Soldaş kelimesini ilk ben mi kullandım? Yada biryerden duyup aklımdamı kaldı hatırlamıyorum, ancak SOLdaşların Türkiyenin uzun zamandır yaşadığı siyaset arenasındaki sıkıntılarda azımsanmayacak bir yeri olduğunu biliyorum.
Başkaları nasıl tarif eder bilemem ama ben soldaşı;
Solcuymuş gibi yapan,
Sosyal Demokratmış gibi davranan,
Milli ve yerli gibi görünen,
Kendini sol görüşlü olarak lanse eden CHP liler olarak tanımlıyorum.
İsimlere girip polemik yapmaya zamanımız yok, kim(ler) olduklarına okurlar karar versin.
Sadece CHP liler diye tarifimin sebebi hedef göstermekten ziyade Türkiyede ‘sosyal demokrat' olarak kendini tarif eden başka parti olmamasından.
Gerçi son seçimlerindeki ‘zaferini' haklı olarak İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanması üzerinden okuyan CHP'nin, ne kadar sol bir parti olduğuda sadece bu iki başkan üzerinden bile tartışılır.
Hem Yavaş, hem İmamoğlu inkar etmedikleri milliyetçi, muhafazakar köklerden geliyor.
Hem Yavaş, hem İmamoğlu kampanyaları boyunca sadece ama sadece milliyetçi/muhafazakar değerler üzerinden mesajlar verdiler.
Ne Yavaş, Ne İmamoğlunun kampanya boyunca sol görüşün hiçbir temel ilkesine göndermede bulunmadı.
Hatta sol görüşün -ki bize göre gayrı-milli seviyede militer- en uç ismi CHP İstanbul il başkanı Kaftancıoğlu 31 Mart'a giden süreçte nispeten, 31 mart – 23 Haziran sürecinde tamamen kamuoyundan saklandı adeta.
CHP hem milli ve yerli olduğunu idda edip, hemde HDP'ye -mevcut üst düzey yönetimle- bu kadar içli dışlı olunca seçim kazanabilir, ama kendi değerlerinden bu derece ödün vererek Türkiye'yi kaybeder orta ve uzun vadede.
Kendi sol görüşünü bu derece es-geçip, bu derece milliyetçi/muhafazakar değerlerle siyaset yapmaya çalışan CHP'nin sol bir partiden çok SOLdaşbir parti haline geldiğini idrak etmek durumunda olduğumuz kanaatindeyim.
Net olarak belirtelim; milliyetçi/muhafazakar görüşler sadece sağ partilerin güvencesi altında olmadığı gibi, Atatürk inkilapları da sadece sol partilerin güvencesinde değildir, olamazlar ve olmamalıdırlar.
Türk siyasetinde uzun zamandır en büyük problemin, 17 yıldır halkın verdiği ana-muhalefet görevini neredeyse hiç yerine getiremeyen(veya getirmeyen) CHP olduğunu defalarca belirtmiştik.
Sağ görüşlü bir seçmen olarak, CHP'nin sağ'a yanaşmasıda, çetin bir muhalefet yapamamasıda benim hoşuma gidebilir.
Vatandaş olarak, çoğulcu bir demokraside sosyal-demokrat düşüncenin eksikliği, desteklediğim sağ partinin muhalefet tarafından en azında zorlanarak kendi daha iyi hale getirmemesi, ve en önemlisi en azından milli meselelerde olması gerektiği gibi gerektiğinde sonuna kadar destek, gerektiğinde sonuna kadar köstek olmaması benim, hiç ama hiç hoşuma gitmiyor.
CHP bir an evvel SOLdaş düşünceyi terk etmeli, ve özüne dönmeli. Hem CHP kazanır, hem Türkiye.
HDP -üst düzey yönetimi- Hakkında Küçük Bir Not
HDP üst yönetimiyle ilgili düşüncelerimiz zaten belli ve sabittir. Çok uzatmadan, etnisite ve güvenlik konularına girmeden, güncel bir konu üzeriden bu yöneticelere neden karşı çıktığıma, vergi veren bir vatandaş olarak neden vergilerimizin HDP vekillerine ve HDP genel merkezine gittiğini anlamadığıma örnek vermek istiyorum.
Mecliste oylanan Doğu Akdenizde Türkiye tarafından yürütülen hidrokarbon rezervlerini arama ve çıkarma girişimlerine karşı AB Dış İlişkiler Komitesi toplantısı sonuç bildirgesinde yer alan ‘sözde' yaptırımlar karşısında, Ak Parti, CHP, MHP ve İyi Parti yek bir duruş sergilemiş ve ortak imzalı bir bildiri yayınlamıştır. Dört partimizede teşekkürler ve tebrikler.
