SON DAKİKA

Vay Kelkitli Aydın…

Yazının Giriş Tarihi: 29.09.2015 04:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.09.2015 04:27

Biliyorsunuz…

Aydın Doğan geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir mektup yazdı.

Bu mektup çok konuşuldu, paralel yapıya bağlı medya organları da bu mektubu “Aydın Doğan'dan Erdoğan'a Ayar” şeklinde verdi.

Aydın Doğan Erdoğan'la görüşemediği için artık son çare olarak mektup yazmaya başladı ama paralel medya bunu “ayar” şeklinde görüyor.

Eski Türkiye'de Aydın Doğan başbakanlarla, bakanlarla birebir görüştüğü için mektup yazmaya ihtiyaç duymazdı tabi.

Şimdi ise Erdoğan'la görüşemediği için, daha doğrusu Erdoğan Aydın Doğan'a randevu vermediği için Doğan son çırpınışlarıyla mektuplar yazıyor.

Aydın Doğan'a bu mektubu yazdıranlar ya da yazanlar kimlerse artık ona o Eski Türkiye günlerinin geçtiğini bir zahmet hatırlatsınlar.

Bu mektubu yazanlar ya da yazdıranlar en bariz olarak bu Eski Türkiye günlerinin geçtiğini en yakından bilen kişiler.

Zaten onların kim olduğunu da anladınız, boşu boşuna reklam etmenin manası yok.

Aydın Doğan “Sen Kasımpaşalıysan bende Kelkitliyim” diyor.

Sözüm ona kendi çapında “racon kesmeye” çalışıyor ama düştüğü durumun çaresizliği içinde bu “racon kesmeye” çalışır halleri ancak Cem Yılmaz'a sahne şovu olur.

Aydın Doğan çakma şovlarını bırakıp önce gazetesinin kurulduğu günden bu yana yayınlarına baksın.
Baktığında göreceği çok şey var.
Örneğin…

Vay Şerefsiz, 411 El Kaosa Kalktı, Özal Sivil Diktatör, Beceremediniz Artık Bırakın, Gerekirse Silah Bile Kullanırız, Tayyip'e Şok Ceza, Tank Sesleri” manşetleri.

Bu manşetler hem Eski Türkiye'nin nasıl bir halde olduğunu hem de Hürriyet'in sadece bir gazete olmadığını aynı zamanda siyasal rejimin bir parçası olduğunu ortaya koyuyor.

Terörle olan mesafesinden” bahseden Aydın Doğan acaba o çok sevdiği Ahmet Hakan'ın programına konuk olan Selahattin Demirtaş'ın nasıl “cici çocuk” olarak gösterildiğinin farkında mı?

Ya da aynı programda Selahattin Demirtaş konuşurken alttan geçen KJ'nin “HDP'ye Oy Ver Kurtul” olarak yazıldığını biliyor mu?

Hatta Hürriyet'in Erdoğan'ın konuşmasını “400 vekil olsaydı Dağlıca yaşanmazdı” diye çarpıtarak sosyal medyaya algı virüsü saldığından haberdar mı?

Bence hepsinin farkında, hepsini biliyor ve hepsinden haberdar.

Hürriyet dediğin Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı DHKP-C'li teröristlerle birlikte sansürlemeden veren bir gazetedir.

Gazeteden daha çok bir algı operasyonunun toplumu dizayn etme projesidir.

