Ne zaman ekonomi biraz kıpırdasa ve ne zaman "Türkiye'de işler rayına giriyor" görünse ya bombalar patladı ya da bomba etkisinde bir demeç gündeme düştü. Son üç yılın tamamını neredeyse böyle geçirdik. Bunu görmemek için ya ana muhalefet partisi mensubu veya genel başkanı olmak ya da o tür muhalefete umut bağlayan zehirli dile sahip medya mensubu olmak gerekiyor. Her koşulda, ülkeye zarar vermek için ikisi de ellerinden geleni yapıyor. Ama birinciliği CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu hiç kimselere bırakmıyor. Gerçi partisinin ekonomi sorumluları da ikide bir "ekonomikambargodan" söz edip "batsın bu ülke" diyorlar ama o artık kendi ülkesini kötülemede onları bile geride bırakıp sınırları aştı. Şu günlerde Alman Focus dergisine verdiği röportajı tartışılıyor. O röportajda sorulan soru da verilen cevap da çok açık. Sicil kirli Focus muhabirinin sorusu çok net: "Bir kamuoyu yoklamasınagöre Almanların yüzde 90'ı şu sıralarTürkiye'ye seyahat etmek istemiyor çünkümesela yanlış bir tişört veya yanlış birşaka yüzünden tutuklanmaktan korkuyorlar. Bu korkuyu duymakta haklılar mı?" Cevabı hesaplanarak sorulmuş bir soru bu. Bunu bilmemek, bundan nasıl bir sonuç yani başlık çıkacağını hesaplamamak mümkün değil. Sıradan bir siyasetçi bile adamın ne amaçla bu soruyu sorduğunu bilir ve ona göre cevap verir. Kılıçdaroğlu da biliyor ve bildiği için onun istediği cevabı veriyor: "Ne yazık ki böyle bir ortamın gerçektenmevcut olduğunu tespit etmek durumundayım. Uzun zamandır Türkiye'dehalihazırda hiç kimse için güvenlik garantisiolmadığını söylüyorum, ne canınız nede mal ve mülkünüz için. Devlet elbetteterör organizasyonlarının propagandasınakarşı önlemler almalıdır. Maalesefyasaların geçerli olmadığı ve adaletsiz birdönemde yaşıyoruz." Bu cevap, toplumdan sert tepki alınca CHPadına dergiye "yanlış yorumladınız" tekzibigönderilmiş. İşin püf noktası tam da burası... Sözler Kılıçdaroğlu'nun siyasi yaklaşımını yansıtıyor ve çarpıtılmış da değil. Şu sözleri, Alman değil kim olursa olsun "Oülkeye gitmeyin" diye yorumlar; "Uzun zamandır Türkiye'de halihazırdahiç kimse için güvenlik garantisi olmadığınısöylüyorum." Sıradan bir CHP'li bile bu açıklamanın ülkeyezarar verdiğini bilir. CHP'yi yöneten aklın çıkmazıda bu... Siyaset üretmek yerine açık açıkülkenin batmasını isteyen ve böylece AK Partiiktidarından kurtulacağına inanan bir ana muhalefetvar. Destekçileri de aynı kafada. Şu ortaklığa bakın... Ana muhalefet partisi ekonomik krizle, bir kısım aydın ve medya mensubu "yaşambiçimi" üzerinden toplumsal karşıtlığın artmasıyla, FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri ve Batı'daki destekçileri de "darbe dinamiği"ni harekete geçirerek siyasi kaosun derinleşmesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'den kurtulacağına inanıyor. Ama hesap etmedikleri ve her defasında hayal kırıklığı yaşadıkları bir şey var; o da makul çoğunluğun sağduyusu ve ona saygılı, dik duran bir siyasi iradenin olması. Şunun da altını ibretlik olsun diye çizmek gerekiyor; Kılıçdaroğlu bir Alman dergisinde Türkiye'yi kötülüyor, bir Alman firması ise Türkiye'de çok önemli bir enerji ihalesine katılarak Türk ekonomisine güven duyuyor. Hayat, bir siyasi aktörün veya aktörlerin tutarsızlığını daha nasıl tekzip etsin?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mahmut Övür
Ülkeyi kötülemede sınır tanımıyor
Ne zaman ekonomi biraz kıpırdasa ve ne zaman "Türkiye'de işler rayına giriyor" görünse ya bombalar patladı ya da bomba etkisinde bir demeç gündeme düştü.