Tabiki HDP hariç. ‘Güya' neden imzalamadıklarını bulup okursunuz. Burda yer veremiyeceğimiz kadar saçma, daha da kötüsü küstahça.
En basit canlı bile hayatta kalmak için her şeyi yapma, yüzleştiği saldırılara karşı kendini savunma içgüdüsüyle yaratılmıştır. Bu yaratılanın içgüdüsüdür. Ülkeler de doğal olarak böyledir.
Maalesef HDP-üst yönetimi- bir kez daha ‘Türkiyenin Partisiyiz' iddasının tam tersinde hareket etmiştir. HDP -üst yönetimi- böyle bir konuda bile en azından meclis çatısı altında birleşemiyorsa, ‘Kandilin Partisi' olmaktan veya en hafif tabiriyle böyle olduğu imajından kurtulamaz. Bu durumda HDP'yi meşru bir siyasal parti yerine, güdümlü bir gurup statüsüne koyar.
Gerçi, geçtim bu uluslarası işleri Ovacık'ta PKK'nın döşediği mayınla katledilen iki minik yavrumuz için bile, terör örgütünü lanetleyemeyen; iki-yüzlümü dersiniz, kandilin memuru mu dersiniz, korkak mı dersiniz, insanlıktan uzak mı dersiniz, nasıl tanımladığınız fark etmeyen bir yapıda ne bekleyebilirsiniz ki?
HDP -üst yönetimi- belliki Kandil boyunduruğundan kurtulamıyor, kurtulmak istemiyor. Ama HDP'ye oy veren vatandaşlarımızdan umudum var.
Doğu Akdeniz gazından ve petrolünden hak ettiği payı alan Türkiyede;
Ekonomi iyileşecek
Refah artacak
Güvenliğimiz yükselecektir.
Hem de hepimizin. Kime oy vermiş olursak olalım.
Dünya, en azından bu tip konularda yek vücut olabilmeyi idrak eden HDP seçmeniyle kucaklaşan Türkiyeden, o gün daha da fazla KORKSUN.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Onur Erim
Sosyal Demokrasi SOLdaş demokrasiye dönüşünce
Soldaş kelimesini ilk ben mi kullandım? Yada biryerden duyup aklımdamı kaldı hatırlamıyorum, ancak SOLdaşların Türkiyenin uzun zamandır yaşadığı siyaset arenasındaki sıkıntılarda azımsanmayacak bir yeri olduğunu biliyorum.
Başkaları nasıl tarif eder bilemem ama ben soldaşı;
Solcuymuş gibi yapan,
Sosyal Demokratmış gibi davranan,
Milli ve yerli gibi görünen,
Kendini sol görüşlü olarak lanse eden CHP liler olarak tanımlıyorum.
İsimlere girip polemik yapmaya zamanımız yok, kim(ler) olduklarına okurlar karar versin.
Sadece CHP liler diye tarifimin sebebi hedef göstermekten ziyade Türkiyede ‘sosyal demokrat' olarak kendini tarif eden başka parti olmamasından.
Gerçi son seçimlerindeki ‘zaferini' haklı olarak İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanması üzerinden okuyan CHP'nin, ne kadar sol bir parti olduğuda sadece bu iki başkan üzerinden bile tartışılır.
Hem Yavaş, hem İmamoğlu inkar etmedikleri milliyetçi, muhafazakar köklerden geliyor.
Hem Yavaş, hem İmamoğlu kampanyaları boyunca sadece ama sadece milliyetçi/muhafazakar değerler üzerinden mesajlar verdiler.
Ne Yavaş, Ne İmamoğlunun kampanya boyunca sol görüşün hiçbir temel ilkesine göndermede bulunmadı.
Hatta sol görüşün -ki bize göre gayrı-milli seviyede militer- en uç ismi CHP İstanbul il başkanı Kaftancıoğlu 31 Mart'a giden süreçte nispeten, 31 mart – 23 Haziran sürecinde tamamen kamuoyundan saklandı adeta.
CHP hem milli ve yerli olduğunu idda edip, hemde HDP'ye -mevcut üst düzey yönetimle- bu kadar içli dışlı olunca seçim kazanabilir, ama kendi değerlerinden bu derece ödün vererek Türkiye'yi kaybeder orta ve uzun vadede.
