Mağduriyet yerini mağruriyete bırakacaktı ve Celladımız olacaklardı
“Mağduriyet” diye tek kelime, yüzlerce paragrafı içende barındıran bir tartışmadır yürüyor. Dün FETÖ cemi(örgütüyle) görünmekten hiç beis duymayan ve bulundukları kurumlarda alenen kendilerinden olmayan herkesi tehdit eden, sadece kendi cemlerine hizmet yapan bu terörist hareket, bugünlerde “mağduriyet” denen içi boşaltılmış bir ucubeye sarılıyorlar.
Sarılacak başka da dalları kalmadı. Bazı aklı evvel yazarlar da buna çanak tutuyor. “At izi, iti izi” diyorlar, iyi de itin çok olduğu yerde At ne etsin. İt dediğine iyi bakmak gerekiyor, bu it, çakal mı, Kurt mu? İtgillerin ayak izleri birbirine benzer.
Mağduriyetten bir muzafferiyet çıkarma telaşına düştüler. İşte şimdi çok korktum. “15 Temmuz darbesini sulandırmaya çalışıyorlar” demiştik ve korkarım ki, sulandırdılar, şimdi de cacık etmeye çalışıyorlar.
Soruyorum:
Bugün “mağdur oldum” diyenler, eğer FETÖ Terör örgütü 15 Temmuz'da Reisi öldürmeyi başarmış, darbeyi de gerçekleştirmiş olsaydı, kendilerine ne ad vereceklerdi?
Emin olun ki, mağduriyet yerini mağruriyete bırakacaktı ve Celladımız olacaklardı. Bütün kurumların başına geçip, av mevsimi başlatacaklardı.
Kimi mi avlayacaklardı, en başta bizim gibi onların fikriyatına uymayan, onlara hadlerini bildirenlere savaş açacaklardı ve en iyi bildikleri şeyi, infaz yapacaklardı.
Mağduriyet edebiyatına çanak tutanlar bilsinler ki, ilk önce infaz listelerinin başına onların isimlerini çiziktireceklerdi(Ahmet Taşgetiren). Ve daha kimleri…
Bu yapıya acımak ve bu yapıdan siyaseten adamlar yürütmek, bu it sürüsünü affetmek, hiç kimsenin ne haddidir, ne de hakkıdır.
Bu itleri mahkemeler yargılıyor, ya millettin vicdanındaki yargı kürsülerine ne olacak.
Mağduriyet derken, Ankara Gölbaşı'nda şehit olan kahraman özel harekâtçı çocukların mağduriyeti ne olacak. Genelkurmay'ın önünde şehit olan Mehmet'in, Kazan'da kahramanlık destanı yaratan çiftçinin mağduriyetini kim çözecek.
Mağduriyet laklakalarını yapanlar bir defa değil, bin defa düşünsünler.
15 Temmuz sadece bir ihanet gecesi değil, soysuzluğun zirve yaptığı, namuslu ile namussuzun ayrıldığı, saflarını al bayrakta tutanların ile bir soysuzun, sahte mehdinin peşinde koşanların saflarını seçtikleri kutsal bir gecedir.
Kimse mağduriyetlerden kahramanlık destanları çıkarmaya çalışmasın. Bu ince çizgide hür ve özgür yargımız var, herkes yargıya, adalete, mahkemelere saygı duysun.
Yazıktır beyler-bayanlar, mağduriyet diye, hiç kimse ama hiç kimse 15 Temmuz'u bu ülkeye, bu şerefli millete unutturmaya çalışmasın.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Osmanoğlu
Ahmet Taşgetiren'e yanıt
Mağduriyet yerini mağruriyete bırakacaktı ve Celladımız olacaklardı
“Mağduriyet” diye tek kelime, yüzlerce paragrafı içende barındıran bir tartışmadır yürüyor. Dün FETÖ cemi(örgütüyle) görünmekten hiç beis duymayan ve bulundukları kurumlarda alenen kendilerinden olmayan herkesi tehdit eden, sadece kendi cemlerine hizmet yapan bu terörist hareket, bugünlerde “mağduriyet” denen içi boşaltılmış bir ucubeye sarılıyorlar.
Sarılacak başka da dalları kalmadı. Bazı aklı evvel yazarlar da buna çanak tutuyor. “At izi, iti izi” diyorlar, iyi de itin çok olduğu yerde At ne etsin. İt dediğine iyi bakmak gerekiyor, bu it, çakal mı, Kurt mu? İtgillerin ayak izleri birbirine benzer.
Mağduriyetten bir muzafferiyet çıkarma telaşına düştüler. İşte şimdi çok korktum. “15 Temmuz darbesini sulandırmaya çalışıyorlar” demiştik ve korkarım ki, sulandırdılar, şimdi de cacık etmeye çalışıyorlar.
Soruyorum:
Bugün “mağdur oldum” diyenler, eğer FETÖ Terör örgütü 15 Temmuz'da Reisi öldürmeyi başarmış, darbeyi de gerçekleştirmiş olsaydı, kendilerine ne ad vereceklerdi?
Emin olun ki, mağduriyet yerini mağruriyete bırakacaktı ve Celladımız olacaklardı. Bütün kurumların başına geçip, av mevsimi başlatacaklardı.
Kimi mi avlayacaklardı, en başta bizim gibi onların fikriyatına uymayan, onlara hadlerini bildirenlere savaş açacaklardı ve en iyi bildikleri şeyi, infaz yapacaklardı.
Mağduriyet edebiyatına çanak tutanlar bilsinler ki, ilk önce infaz listelerinin başına onların isimlerini çiziktireceklerdi(Ahmet Taşgetiren). Ve daha kimleri…
Bu yapıya acımak ve bu yapıdan siyaseten adamlar yürütmek, bu it sürüsünü affetmek, hiç kimsenin ne haddidir, ne de hakkıdır.
Bu itleri mahkemeler yargılıyor, ya millettin vicdanındaki yargı kürsülerine ne olacak.
Mağduriyet derken, Ankara Gölbaşı'nda şehit olan kahraman özel harekâtçı çocukların mağduriyeti ne olacak. Genelkurmay'ın önünde şehit olan Mehmet'in, Kazan'da kahramanlık destanı yaratan çiftçinin mağduriyetini kim çözecek.
Mağduriyet laklakalarını yapanlar bir defa değil, bin defa düşünsünler.
15 Temmuz sadece bir ihanet gecesi değil, soysuzluğun zirve yaptığı, namuslu ile namussuzun ayrıldığı, saflarını al bayrakta tutanların ile bir soysuzun, sahte mehdinin peşinde koşanların saflarını seçtikleri kutsal bir gecedir.
Kimse mağduriyetlerden kahramanlık destanları çıkarmaya çalışmasın. Bu ince çizgide hür ve özgür yargımız var, herkes yargıya, adalete, mahkemelere saygı duysun.
Yazıktır beyler-bayanlar, mağduriyet diye, hiç kimse ama hiç kimse 15 Temmuz'u bu ülkeye, bu şerefli millete unutturmaya çalışmasın.