Siyaset kurumu bir ülkenin temel direğidir,Milletten aldığı yetkiyle ülkenin başta temel sorunları olmak üzere bütün vatandaşlarının ortak sorunlarını yasa yaparak kökten çözebilecek en güçlü kurumdur.Asli görevi sorunlara çözüm üreten yasalar yapmaktır.Bu sebeple itibarı ve güvenilirliği en yüksek kurum olması gerekirken, maalesef ülkemizde en az güvenilen kurumdur.'Siyaset kurumu' ve siyasetçilerimizin büyük çoğunluğu milletin nezdinde güven ve itibarlarını hızla kaybediyorlar.
Siyaset kurumu sorunlara anayasal çözümler bulması gereken bir alan olmaktan çıkmış zenginleşme aracı,vurgun,talan,yolsuzluk,güçsüzü ezme,zor kullanma,farklı düşüneni yok sayma alanı haline gelmiştir.Siyaset kurumunda yaşanan rezilliklerin,pisliklerin,hırsızlıkların doğuşu Cumhuriyet dönemiyle başlar.Milletin derdine derman araması gereken siyaset kurumu kendi hırsızlığını,pisliğini,kirli ve kanlı suçlarını örtmek için siyaseti geçim kaynağı olarak gören siyasetçilerin koruyucu zırhı olmuştur ne üzücüdür ki yargıda bu işin çanağını tutmuştur.Elbette numunelikte olsa güzel bir örnek sergilemiştir siyaset kurumumuz tarihe de notunu silinmez kalemle düşmüştür.
Bugüne kadar Yüce Divan'da 1 Başbakan,19 Bakan ve 1 Milletvekili yargılandı.9'u beraatle sonuçlandı, diğerleri kimisi zaman aşımından, kimisi minnacık cezalarla yırttı yürüdü gitti.Peki bu siyasetçilerimizin neyle suçlanıyorlardı ? 'Vurgun,talan,yolsuzluk,görevi kötüye kullanmak,rüşvet almak,bakanlık emrindeki paranın harcanmasında yapılan usulsüzlükler,hazineyi zarara uğratmak,nüfuz ticareti,vazifeyi suistimal ederek menfaat sağlamak' gibi çok ağır suçlar.Sonuçta bir şekilde bazı siyasetçiler tarafından bu suçlar gelenek haline getirilmiş ufak tefek sıyrıklarla hepsi bu işlerden hepsi yırtmışlar.Bu yargılanan bakanlardan birisi olan Suat Hayri Ürgüplü adeta destan yazmış bugün milletimizin özlediği,beklediği,bağrına basacağı en onurlu davranışı sergilemiştir.1939 ve 1943'te Kayseri'den Milletvekili seçilmiştir. 2. Şükrü Saraçoğlu kabinesinde Gümrük ve Tekel Bakanı olmuştur.
Ürgüplü'nün adı kahve yolsuzluğu dedikodusuna karışmıştır.Bırakın aleni vurgunu talanı sadece adı karışır ancak anında açıklama yapar uzatmadan, kıvırmadan,savunmaya geçmeden “Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili, bakanlığımda bir komisyon kurulmuştur. Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için, benim, bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir; aksi halde, komisyonu etkilerim, sağlıklı bir karar oluşmaz. O nedenle, siyasi ahlak gereği, bakanlıktan istifa ediyorum." der.Yüce Divan'da yargılanır,aklanır,yıllar sonra 1965'te kurulan hükümetin başbakanı olur. Bu hadise bugün bazı hukuk fakültelerinde idare hukuku derslerinde öğrencilere onurlu bir siyasetçinin hukuka göstermesi gereken saygının örneği olarak okutuluyor.Hukuk fakültesinde Profesör olan bir büyüğüme sordum 'ikinci örnek yok' dedi.Siyasetçilerimizin büyük çoğunluğu bu tür alengirli işlerin geçmişteki yargılamalarına baktıklarında elle tutulur hiçbir caydırıcı ceza görülmüyor.Bu durumda siyasiler sorunun çözümünden çok çözülmemesi üzerine çalışıyorlar,sadece dönemsel siyasi rant elde etmeye odaklanarak hadiseyi özünden koparıyorlar.
