Reis…
Hayatımda hiçbir zaman tek bir kişiye devasa anlamlar yüklemedim, yüklemek de istemedim.
Hayatımda tek bir kişinin milyonların özgürlüğünü ve haklarını tek başına getirebileceğine inanmadım, inanmak da istemedim.
Hayatımda tek bir kişinin kendini geçip kelle koltukta mücadele ederek dünyaya karşı tek başına mücadele edebileceğini düşünmedim, düşünmek de istemedim.
Ta ki Erdoğan siyaset sahnesine çıkana kadar.
Ta ki Erdoğan'ın hem iç hem de dış düşmanlarla amansız bir savaşın içine girdiğini görünceye dek.
Bugün Türkiye'de Erdoğan'ın mücadelesini ne hiçbir analiz tam manasıyla anlatabilir, ne de onun için çekilen belgeseller Erdoğan'ın mücadelesini anlatmaya yetebilir.
Ne de hiçbir değerlendirmenin bugünden itibaren bir kıymet-i harbiyesi yok artık.
Belki çok kısa, belki de çok sade bir şekilde akademik kelimelere, entelektüel kavramların içine girmeden üstüne basa basa her gün söylememiz gereken şeyler var.
Erdoğan Yeni Türkiye'nin garantisi.
Erdoğan iç ve dış güçlerin dönmek istediği Eski Türkiye'nin önünde duran tek engel.
Erdoğan yüreğiyle siyaseti harmanlayan ve bu siyasetini en zor zamanında yalnız başına kalma pahasına arkasına sadece halkın gücünü alarak er meydanına çıkan ve şer ittifaklarının üzerine ölümü göze alarak giden tek lider.
O nedenle hem küresel güçler hem de küresel güçlerin Türkiye şubeleri onu bir şekilde indirmek istiyor.
O nedenle “diktatör, katil” sıfatlarına maruz kalıyor.
O nedenle “ya adam gibi gider, ya da gitmek zorunda kalır” deniyor.
O nedenle ölümle, ailesiyle tehdit ediliyor.
O nedenle Erdoğan'ın her fırsatta çıkıp kendilerine karşı meydan okumasından rahatsızlar.
O nedenle Erdoğan'ın girmiş olduğu amansız mücadelesinden dönmeyeceğini bildikleri için her fırsatta karalama kampanyaları düzenleyerek onu itibarsızlaştırmaya kalkıyorlar.
Bu şer odakları Erdoğan gittikten sonra Türkiye'de istedikleri gibi cirit atabileceklerini çok iyi biliyorlar.
İstedikleri gibi halka zulüm yapacaklarını, istedikleri gibi her istediklerinin halka rağmen olacağını, istedikleri her şeyin Türkiye üzerinde hayat bulabileceğini çok çok iyi biliyorlar.
Tüm bunları yapmalarının önündeki tek engel ve evet tek gerçek engel Erdoğan.
Dün İstanbul Yenikapı'da “Milyonlarca Nefes, Teröre Karşı Tek Ses” mitingi düzenlendi.
Meydandaki kalabalık milyonlarla ifade edilebilir ancak.
Erdoğan'ın konuşması ya da bugüne kadar her insanoğlu gibi Erdoğan'ın bazı hataları tartışılır, konuşulur.
Bu noktada yapıcı eleştiriler yapılır, herkes kendi fikrini meşru temeller içinde söyler.
Lakin unutulmamalı ki gereken bir şey var ki o da Erdoğan'ın her kriz anında halk dışında yanında kimsenin olmayışı.
Evet Erdoğan yalnız bir insan.
17-25 Aralık'ta da yalnız mücadele etti, aynı şekilde Gezi Darbesi'nde de tek başına dik durarak mücadele etti.
Arkasında sadece halk vardı.
Bugün Erdoğan aynı bu Türkiye'ye karşı yapılan darbe hareketlerindeki mücadelesinde olduğu gibi yine yalnız ve arkasında sadece yine halk var.
Bugün yine tüm şer odaklarının okları Erdoğan'a çevrilmişken Erdoğan yine yalnız bir şekilde mücadele ediyor.
“Malazgirt Zaferi'ni kimlere karşı kazandıysak karşımızda yine o düşman var” diyerek satır arasında dünyaya karşı meydan okumasının mesajını bu halkın anladığını düşünüyorum.
Yine geçmişteki darbe hareketlerinde olduğu gibi bu mesajdan sonra halkın safları sıklaştırarak Erdoğan'ın yanında daha güçlü bir şekilde duracağına inanıyorum.
En azından umut fakirin ekmeği misali umut ediyorum.
1 Kasım'a belki de 2002'den bu yana en önemli seçime gittiğimiz şu dönemde Erdoğan'ı oradan indirmek isteyenler PKK'yı taşeron örgüt şeklinde kullanan küresel güçlerden başkaları değil.
Erdoğan'ı oradan indirmek isteyenler bu küresel güçlerin ülke içindeki legal görünümlü ama illegal örgütlere hizmet eden parti ve medyalarından başkaları değil.
“Onu Minute” ile başlayan ve “Dünya 5'ten Büyüktür” ile devam eden Türkiye'nin dünyaya meydan okuması küresel güçleri rahatsız etti.
