Dün, Guardian gazetesinden Suriye'de yaşanan iç savaş ve kriz ortamına bağlı olarak yaşanan insanlık dramı ile ilgili bir haber okudum. 6 yaşında bir kız çocuğunun ayağı kayarak, artan kış koşullarına bağlı olarak yağan yağmur sularının oluşturduğu bir gölete düşmesi ve boğularak can vermesi haberi içimi acıttı. Habere göre, en az 11 bin çocuk mülteci ve ailesi kış şartlarının da etkisiyle sığınaklarını kaybetmiş vaziyetteler. Biz sıcak evlerimizde akşam çaylarımızı yudumlarken yanı başımızda devam eden kriz ve insani felaketin ana haber bültenlerinden bize yansıyan kanıksanmış hali ciddi bir acı kaynağı.
1946 yılında bağımsızlığını kazanan Suriye'nin tarihi askeri darbelerle malul. 1963'de Baas Partisi bir darbeyle iktidara geldi ancak bu parti de 1966 yılında bir darbeyle karşı karşıya kaldı. Ülke, 1970-2000 yılları arası General Hafız Esad yönetimdeydi. Esad 'ın vefatının ardından iktidara gelen oğlu Başer Esad idaresi altında ülkenin “olağanüstü koşullar” altında yönetildiği ABD raporları ile kanıtlandı, 2008'deki rapora göre Suriye'de birçok isim şüpheli sıfatıyla tutuklanıyor ve hak ihlalleri normalleşiyordu.
2010 yılında başlayan Arap Baharı bölgede taşları yerinden oynattı. Suriye Savaşı da buna bir örnek. Suriye iç savaşını tetikleyen birçok başka faktör vardı şüphesiz. Bunların başında ekonomik kriz ortamı ve yönetimin meşruiyet kaybı yer almaktaydı. Çok partili hayat olmayan ülkede Baas yetkilileri devletten devşirdikleri gücü kötüye kullanıyorlardı. Tüm bu faktörler sonucunda 2011 yılının başında ilk protesto hareketleri başlamış oldu. Silahlı ayaklanma ise Idlib bölgesinde baş gösterdi. 2011 yılının ortalarında, rejime muhalif güçler tarafından Suriye Ulusal Konseyi oluşturuldu. Özgür Suriye Ordusu'nun da dahil olduğu Türkiye merkezli bu organizasyon farklı politik gruplardan müteşekkildi. Savaşın ilerleyen döneminde, BM öncülüğünde kısa süreli bir ateşkes imzalansa da bu süreç kısa sürdü.
2014 yılında IŞİD de bölgede söz sahibi olmaya başladı ve ABD buna karşı hava harekatı başlattı. Öte yandan, Türkiye, Katar ve Arabistan rejime muhalif güçleri destekledi. Esad rejimi ise Rusya ve İran desteğine sahipti. Savaş artık Esad yanlıları ve karşıtları arasındaki savaşın çok ötesine geçmiş durumda. Çok sayıda örgüt ve ülke durumu çok daha karmaşıklaştırıyor ve savaşın uzamasına neden oluyor, Suriye'deki dini gruplar arasındaki nefreti körüklemek, Sünni çoğunluğu, Esad'ın da mensubu olduğu Alevi toplumuna karşı savaştırmakla suçlanıyorlar.
Ortadoğu'da vuku bulan en büyük felaketlerden biri olan Suriye iç savaşında 500 bine yakın kişi öldü ve milyonlarca insan mülteci haline geldi. Savaşa bağlı olarak Suriye'de yaşanan insanlık dramı hala çarpıcı bir düzeyde. Yaklaşık 13 milyon kişi bakıma muhtaç koşullarda yaşam mücadelesi vermekte. Uzmanlara göre savaş, ekonomiyi 30 yıl geri götürmüş bulunuyor.
Mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye 4 milyonu aşkın kişiye ev sahipliği yapmakta. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 20 Aralık 2018 tarihi itibarıyla Türkiye'de kayıt altına alınan Suriyeli mülteci sayısını açıkladı. Açıklamaya göre Türkiye'deki kayıtlı Suriyeli sayısı toplam 3 milyon 618 bin 624 kişi oldu. Bu kişilerin 1 milyon 963 bin 553'ü erkeklerden, 1 milyon 655 bin 71'i ise kadınlardan oluşuyor. Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun yaşadığı il %86,4 ile Kilis. Öte yandan, İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 31 Aralık 2018 tarihi itibariyle ülkesine dönen Suriyeli sayısının 294 bin 480 kişi olduğu belirtildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 15 Kasım 2018 tarihinde yapılan açıklamaya göre Türkiye'de çalışma izni verilen Suriyeli sayısı ise 32 bin 199 kişi. İngiltere'de yayımlanan haftalık Economist Dergisi'ndeki bir analiz yazısına göre ise Suriyeli mülteciler Türkiye'yi Batı Avrupa'dan çok daha kucaklayıcı buluyorlar.