Suçu işleyip sonra yasal çerçeve bulup suçu meşrulaştırıyorlar.Yukarıdaki suçlardan birisini gariban işlese idam ederler.Son dönem siyasetçilerimizin profilleri de bayağı düştü,üslup desen çok kaba,bilgi desen arabuluculuk sınavında gördük yerlerde sürünüyor.Millet sıkıntılarla boğuşurken,evine götüreceği ekmeğin derdine düşmüşken siyasiler çok rahat.'Sorun yok,problem yok herşey yolunda,işsizlik yok,ekonomi çok iyi' diyorlar.Keşke dedikleri gibi bir keramet sahibi olsalar da söyledikleri doğru olsa. Allah 'yok' derse bütün sorunlar 'yok' olur bu doğru.Ancak kul dediğinde hepsi yerli yerinde durur yok olmaz.Türkiye başta siyaset kurumu olmak üzere köklü bir değişim yapmalıdır.Herkesin eşit ve güvende olduğu bir anayasa tek çıkış yolumuzdur.
Anormallikleri,beynimize enjekte edilen yalan,yanlış ezber cümleleri,yokluğun varlık gibi gösterilmesini,ölüm döşeğindeki bir hastanın hastalığından değil,10 kilometre koştuğu için yorulduğundan dolayı yatakta olduğu yalanlarını ve benzerlerini yazılı,görsel medyayla bu millete inandırdığını sananlar yanılıyorlar ve sanki bütün bunlar doğruymuş ve normalmiş gibi gırtlağının son kertesine kadar bağırarak bunları savunan bugünün siyasetçilerini tarih günü ve zamanı geldiğinde muhakkak yargılayacaktır.Hesaba katılmayan tek şey eğer ki yeni bir anayasa yapılırsa ve bu anayasada siyasetçiler ve bürokratlarında geçmişte işledikleri suçlardan dolayı yargılanacakları maddesi getirilirse bu ülke ayağa kalkar herkes emin olsun sadece bölgenin değil dünyanın süper güçlerinden birisi olur zerre kadar bundan şüphe duymuyorum.Türkiye'de yapanın yanına kar kalmadığı bir anayasa istemek hepimizin hakkıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Siyaset kurumuna güven kurudu mu?
Siyaset kurumu bir ülkenin temel direğidir,Milletten aldığı yetkiyle ülkenin başta temel sorunları olmak üzere bütün vatandaşlarının ortak sorunlarını yasa yaparak kökten çözebilecek en güçlü kurumdur.Asli görevi sorunlara çözüm üreten yasalar yapmaktır.Bu sebeple itibarı ve güvenilirliği en yüksek kurum olması gerekirken, maalesef ülkemizde en az güvenilen kurumdur.'Siyaset kurumu' ve siyasetçilerimizin büyük çoğunluğu milletin nezdinde güven ve itibarlarını hızla kaybediyorlar.
Siyaset kurumu sorunlara anayasal çözümler bulması gereken bir alan olmaktan çıkmış zenginleşme aracı,vurgun,talan,yolsuzluk,güçsüzü ezme,zor kullanma,farklı düşüneni yok sayma alanı haline gelmiştir.Siyaset kurumunda yaşanan rezilliklerin,pisliklerin,hırsızlıkların doğuşu Cumhuriyet dönemiyle başlar.Milletin derdine derman araması gereken siyaset kurumu kendi hırsızlığını,pisliğini,kirli ve kanlı suçlarını örtmek için siyaseti geçim kaynağı olarak gören siyasetçilerin koruyucu zırhı olmuştur ne üzücüdür ki yargıda bu işin çanağını tutmuştur.Elbette numunelikte olsa güzel bir örnek sergilemiştir siyaset kurumumuz tarihe de notunu silinmez kalemle düşmüştür.