Son üç yılın tamamını neredeyse böyle geçirdik.
Bunu görmemek için ya ana muhalefet partisi mensubu veya genel başkanı olmak ya da o tür muhalefete umut bağlayan zehirli dile sahip medya mensubu olmak gerekiyor.
Her koşulda, ülkeye zarar vermek için ikisi de ellerinden geleni yapıyor. Ama birinciliği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hiç kimselere bırakmıyor.
Gerçi partisinin ekonomi sorumluları da ikide bir "ekonomik ambargodan" söz edip "batsın bu ülke" diyorlar ama o artık kendi ülkesini kötülemede onları bile geride bırakıp sınırları aştı.
Şu günlerde Alman Focus dergisine verdiği röportajı tartışılıyor. O röportajda sorulan soru da verilen cevap da çok açık.
Sicil kirli Focus muhabirinin sorusu çok net: "Bir kamuoyu yoklamasına göre Almanların yüzde 90'ı şu sıralar Türkiye'ye seyahat etmek istemiyor çünkümesela yanlış bir tişört veya yanlış bir şaka yüzünden tutuklanmaktan korkuyorlar. Bu korkuyu duymakta haklılar mı?"
Cevabı hesaplanarak sorulmuş bir soru bu. Bunu bilmemek, bundan nasıl bir sonuç yani başlık çıkacağını hesaplamamak mümkün değil. Sıradan bir siyasetçi bile adamın ne amaçla bu soruyu sorduğunu bilir ve ona göre cevap verir. Kılıçdaroğlu da biliyor ve bildiği için onun istediği cevabı veriyor:
"Ne yazık ki böyle bir ortamın gerçekten mevcut olduğunu tespit etmek durumundayım. Uzun zamandır Türkiye'de halihazırda hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını söylüyorum, ne canınız ne de mal ve mülkünüz için. Devlet elbette terör organizasyonlarının propagandasınakarşı önlemler almalıdır. Maalesef yasaların geçerli olmadığı ve adaletsiz birdönemde yaşıyoruz."
Bu cevap, toplumdan sert tepki alınca CHP adına dergiye "yanlış yorumladınız" tekzibi gönderilmiş. İşin püf noktası tam da burası... Sözler Kılıçdaroğlu'nun siyasi yaklaşımını yansıtıyor ve çarpıtılmış da değil.
Şu sözleri, Alman değil kim olursa olsun "O ülkeye gitmeyin" diye yorumlar;
"Uzun zamandır Türkiye'de halihazırda hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını söylüyorum."
Sıradan bir CHP'li bile bu açıklamanın ülkeye zarar verdiğini bilir. CHP'yi yöneten aklın çıkmazı da bu... Siyaset üretmek yerine açık açık ülkenin batmasını isteyen ve böylece AK Parti iktidarından kurtulacağına inanan bir ana muhalefet var.
Destekçileri de aynı kafada. Şu ortaklığa bakın... Ana muhalefet partisi ekonomik krizle, bir kısım aydın ve medya mensubu "yaşam biçimi" üzerinden toplumsal karşıtlığın artmasıyla, FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri ve Batı'daki destekçileri de "darbe dinamiği"ni harekete geçirerek siyasi kaosun derinleşmesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'den kurtulacağına inanıyor.
Ama hesap etmedikleri ve her defasında hayal kırıklığı yaşadıkları bir şey var; o da makul çoğunluğun sağduyusu ve ona saygılı, dik duran bir siyasi iradenin olması.
Şunun da altını ibretlik olsun diye çizmek gerekiyor; Kılıçdaroğlu bir Alman dergisinde Türkiye'yi kötülüyor, bir Alman firması ise Türkiye'de çok önemli bir enerji ihalesine katılarak Türk ekonomisine güven duyuyor.
Hayat, bir siyasi aktörün veya aktörlerin tutarsızlığını daha nasıl tekzip etsin?