Yargısal reforma ihtiyacımız var bu çok açık ve net görülüyor.Yargımız belli dönemlerde, toplumsal hassasiyetlerin had safhada olduğu noktalarda, öyle kararlara imza atıyor ki ,ya ideolojik karşıtlık yada tarafgirlik göstergesi olduğu hukukla ilgisi olmadığı görülüyor.Zarar gören kim ? Hepimiz ülkemiz.Savcılarımız,hakimlerimiz yetkilerini sonuna kullanmalıdır ancak bu yetkilerini yanlış kullanıp siyaseti etkilediklerinde, halkın seçme hakkını etkilemiş olurlar, dolayısı ile milletin iradesine müdahale edilmiş olur.Aklı başında herkesin istediği arzuladığı bağımsız ve tarafsız bir yargının olması, herkesin kendisini güvende hissetmesi, yargı karşında eşit olmasıdır.'Onun ağası var bunun paşası var' hükmünün yargı karşısında hükümsüzlüğüdür beklediğimiz.Bugüne kadar böyle mi oldu ? Hayır olmadı.Dünde yargıdan şikayet ediyorduk bugünde ediyoruz dünde eğitim sistemimizden şikayet ediyorduk bugünde ediyoruz.Geçmişin izleri silindi artık hata düzeyi en alt seviyeye indirilecek herşey düzeldi deniyor hepimiz umutlanıyoruz ama bir de bakıyoruz ki 50 yıl birden geriye gitmişiz.Dünyada en iyi 500 üniversite içinde Türkiye'den hiçbir üniversite yok.Bu şaşırılacak bir durum mu ? Bugünün ve dünün eğitim sistemine bakarsak değil.Yıl birkaç ay sonra 2019 olacak. Danıştay 8. Dairesi'nin oy çokluğuyla aldığı kararda, "Öğrenci Andı" başlıklı yönetmelik maddesinin, 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesiyle kaldırıldığı hatırlatıldı.İster istemez siyaset kurumundan haklı olarak sesler yükseldi.500 üniversite içine girememişiz sebeplerini araştırmamız gerekirken 1933 yılında yazılmış olan 'Andımız' 2013'te okullarda kaldırılıyor 2018'de yeniden birinci gündem maddesi oluyor andımız tekrar okullarda okutulacak mı okutulmayacak mı ? Geldiğimiz noktaya bakar mısınız ?
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Anayasamıza göre Danıştay, yerindelik denetimi yapamaz, idarenin yerine geçerek karar veremez. Bir yürütme tasarrufunun bilimsel temelini sorgulamak da yargının anayasal konumunu, kabiliyetini aşar'' dedi.Sonuna kadar haklıdır.Hiç kimsenin Türkiye'yi kısır çekişmelerin içine çekmeye hakkı yoktur.Elbette bu gibi durumlardan beslenenler çıkacaktır ancak sonları hep aynıdır siyaset mezarlığında silinip gitmek.Hatırlarsanız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AK Parti'nin kapatılması yönünde Anayasa Mahkemesi'nde dava açtığında İzmir'in EXPO 2015'i almayı neredeyse garantilemişti yoğun bir lobi faaliyeti yürütülüyordu.Dava açıldı belirsizlik oluştu Türkiye milyarlarca doları kaybetti İzmir'i dünya tanıyacakken bir davayla herşey alt üst oldu.Dava için 10 gün beklense belki EXPO 2015'i İzmir alacaktı.Elbette hukuk önemli ancak önce milli menfaatler ve çıkarlarımız gelmelidir.Sabih Kanadoğlu olayı da öyle değil midir ? “Birinci oylamaya en az 367'nin üzerindeki TBMM üyesinin katılmadığının anlaşılması halinde, ikinci oylamaya geçilemeyecektir. Birinci oylama yapılmamış sayılacaktır.” Dolayısı ile 367 veya üstü oylamaya gelmez ise Cumhurbaşkanı seçilemiyorsunuz nitekim Sayın Abdullah Gül'ün önünü kesmek için 367 şartını ortaya attılar ancak daha sonra sorun çözüldü Sayın Gül 339 oyla Cumhurbaşkanı oldu. Turgut Özal, 9 Kasım 1989'da oylamaya katılan 285 milletvekilinden 263'ünün oyunu aldı. Süleyman Demirel, 16 Mayıs 1993'te oylamaya katılan 431 milletvekilinden 244'ünün oyunu aldı. Ahmet Necdet Sezer, 533 milletvekilinden 330'unun oyunu aldı Cumhurbaşkanı seçildi.Burada dikkat çekmek istediğim nokta son üç Cumhurbaşkanında aranmayan 367 şartı Sayın Gül'de aranıyorsa bu ideolojik saplantı ürünü değil midir ? Bunların aşılması gerekirken yeniden Andımız konusu gündemi işgal ediyorsa istenilen düzeye gelemediğimiz anlaşılıyor.Kendimizi şöyle avutabilir miyiz ? Yargı kararlarında geriye doğru gidişte dünya lideriyiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Yargının siyaset aşkı hiç bitmeyecek mi?