Bugüne kadar Yüce Divan'da 1 Başbakan,19 Bakan ve 1 Milletvekili yargılandı.9'u beraatle sonuçlandı, diğerleri kimisi zaman aşımından, kimisi minnacık cezalarla yırttı yürüdü gitti.Peki bu siyasetçilerimizin neyle suçlanıyorlardı ? 'Vurgun,talan,yolsuzluk,görevi kötüye kullanmak,rüşvet almak,bakanlık emrindeki paranın harcanmasında yapılan usulsüzlükler,hazineyi zarara uğratmak,nüfuz ticareti,vazifeyi suistimal ederek menfaat sağlamak' gibi çok ağır suçlar.Sonuçta bir şekilde bazı siyasetçiler tarafından bu suçlar gelenek haline getirilmiş ufak tefek sıyrıklarla hepsi bu işlerden hepsi yırtmışlar.Bu yargılanan bakanlardan birisi olan Suat Hayri Ürgüplü adeta destan yazmış bugün milletimizin özlediği,beklediği,bağrına basacağı en onurlu davranışı sergilemiştir.1939 ve 1943'te Kayseri'den Milletvekili seçilmiştir. 2. Şükrü Saraçoğlu kabinesinde Gümrük ve Tekel Bakanı olmuştur.
Ürgüplü'nün adı kahve yolsuzluğu dedikodusuna karışmıştır.Bırakın aleni vurgunu talanı sadece adı karışır ancak anında açıklama yapar uzatmadan, kıvırmadan,savunmaya geçmeden “Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili, bakanlığımda bir komisyon kurulmuştur. Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için, benim, bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir; aksi halde, komisyonu etkilerim, sağlıklı bir karar oluşmaz. O nedenle, siyasi ahlak gereği, bakanlıktan istifa ediyorum." der.Yüce Divan'da yargılanır,aklanır,yıllar sonra 1965'te kurulan hükümetin başbakanı olur. Bu hadise bugün bazı hukuk fakültelerinde idare hukuku derslerinde öğrencilere onurlu bir siyasetçinin hukuka göstermesi gereken saygının örneği olarak okutuluyor.Hukuk fakültesinde Profesör olan bir büyüğüme sordum 'ikinci örnek yok' dedi.Siyasetçilerimizin büyük çoğunluğu bu tür alengirli işlerin geçmişteki yargılamalarına baktıklarında elle tutulur hiçbir caydırıcı ceza görülmüyor.Bu durumda siyasiler sorunun çözümünden çok çözülmemesi üzerine çalışıyorlar,sadece dönemsel siyasi rant elde etmeye odaklanarak hadiseyi özünden koparıyorlar.
Suçu işleyip sonra yasal çerçeve bulup suçu meşrulaştırıyorlar.Yukarıdaki suçlardan birisini gariban işlese idam ederler.Son dönem siyasetçilerimizin profilleri de bayağı düştü,üslup desen çok kaba,bilgi desen arabuluculuk sınavında gördük yerlerde sürünüyor.Millet sıkıntılarla boğuşurken,evine götüreceği ekmeğin derdine düşmüşken siyasiler çok rahat.'Sorun yok,problem yok herşey yolunda,işsizlik yok,ekonomi çok iyi' diyorlar.Keşke dedikleri gibi bir keramet sahibi olsalar da söyledikleri doğru olsa. Allah 'yok' derse bütün sorunlar 'yok' olur bu doğru.Ancak kul dediğinde hepsi yerli yerinde durur yok olmaz.Türkiye başta siyaset kurumu olmak üzere köklü bir değişim yapmalıdır.Herkesin eşit ve güvende olduğu bir anayasa tek çıkış yolumuzdur.
Anormallikleri,beynimize enjekte edilen yalan,yanlış ezber cümleleri,yokluğun varlık gibi gösterilmesini,ölüm döşeğindeki bir hastanın hastalığından değil,10 kilometre koştuğu için yorulduğundan dolayı yatakta olduğu yalanlarını ve benzerlerini yazılı,görsel medyayla bu millete inandırdığını sananlar yanılıyorlar ve sanki bütün bunlar doğruymuş ve normalmiş gibi gırtlağının son kertesine kadar bağırarak bunları savunan bugünün siyasetçilerini tarih günü ve zamanı geldiğinde muhakkak yargılayacaktır.Hesaba katılmayan tek şey eğer ki yeni bir anayasa yapılırsa ve bu anayasada siyasetçiler ve bürokratlarında geçmişte işledikleri suçlardan dolayı yargılanacakları maddesi getirilirse bu ülke ayağa kalkar herkes emin olsun sadece bölgenin değil dünyanın süper güçlerinden birisi olur zerre kadar bundan şüphe duymuyorum.Türkiye'de yapanın yanına kar kalmadığı bir anayasa istemek hepimizin hakkıdır.