Türkiye dış politikada yeni bir strateji izliyor. İsrail'le başlayan Rusya'yla devam eden Suriye ve Mısır'ıda kapsayan ortak menfaatleri ön planda tutan girişimleri takdir etmeliyiz. Dış politikada diplomasi dilini ve yöntemlerini iyi kullanan zamanın ruhuna göre pozisyon alan kazanır.
Türkiye Suriye politikasında hatalarla dolu bir yolda ilerledi. Süreç içerisinde bu yanlışlıklar birikti Suriye'yi aştı başta Rusya olmak üzere birçok ülkeyle aramızı bozdu. Çünkü Suriye meselesi akşamdan sabaha çözülecek duygusal söylemlerle halledilecek bir konu değildir. Jeo-politik, ekonomik, sosyolojik, dinsel boyutları olan karmakarışık bir problemdir. Suriye Türkiye'nin tek başına altından kalkacağı bir sorun değildir.
Amerika, Rusya, İsrail, Fransa, İran, Çin, İngiltere ve daha bir çok ülkenin doğrudan parmağının olduğu bir Ülkede bırakın rejim değişikliğini muhtar bile değişirken kırk tane parmak devreye girer. Bugüne kadar bir arpa boyu yol alınamamasının sebebi de budur. İyi o zaman Türkiye olarak biz neden böyle arapsaçına dönmüş bir soruna müdahil olduk ? bu sorunun tatmin edici tek cevabı ‘Esad kendi vatandaşlarını katlediyordu bizde sınır kapılarımızı açtık ki daha fazla katliam yapmasın'.
Türkiye geçmişte yaşanan tüm olumsuzlukları geride bırakarak önüne bakma zamanının geldiğini gördü ,işte bu sebeple tüm dostlarıyla yeniden görüşüyor. Tüm bu gelişmelerin yanında İŞID'in Türkiye için en büyük tehlike olduğunu görmeliyiz.
Suriye'de bütün dünyanın başına bela olan bu terör örgütünün öncelikli hedefi Türkiye'dir. İşıd en çok Türkiye'yi tehdit ediyor. Atatürk havalimanı saldırısıyla gördük ki İşıd eylemleri son derece planlı, her yönüyle düşünülen, eylemlerden sonra verilecek tepkileri bile hesaplanmış eylemlerdir. İşıd Türkiye'de yaptığı eylemleri üstlenmiyor, çünkü Türkiye'deki zeminini kaybetmek istemiyor, Türkiye'de önemli bir kesimin terör örgütü olarak gördüğü PYD İşıd'in düşmanı heryerde çatışıyorlar. İşıd PYD karşıtı bu kitlenin tepkisini de çekmek istemiyor.
İşıd Müslüman bir ülkede sivillere yönelik katliam eylemleri yaptığını kabul ederek kendisine katılımları baltalamak istemiyor.
Türkiye'nin düşman olarak gördüğü PYD'ye karşı savaşarak Türkiye'de sempati toplamaya çalışıyor kısmen başarılı oluyor.
Türkiye bir karar vermelidir. Bizim öncelikli düşmanımız kim ? Esad mı, İŞID mi ,PYD' mi önce bunu bulmalıyız. Veya önceliğimiz hangisi olmalıdır. Menfaatimiz hangisindedir ?
Nasıl ki Rusya'yla bozulan ilişkilerimiz ekonomimizde başta turizm olmak üzere büyük yaralar açtıysa ve Türkiye zarar derinleşmeden bu sorunu çözmek için hamleler yaptıysa Suriye'de de bu hamleleri geciktirmeden yapmalıdır aksi takdirde masum insanların ölümleri katmerli olarak devam edebilir gün ‘misliyle karşılık veririz' duygusal söylemlerini aşmıştır. Artık
sadece Türkiye'nin çıkarları ön planda olmalıdır. Tüm bu girişimleri yaparken bütün yolların başlangıcının iç barışımızdan geçtiğini unutmamalıyız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Suriye’de olmayan ülke var mı?