Tıpkı Türkiye içinde küresel güçlerin taşeronu haline gelen yerli gibi gözüküp de ithal olan bazı şer odaklarını rahatsız ettiği gibi.
Üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, Kanal İstanbul, Selahaddin Eyyubi'nin adını alan havalimanı dünyayı nasıl rahatsız ettiyse dün adım gibi eminim ki Erdoğan'ın konuşması dünyayı o derece rahatsız etti.
Nasıl mı?
Erdoğan Çin'e gittiğinde milli para ve İpek Yolu'nun ticarete açılmasından bahsettiğinde Türkiye'ye karşı operasyon düzenleyen küresel güçler Erdoğan'ın dün “yerli ve milli 550 vekil” sözünden rahatsız oldular.
Aslında “Malazgirt'te zafer kazandığımız düşmanın bugün başka isimle karşımıza çıktığını” söyleyen Erdoğan aynı şekilde “yerli ve milli 550 vekil” derken dünyaya karşı meydan okuyordu.
Bu meydanı milyonların karşısında okuyan Erdoğan'ın o milyonlardan başka kimsesi yok bugün.
Kabul edelim etmeyelim gerçek bu.
Gerçek küresel güçlerin Erdoğan'ı hangi şekilde olursa olsun oradan indirmek isteyişi.
O nedenle bu 1 Kasım çok önemli.
Türkiye yerli ve milli bir ülke mi olacak yoksa Türkiye yerinde sayan ve dünyaya bağımlı bir ülke mi olacak?
1 Kasım'da oylanacak olan bu kadar basit.
Derin analizlerle, üç-beş kişinin anlayabileceği akademik kavramlarla olayı anlatmaya gerek yok.
Olay Erdoğan'ın konuşmasından sonra meydanda çalan Arapça-Kürtçe ve Türkçe dilde söylenen o şarkıdaki kültür beraberliğimizi küresel güçlerin tehdit etmesinden başka bir şey değil.
Bugün belki de herkes, bugün belki de ülkesini ve insanını seven herkes safları sıklaştırmalı, dünden daha güçlü bir şekilde Erdoğan'ın yanında durmalıdır.
Evet yazının başında da dediğim gibi belki de dünya siyasi literatüründe ilk kez bir lider figürü ülkesiyle bu kadar özdeşleşiyor ve belki de ilk kez bir siyasi liderin hedefe konulması bu kadar açık seçik bir biçimde yapılıyor.
Bundan sonra Erdoğan'ın her konuşmasından rahatsız olacaklar ve her konuşmasını saptırarak bir yerlere varmak isteyecekler.
Varsın dursunlar.
Bu saatten sonra söylenebilecek ve belki de o milyonların Türkiye'nin 2002'den bu yana geçirmiş olduğu darbe tezgahlarına karşı söyleyebileceği iki cümle var.
Sessiz bir şekilde…
Sessiz bir çığlıkla…
Ama bıkmadan usanmadan…
“Sen hep konuş Reis…”
“Allah seni başımızdan eksik etmesin Reis…”
Bu mektup sana
14.06.2015 18:26Sen,2001 yılında çıkmış olduğun bu yolculukta partini hemen bir sene sonrasında iktidara tek başına getirdiğinde Türkiye'de bir şeylerin değişeceğine olan inancınla aslında başarmaya başlamıştın. Demokrat Parti geleneğinden sonra belki de ilk kez tarihe geçecek olan “Yeter Söz Milletindir!&rdq
Nutella Koalisyonu
20.06.2015 20:22Geçen gün ilginç bir habere rastladım. Haber Fransa'dan. Fransa'nın meşhur Canal + televizyonuna konuşan Fransa Ekoloji, Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji Bakanı Segolene Royal şu açıklamayı yaptı: “Bizim giderek yok olan ormanlar yüzünden çok sayıda ağaç dikmemiz gerekiyor. Şu anda durum küre
AK Parti – MHP Koalisyonu
25.06.2015 08:02Son günlerin trendi bu koalisyon. O nedenle sonda söyleyeceğimi baştan söylemek isterim ki bu koalisyon seçeneğine karşıyım. Bu yazımda da bu koalisyon seçeneğine nefesim yettiğince neden karşı olduğumu açıklamaya çalışacağım. Öncelikle bu koalisyonu yorumlamak için AK Parti ile MHP'nin analizini y
Muhalefete Dr. House Lazım!
30.06.2015 09:10Seçimden sonra geçen zaman bize gösterdi ki hem siyasiler hem de halk koalisyonun ne demek olduğunu unutmuş. Bu aslında iyi bir gelişme. Özellikle Türkiye gibi demokrasisi uzun seneler boyunca darbe dönemleriyle aksaklığa uğramış ve yaklaşık son birkaç senedir ivedilikle yapılan demokratikleşme haml
Doğu Türkistan İçin Dünya 5’ten Büyüktür!
03.07.2015 11:45Çin'in Doğu Türkistan'a uyguladığı zulümler Türkiye gündemine uzun bir aradan sonra tekrar girdi. Ramazan dolayısıyla Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı zulümlerin dozunu artırması ve insanlık sınırını aşması Doğu Türkistan'da yaşanan acıları görmemezlikten gelmemiz gerektiğini bize söylüyor. Son