Hadi bunların hepsini geçelim ve “hiç hükümet kurmadığını” iddia eden Aydın Doğan'ı şah-mat yapan Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'a kulak verelim:

“Tarih 29 Haziran 1997 Pazar... Bu tarih size bir şey hatırlattı mı bilmiyorum ama, ben biraz yardımcı olayım. Biliyorsunuz 28 Şubat döneminde medya ve askerin yoğun baskısı sonucu Necmettin Erbakan, başbakanlığı ortağı Çiller'e devretmek için 18 Haziran'da istifa etti. Ama hemen ertesi gün “Refahsız arayış” manşetiyle çıkan Hürriyet, yeni rotayı çizmişti bile. Nitekim sayın Aydın Doğan, yabancı bir muhabire, “1997 yılında istifaya zorlanan hükümete karşı benim medya organlarım savaş verdi” diye açıklama yapmıştı. Ve hükümeti kurma görevini Tansu Çiller'e vermesi beklenen Cumhurbaşkanı Demirel, ters köşe yapıp Mesut Yılmaz'ı tercih etti. Ve tam da o günlerde Hürriyet'in önünde bir ses bombası patlamıştı. Hükümeti kurma çalışmalarını yürüten sayın Yılmaz da 29 Haziran 1997 Pazar günü Doğan Grubu Onursal Başkanı Aydın Doğan'ı ziyaret için Çamlıca'daki evine gitmişti. Bu ziyareti öğrenen bir televizyon kanalının haber müdürü, Çamlıca'ya muhabir ve kameraman gönderdi. Villanın önündeki bir başka muhabir ise Akşam Gazetesi'ndendi. Bu arkadaşları evin önünden uzaklaştırmak isteyen korumalar sonuç alamayınca polis devreye girdi ama, onlar da muvaffak olamadı. Sayın Yılmaz'ın eve kaçta girdiğini tam olarak bilmiyoruz. Ama ziyareti öğrenen muhabirler, saat 13.30'da Çamlıca'ya varıyor ve tam 18.30 civarına kadar bekliyor. Ve nihayet Mesut Yılmaz ve Aydın Doğan kapıda görünüyor. Habercileri karşısında bulan Aydın Bey'in ilk işi hangi kuruma ait olduklarını sormak oluyor. Zaten “geçmiş olsun ziyaretiydi” dışında da herhangi bir açıklama yapılmıyor. Televizyon kanalı, görüntüleri 19.00 Ana Haber Bülteni'nin ancak sonuna yetiştirebiliyor ve herhangi bir kıyafet yorumu yapmaksızın, “Yılmaz'dan geçmiş olsun ziyareti” şeklinde yayınlıyor. “Pijama ile karşılama” muhabbetini ise Nazlı Ilıcak ve Star TV başlatıyor.”

Ve devamında Nuh Albayrak haklı olarak soruyor ama hala bu soruya cevap alabilmiş değil:

“Bu ziyaret neden özellikle aslında sayın Yılmaz'ın en yoğun olduğu o gün? Elbette bizi ilgilendirmez ama, bu nasıl bir ‘geçmiş olsun' ziyareti ki sayın Yılmaz'ın kabineyi kurmakla meşgul olduğu (!) bir günde 6 saatten fazla sürüyor?”

Bu yetmediyse şimdi de Ahmet Albayrak ve Nuri Albayrak'a kulak verelim, Ahmet Bey ve Nuri Bey'e Aydın Doğan bakın ne demiş:

“Refahyol şirketlerimize 60-70 kişilik teftiş ekipleri gönderdi. Arkadaşlara sordum, 'durumumuz ne' diye. 'Böyle giderse bizi batırırlar' dediler. Çiller'e sordum, beni oyaladı. Baktım kırk yıllık şirketimi batıracaklar, ben de hükümeti yıktım!”

Bu bahsettiğim iki anekdot son zamanlarda gündeme gelenlerden sadece bazıları.

Kim bilir o zamandan bugüne konuşulmayan daha neler vardır.

Aydın Doğan sanki Tanzanya Cumhurbaşkanı'na mektup yazar gibi Erdoğan'a “Cumhurbaşkanım” yerine “Sayın Cumhurbaşkanı” diye hitap edeceğine bu ülkenin değerlerine sahip çıkmış, bu toprakların kültürüne aidiyetini kanıtlamış olsaydı.

Belki o zaman “Vay Kelkitli Aydın” diye anılmayabilirdi…

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Hür Haber En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.