Türkiye dış politikada yeni bir strateji izliyor. İsrail'le başlayan Rusya'yla devam eden Suriye ve Mısır'ıda kapsayan ortak menfaatleri ön planda tutan girişimleri takdir etmeliyiz. Dış politikada diplomasi dilini ve yöntemlerini iyi kullanan zamanın ruhuna göre pozisyon alan kazanır.
Türkiye Suriye politikasında hatalarla dolu bir yolda ilerledi. Süreç içerisinde bu yanlışlıklar birikti Suriye'yi aştı başta Rusya olmak üzere birçok ülkeyle aramızı bozdu. Çünkü Suriye meselesi akşamdan sabaha çözülecek duygusal söylemlerle halledilecek bir konu değildir. Jeo-politik, ekonomik, sosyolojik, dinsel boyutları olan karmakarışık bir problemdir. Suriye Türkiye'nin tek başına altından kalkacağı bir sorun değildir.
Amerika, Rusya, İsrail, Fransa, İran, Çin, İngiltere ve daha bir çok ülkenin doğrudan parmağının olduğu bir Ülkede bırakın rejim değişikliğini muhtar bile değişirken kırk tane parmak devreye girer. Bugüne kadar bir arpa boyu yol alınamamasının sebebi de budur. İyi o zaman Türkiye olarak biz neden böyle arapsaçına dönmüş bir soruna müdahil olduk ? bu sorunun tatmin edici tek cevabı ‘Esad kendi vatandaşlarını katlediyordu bizde sınır kapılarımızı açtık ki daha fazla katliam yapmasın'.
Türkiye geçmişte yaşanan tüm olumsuzlukları geride bırakarak önüne bakma zamanının geldiğini gördü ,işte bu sebeple tüm dostlarıyla yeniden görüşüyor. Tüm bu gelişmelerin yanında İŞID'in Türkiye için en büyük tehlike olduğunu görmeliyiz.
Suriye'de bütün dünyanın başına bela olan bu terör örgütünün öncelikli hedefi Türkiye'dir. İşıd en çok Türkiye'yi tehdit ediyor. Atatürk havalimanı saldırısıyla gördük ki İşıd eylemleri son derece planlı, her yönüyle düşünülen, eylemlerden sonra verilecek tepkileri bile hesaplanmış eylemlerdir. İşıd Türkiye'de yaptığı eylemleri üstlenmiyor, çünkü Türkiye'deki zeminini kaybetmek istemiyor, Türkiye'de önemli bir kesimin terör örgütü olarak gördüğü PYD İşıd'in düşmanı heryerde çatışıyorlar. İşıd PYD karşıtı bu kitlenin tepkisini de çekmek istemiyor.
İşıd Müslüman bir ülkede sivillere yönelik katliam eylemleri yaptığını kabul ederek kendisine katılımları baltalamak istemiyor.
Türkiye'nin düşman olarak gördüğü PYD'ye karşı savaşarak Türkiye'de sempati toplamaya çalışıyor kısmen başarılı oluyor.
Türkiye bir karar vermelidir. Bizim öncelikli düşmanımız kim ? Esad mı, İŞID mi ,PYD' mi önce bunu bulmalıyız. Veya önceliğimiz hangisi olmalıdır. Menfaatimiz hangisindedir ?
Nasıl ki Rusya'yla bozulan ilişkilerimiz ekonomimizde başta turizm olmak üzere büyük yaralar açtıysa ve Türkiye zarar derinleşmeden bu sorunu çözmek için hamleler yaptıysa Suriye'de de bu hamleleri geciktirmeden yapmalıdır aksi takdirde masum insanların ölümleri katmerli olarak devam edebilir gün ‘misliyle karşılık veririz' duygusal söylemlerini aşmıştır. Artık
sadece Türkiye'nin çıkarları ön planda olmalıdır. Tüm bu girişimleri yaparken bütün yolların başlangıcının iç barışımızdan geçtiğini unutmamalıyız.