Ülkemizin mülteci politikası zaman zaman eleştirilse de insani boyutlarıyla ele alındığında yüz güldüren bir yönü olduğu inkar edilemez bir gerçek ve bu politika günlük siyasi çekişmeler ile değil derinlikli sosyolojik ve finansal analizler ile ele alınmalıdır. Ancak, Türkiye'nin bir göçmen politikasına şiddetle ihtiyaç duyduğunun ve mültecilerin entegrasyonu konusunun ciddiyetle ele alınmasının altını da çizmek gerek. Göç İdaresi Kurumu'nun bürokratik yapısı revize edilebilir ve bu süreçte Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliğine gidilebilir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Begüm Burak
Suriye İç Savaşı, Mülteci Sorunu ve Türkiye
Dün, Guardian gazetesinden Suriye'de yaşanan iç savaş ve kriz ortamına bağlı olarak yaşanan insanlık dramı ile ilgili bir haber okudum. 6 yaşında bir kız çocuğunun ayağı kayarak, artan kış koşullarına bağlı olarak yağan yağmur sularının oluşturduğu bir gölete düşmesi ve boğularak can vermesi haberi içimi acıttı. Habere göre, en az 11 bin çocuk mülteci ve ailesi kış şartlarının da etkisiyle sığınaklarını kaybetmiş vaziyetteler. Biz sıcak evlerimizde akşam çaylarımızı yudumlarken yanı başımızda devam eden kriz ve insani felaketin ana haber bültenlerinden bize yansıyan kanıksanmış hali ciddi bir acı kaynağı.
1946 yılında bağımsızlığını kazanan Suriye'nin tarihi askeri darbelerle malul. 1963'de Baas Partisi bir darbeyle iktidara geldi ancak bu parti de 1966 yılında bir darbeyle karşı karşıya kaldı. Ülke, 1970-2000 yılları arası General Hafız Esad yönetimdeydi. Esad 'ın vefatının ardından iktidara gelen oğlu Başer Esad idaresi altında ülkenin “olağanüstü koşullar” altında yönetildiği ABD raporları ile kanıtlandı, 2008'deki rapora göre Suriye'de birçok isim şüpheli sıfatıyla tutuklanıyor ve hak ihlalleri normalleşiyordu.
2010 yılında başlayan Arap Baharı bölgede taşları yerinden oynattı. Suriye Savaşı da buna bir örnek. Suriye iç savaşını tetikleyen birçok başka faktör vardı şüphesiz. Bunların başında ekonomik kriz ortamı ve yönetimin meşruiyet kaybı yer almaktaydı. Çok partili hayat olmayan ülkede Baas yetkilileri devletten devşirdikleri gücü kötüye kullanıyorlardı. Tüm bu faktörler sonucunda 2011 yılının başında ilk protesto hareketleri başlamış oldu. Silahlı ayaklanma ise Idlib bölgesinde baş gösterdi. 2011 yılının ortalarında, rejime muhalif güçler tarafından Suriye Ulusal Konseyi oluşturuldu. Özgür Suriye Ordusu'nun da dahil olduğu Türkiye merkezli bu organizasyon farklı politik gruplardan müteşekkildi. Savaşın ilerleyen döneminde, BM öncülüğünde kısa süreli bir ateşkes imzalansa da bu süreç kısa sürdü.
2014 yılında IŞİD de bölgede söz sahibi olmaya başladı ve ABD buna karşı hava harekatı başlattı. Öte yandan, Türkiye, Katar ve Arabistan rejime muhalif güçleri destekledi. Esad rejimi ise Rusya ve İran desteğine sahipti. Savaş artık Esad yanlıları ve karşıtları arasındaki savaşın çok ötesine geçmiş durumda. Çok sayıda örgüt ve ülke durumu çok daha karmaşıklaştırıyor ve savaşın uzamasına neden oluyor, Suriye'deki dini gruplar arasındaki nefreti körüklemek, Sünni çoğunluğu, Esad'ın da mensubu olduğu Alevi toplumuna karşı savaştırmakla suçlanıyorlar.
Ortadoğu'da vuku bulan en büyük felaketlerden biri olan Suriye iç savaşında 500 bine yakın kişi öldü ve milyonlarca insan mülteci haline geldi. Savaşa bağlı olarak Suriye'de yaşanan insanlık dramı hala çarpıcı bir düzeyde. Yaklaşık 13 milyon kişi bakıma muhtaç koşullarda yaşam mücadelesi vermekte. Uzmanlara göre savaş, ekonomiyi 30 yıl geri götürmüş bulunuyor.
Mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye 4 milyonu aşkın kişiye ev sahipliği yapmakta. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 20 Aralık 2018 tarihi itibarıyla Türkiye'de kayıt altına alınan Suriyeli mülteci sayısını açıkladı. Açıklamaya göre Türkiye'deki kayıtlı Suriyeli sayısı toplam 3 milyon 618 bin 624 kişi oldu. Bu kişilerin 1 milyon 963 bin 553'ü erkeklerden, 1 milyon 655 bin 71'i ise kadınlardan oluşuyor. Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun yaşadığı il %86,4 ile Kilis. Öte yandan, İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 31 Aralık 2018 tarihi itibariyle ülkesine dönen Suriyeli sayısının 294 bin 480 kişi olduğu belirtildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 15 Kasım 2018 tarihinde yapılan açıklamaya göre Türkiye'de çalışma izni verilen Suriyeli sayısı ise 32 bin 199 kişi. İngiltere'de yayımlanan haftalık Economist Dergisi'ndeki bir analiz yazısına göre ise Suriyeli mülteciler Türkiye'yi Batı Avrupa'dan çok daha kucaklayıcı buluyorlar.
Ülkemizin mülteci politikası zaman zaman eleştirilse de insani boyutlarıyla ele alındığında yüz güldüren bir yönü olduğu inkar edilemez bir gerçek ve bu politika günlük siyasi çekişmeler ile değil derinlikli sosyolojik ve finansal analizler ile ele alınmalıdır. Ancak, Türkiye'nin bir göçmen politikasına şiddetle ihtiyaç duyduğunun ve mültecilerin entegrasyonu konusunun ciddiyetle ele alınmasının altını da çizmek gerek. Göç İdaresi Kurumu'nun bürokratik yapısı revize edilebilir ve bu süreçte Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliğine gidilebilir.