Ama biz... Karton bardağımızı kampüsteki tahta masalara naifçe bırakıp sosyal medyada... Yaprak & ağaç sorunsalı ve Kasım hakkında bir aforizma yazmadan mezun olup gittik hem de... Arkadaşım, otobüs için param yoktu , Denizli ' yi bir uçtan bir uca yürüyordum, fark ettin mi , dedi... Edebiyatını yapmadan / yapamadan yaşadık ne yapalım?.. Güzeldi ama çok... Yürümek falan değil de ailesinin arabasını bana bakacaksınız tabi diye gasp edip ve hiç de mutlu olmayan agresif gençlik var ya... Öyle eski öyle hep aynı kıyafeti giyen mağrur arkadaşlarımızdan konuştuk ve biz de farklı değilken... Kıyafetler karakteri ya da maddi durumu yansıtmıyor şimdilerde... Tek tip... Doktorun çocuğu da asgari ücretlinin de hep aynı marka çantayı taşıyor sırtında, sınavdan çıkarken baktım da öğrencilere... Geçen İzmir depreminde hep yoksullar ölüyor dedi de biri yoook varlıklı insanlar da vardı gördüm... Yoksulluk, büyük şehirlerde bir zihniyet meselesi... Böyle üç- beş keçi ; dağlarda çobanlık yapmak oysa yoksulluk... Varlıklı olmak; hiç oturmadığı soğuk ve boş odalarda üşümek, büyük araçlarla yalnız dolaşmak sokaklarda , buz gibi restoran yemeklerinde buğulu bardakların arasından bakmak en yakınlarına...
Yoksulluk özgürlük oysa...
Ya biz de el aldık işte çınardan... Hırs güzel değil ilim dışında, sonbahar tecrit eder ya ağaçları , varlıktan tecrit olup giderken bunlar geçti zihnimden...
Ne Şeyh Bedrettin gibi güneş herkesin lambasıdır zihniyeti ne de Marks sempatik geliyor bana... Ama Yunan Sahil Güvenlik güçleri, mülteci botunu batırmaya çalışıp onlara ateş ederken Cahit Sıtkı gibi geçiyor içimden:
"Kış günü herkesin evi barkı olsun ! "
Nüket Belsan Taşören
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Hür Haber
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nüket Belsan Taşören
Varlık - Yokluk Sorunsalı
"Eşcâr-ı bağ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazan çemende el aldı çenârdan..."
Mısralarını okurken Bâki ' den...
Kasım romantizmi doruklarda iken...
Ama biz...
Karton bardağımızı kampüsteki tahta masalara naifçe bırakıp sosyal medyada...
Yaprak & ağaç sorunsalı ve Kasım hakkında bir aforizma yazmadan mezun olup gittik hem de...
Arkadaşım, otobüs için param yoktu , Denizli ' yi bir uçtan bir uca yürüyordum, fark ettin mi , dedi...
Edebiyatını yapmadan / yapamadan yaşadık ne yapalım?..
Güzeldi ama çok...
Yürümek falan değil de ailesinin arabasını bana bakacaksınız tabi diye gasp edip ve hiç de mutlu olmayan agresif gençlik var ya...
Öyle eski öyle hep aynı kıyafeti giyen mağrur arkadaşlarımızdan konuştuk ve biz de farklı değilken...
Kıyafetler karakteri ya da maddi durumu yansıtmıyor şimdilerde...
Tek tip...
Doktorun çocuğu da asgari ücretlinin de hep aynı marka çantayı taşıyor sırtında, sınavdan çıkarken baktım da öğrencilere...
Geçen İzmir depreminde hep yoksullar ölüyor dedi de biri yoook varlıklı insanlar da vardı gördüm...
Yoksulluk, büyük şehirlerde bir zihniyet meselesi...
Böyle üç- beş keçi ; dağlarda çobanlık yapmak oysa yoksulluk...
Varlıklı olmak; hiç oturmadığı soğuk ve boş odalarda üşümek, büyük araçlarla yalnız dolaşmak sokaklarda , buz gibi restoran yemeklerinde buğulu bardakların arasından bakmak en yakınlarına...
Yoksulluk özgürlük oysa...
Ya biz de el aldık işte çınardan...
Hırs güzel değil ilim dışında, sonbahar tecrit eder ya ağaçları , varlıktan tecrit olup giderken bunlar geçti zihnimden...
Ne Şeyh Bedrettin gibi güneş herkesin lambasıdır zihniyeti ne de Marks sempatik geliyor bana...
Ama Yunan Sahil Güvenlik güçleri, mülteci botunu batırmaya çalışıp onlara ateş ederken Cahit Sıtkı gibi geçiyor içimden:
"Kış günü herkesin evi barkı olsun ! "
Nüket Belsan Taşören