Yargısal reforma ihtiyacımız var bu çok açık ve net görülüyor.Yargımız belli dönemlerde, toplumsal hassasiyetlerin had safhada olduğu noktalarda, öyle kararlara imza atıyor ki ,ya ideolojik karşıtlık yada tarafgirlik göstergesi olduğu hukukla ilgisi olmadığı görülüyor.Zarar gören kim ? Hepimiz ülkemiz.Savcılarımız,hakimlerimiz yetkilerini sonuna kullanmalıdır ancak bu yetkilerini yanlış kullanıp siyaseti etkilediklerinde, halkın seçme hakkını etkilemiş olurlar, dolayısı ile milletin iradesine müdahale edilmiş olur.Aklı başında herkesin istediği arzuladığı bağımsız ve tarafsız bir yargının olması, herkesin kendisini güvende hissetmesi, yargı karşında eşit olmasıdır.'Onun ağası var bunun paşası var' hükmünün yargı karşısında hükümsüzlüğüdür beklediğimiz.Bugüne kadar böyle mi oldu ? Hayır olmadı.Dünde yargıdan şikayet ediyorduk bugünde ediyoruz dünde eğitim sistemimizden şikayet ediyorduk bugünde ediyoruz.Geçmişin izleri silindi artık hata düzeyi en alt seviyeye indirilecek herşey düzeldi deniyor hepimiz umutlanıyoruz ama bir de bakıyoruz ki 50 yıl birden geriye gitmişiz.Dünyada en iyi 500 üniversite içinde Türkiye'den hiçbir üniversite yok.Bu şaşırılacak bir durum mu ? Bugünün ve dünün eğitim sistemine bakarsak değil.Yıl birkaç ay sonra 2019 olacak. Danıştay 8. Dairesi'nin oy çokluğuyla aldığı kararda, "Öğrenci Andı" başlıklı yönetmelik maddesinin, 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesiyle kaldırıldığı hatırlatıldı.İster istemez siyaset kurumundan haklı olarak sesler yükseldi.500 üniversite içine girememişiz sebeplerini araştırmamız gerekirken 1933 yılında yazılmış olan 'Andımız' 2013'te okullarda kaldırılıyor 2018'de yeniden birinci gündem maddesi oluyor andımız tekrar okullarda okutulacak mı okutulmayacak mı ? Geldiğimiz noktaya bakar mısınız ?
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Anayasamıza göre Danıştay, yerindelik denetimi yapamaz, idarenin yerine geçerek karar veremez. Bir yürütme tasarrufunun bilimsel temelini sorgulamak da yargının anayasal konumunu, kabiliyetini aşar'' dedi.Sonuna kadar haklıdır.Hiç kimsenin Türkiye'yi kısır çekişmelerin içine çekmeye hakkı yoktur.Elbette bu gibi durumlardan beslenenler çıkacaktır ancak sonları hep aynıdır siyaset mezarlığında silinip gitmek.Hatırlarsanız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AK Parti'nin kapatılması yönünde Anayasa Mahkemesi'nde dava açtığında İzmir'in EXPO 2015'i almayı neredeyse garantilemişti yoğun bir lobi faaliyeti yürütülüyordu.Dava açıldı belirsizlik oluştu Türkiye milyarlarca doları kaybetti İzmir'i dünya tanıyacakken bir davayla herşey alt üst oldu.Dava için 10 gün beklense belki EXPO 2015'i İzmir alacaktı.Elbette hukuk önemli ancak önce milli menfaatler ve çıkarlarımız gelmelidir.Sabih Kanadoğlu olayı da öyle değil midir ? “Birinci oylamaya en az 367'nin üzerindeki TBMM üyesinin katılmadığının anlaşılması halinde, ikinci oylamaya geçilemeyecektir. Birinci oylama yapılmamış sayılacaktır.” Dolayısı ile 367 veya üstü oylamaya gelmez ise Cumhurbaşkanı seçilemiyorsunuz nitekim Sayın Abdullah Gül'ün önünü kesmek için 367 şartını ortaya attılar ancak daha sonra sorun çözüldü Sayın Gül 339 oyla Cumhurbaşkanı oldu. Turgut Özal, 9 Kasım 1989'da oylamaya katılan 285 milletvekilinden 263'ünün oyunu aldı. Süleyman Demirel, 16 Mayıs 1993'te oylamaya katılan 431 milletvekilinden 244'ünün oyunu aldı. Ahmet Necdet Sezer, 533 milletvekilinden 330'unun oyunu aldı Cumhurbaşkanı seçildi.Burada dikkat çekmek istediğim nokta son üç Cumhurbaşkanında aranmayan 367 şartı Sayın Gül'de aranıyorsa bu ideolojik saplantı ürünü değil midir ? Bunların aşılması gerekirken yeniden Andımız konusu gündemi işgal ediyorsa istenilen düzeye gelemediğimiz anlaşılıyor.Kendimizi şöyle avutabilir miyiz ? Yargı kararlarında geriye doğru gidişte dünya lideriyiz.