Kendi sol görüşünü bu derece es-geçip, bu derece milliyetçi/muhafazakar değerlerle siyaset yapmaya çalışan CHP'nin sol bir partiden çok SOLdaş bir parti haline geldiğini idrak etmek durumunda olduğumuz kanaatindeyim.
Net olarak belirtelim; milliyetçi/muhafazakar görüşler sadece sağ partilerin güvencesi altında olmadığı gibi, Atatürk inkilapları da sadece sol partilerin güvencesinde değildir, olamazlar ve olmamalıdırlar.
Türk siyasetinde uzun zamandır en büyük problemin, 17 yıldır halkın verdiği ana-muhalefet görevini neredeyse hiç yerine getiremeyen(veya getirmeyen) CHP olduğunu defalarca belirtmiştik.
Sağ görüşlü bir seçmen olarak, CHP'nin sağ'a yanaşmasıda, çetin bir muhalefet yapamamasıda benim hoşuma gidebilir.
Vatandaş olarak, çoğulcu bir demokraside sosyal-demokrat düşüncenin eksikliği, desteklediğim sağ partinin muhalefet tarafından en azında zorlanarak kendi daha iyi hale getirmemesi, ve en önemlisi en azından milli meselelerde olması gerektiği gibi gerektiğinde sonuna kadar destek, gerektiğinde sonuna kadar köstek olmaması benim, hiç ama hiç hoşuma gitmiyor.
CHP bir an evvel SOLdaş düşünceyi terk etmeli, ve özüne dönmeli. Hem CHP kazanır, hem Türkiye.
HDP -üst düzey yönetimi- Hakkında Küçük Bir Not
HDP üst yönetimiyle ilgili düşüncelerimiz zaten belli ve sabittir. Çok uzatmadan, etnisite ve güvenlik konularına girmeden, güncel bir konu üzeriden bu yöneticelere neden karşı çıktığıma, vergi veren bir vatandaş olarak neden vergilerimizin HDP vekillerine ve HDP genel merkezine gittiğini anlamadığıma örnek vermek istiyorum.
Mecliste oylanan Doğu Akdenizde Türkiye tarafından yürütülen hidrokarbon rezervlerini arama ve çıkarma girişimlerine karşı AB Dış İlişkiler Komitesi toplantısı sonuç bildirgesinde yer alan ‘sözde' yaptırımlar karşısında, Ak Parti, CHP, MHP ve İyi Parti yek bir duruş sergilemiş ve ortak imzalı bir bildiri yayınlamıştır. Dört partimizede teşekkürler ve tebrikler.
Tabiki HDP hariç. ‘Güya' neden imzalamadıklarını bulup okursunuz. Burda yer veremiyeceğimiz kadar saçma, daha da kötüsü küstahça.
En basit canlı bile hayatta kalmak için her şeyi yapma, yüzleştiği saldırılara karşı kendini savunma içgüdüsüyle yaratılmıştır. Bu yaratılanın içgüdüsüdür. Ülkeler de doğal olarak böyledir.
Maalesef HDP-üst yönetimi- bir kez daha ‘Türkiyenin Partisiyiz' iddasının tam tersinde hareket etmiştir. HDP -üst yönetimi- böyle bir konuda bile en azından meclis çatısı altında birleşemiyorsa, ‘Kandilin Partisi' olmaktan veya en hafif tabiriyle böyle olduğu imajından kurtulamaz. Bu durumda HDP'yi meşru bir siyasal parti yerine, güdümlü bir gurup statüsüne koyar.
Gerçi, geçtim bu uluslarası işleri Ovacık'ta PKK'nın döşediği mayınla katledilen iki minik yavrumuz için bile, terör örgütünü lanetleyemeyen; iki-yüzlümü dersiniz, kandilin memuru mu dersiniz, korkak mı dersiniz, insanlıktan uzak mı dersiniz, nasıl tanımladığınız fark etmeyen bir yapıda ne bekleyebilirsiniz ki?
HDP -üst yönetimi- belliki Kandil boyunduruğundan kurtulamıyor, kurtulmak istemiyor. Ama HDP'ye oy veren vatandaşlarımızdan umudum var.
Doğu Akdeniz gazından ve petrolünden hak ettiği payı alan Türkiyede;
Hem de hepimizin. Kime oy vermiş olursak olalım.
Dünya, en azından bu tip konularda yek vücut olabilmeyi idrak eden HDP seçmeniyle kucaklaşan Türkiyeden, o gün daha da fazla KORKSUN.