Hürriyet Gazetesi'nin yazarı Ahmet Hakan meğerse ne kadar tırsakmış.
Türkiye'yi geren, PKK'nın sesi yayın organına dönüşen Hürriyet ve CNN Türk yazar ve programcısı Ahmet Hakan, gazetenin camları kırıldı diye kıyameti kopardı.
“Ne tırstın Ahmet, seni cesur bilirdik. Ne oldu sana ucu dokundu diye nasılda ciyaklıyorsun.”
Şimdi bizim Ahmet Hakan'ın medya özgürlüğüne gelelim.
Ahmet Hakan'ın saz arkadaşı Selahattin Demirtaş on binlerce kişinin toplandığı meydanda Star Gazetesini hedef gösterince sesi çıkmadı ve ona göre ortada bir sorun da yoktu.
Sonra Star Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak'a silahlı saldırı oldu, Sancak ölümden döndü ama bizim basın özgürlükçü Ahmet bunu da görmedi.
Paralel Medya “Havuz medyasına saldırı” diye haberi servis edince, Ahmet ortalarda yine yoktu.
Bu ülkede iç savaş olsun diye gecesini gündüzüne katan Ahmet, gazetesine tepkiler yağınca ve gazetelerinin camları kırılınca dünyayı ayağa kaldırdı.
Ahmet'in sahibi var, ne de olsa tasması başkasının elinde. Amerika hemen Türkiye'deki yayın organına, taşeronuna sahip çıktı.
AB'den de hemen açıklama geldi. Paralel ikizleri de hemen sahiplendi.
Ahmet buldu ya ortamı artık oynar. İyi oyuncudur Ahmet, iyi sevişir, iyi boyama yapar, iyi HDP taraftarıdır. Saz arkadaşı Selahattin'e laf kondurmaz.
Ahmet, unuttun mu, Sabah Gazetesi'ne de saldırı oldu.
Neredesin Ahmet, ses ver. Bak medyaya saldırı oluyor ama yok Ahmet'in umurunda değil.
Ahmet Gazetesine ve kendisine laf söylenince Medya şövalyesi kesiliyor. Başkası öldürülse de, saldırıya uğrasa da, kalleşçe kişilik hakları yok sayılsa da Ahmet'in umurunda değil.
Ne oldu Ahmet, acı var mı acı, canın mı yandı. Sana dokunmadık ki Ahmet, sen Amerika'nın, İsrail'in, Paralel Medyanın ikonusun, sana bir şeycikler olmaz.
Bu ülke yanmış, Askeri, polisi şehit olmuş, vatandaşı katledilmiş, çocukları parçalanmış, şehirleri yakılmış, Ahmet'in umurunda değil.
Varsa yoksa Ahmet'in tek derdi, patronu Aydın Doğan'ı mutlu etmek.
Nasıl Mutlu musun Ahmet.
Cem Küçük sana bir şeyler dedi, nasıl da kızarıp bozardın. Sayın küçük, seni sana anlattı, yaptıklarını, yapamadıklarını anlattı, bir kişilik portresi çıkardı, ne kızıyorsun Ahmet.
Yoksa medya özgür değil mi?
Pardon Ahmet bu ülkede herkese dokunulur ama sana dokunulamayacağını bilmiyorduk. Onu da öğrendik.
Cumhurbaşkanına kankan Ertuğrul Özkök hakaret edince, “bu böyle olmaz” diyemedin.
Nasıl olsa medya özgürlüğüydü ama seni yazmak suç, eleştirmek suç, senden söz etmek suç, haşa sen dokunulmasın Ahmet.
Bize gazeteciliği anlat Ahmet, biz bu işi senden öğreniyoruz, sana bakıyoruz, sen bizim idolümüzsün Ahmet!
Yazık oluyor beyler, dokunmayın Ahmet'e, unutmayın ki, Ahmet ve Gazetesi olmazsa bu ülke ne yapar sonra. Geride kalır, yok oluruz maazallah.
Seni eleştirenlere nasıl da aslanlar gibi cevaplarını verdin, savcıları göreve çağırdın, medyamıza sahip çıktın, bizi gericilerden, ilericilerden korudun.
Şimdi artık herkes biliyor ve herkes öğrendi, haşa sen dokunulmazsın Ahmet.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Osmanoğlu
Haşa, sen dokunulmazsın Ahmet!
Hürriyet Gazetesi'nin yazarı Ahmet Hakan meğerse ne kadar tırsakmış.
Türkiye'yi geren, PKK'nın sesi yayın organına dönüşen Hürriyet ve CNN Türk yazar ve programcısı Ahmet Hakan, gazetenin camları kırıldı diye kıyameti kopardı.
“Ne tırstın Ahmet, seni cesur bilirdik. Ne oldu sana ucu dokundu diye nasılda ciyaklıyorsun.”
Şimdi bizim Ahmet Hakan'ın medya özgürlüğüne gelelim.
Ahmet Hakan'ın saz arkadaşı Selahattin Demirtaş on binlerce kişinin toplandığı meydanda Star Gazetesini hedef gösterince sesi çıkmadı ve ona göre ortada bir sorun da yoktu.
Sonra Star Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak'a silahlı saldırı oldu, Sancak ölümden döndü ama bizim basın özgürlükçü Ahmet bunu da görmedi.
Paralel Medya “Havuz medyasına saldırı” diye haberi servis edince, Ahmet ortalarda yine yoktu.
Bu ülkede iç savaş olsun diye gecesini gündüzüne katan Ahmet, gazetesine tepkiler yağınca ve gazetelerinin camları kırılınca dünyayı ayağa kaldırdı.
Ahmet'in sahibi var, ne de olsa tasması başkasının elinde. Amerika hemen Türkiye'deki yayın organına, taşeronuna sahip çıktı.
AB'den de hemen açıklama geldi. Paralel ikizleri de hemen sahiplendi.
Ahmet buldu ya ortamı artık oynar. İyi oyuncudur Ahmet, iyi sevişir, iyi boyama yapar, iyi HDP taraftarıdır. Saz arkadaşı Selahattin'e laf kondurmaz.
Ahmet, unuttun mu, Sabah Gazetesi'ne de saldırı oldu.
Neredesin Ahmet, ses ver. Bak medyaya saldırı oluyor ama yok Ahmet'in umurunda değil.
Ahmet Gazetesine ve kendisine laf söylenince Medya şövalyesi kesiliyor. Başkası öldürülse de, saldırıya uğrasa da, kalleşçe kişilik hakları yok sayılsa da Ahmet'in umurunda değil.
Ne oldu Ahmet, acı var mı acı, canın mı yandı. Sana dokunmadık ki Ahmet, sen Amerika'nın, İsrail'in, Paralel Medyanın ikonusun, sana bir şeycikler olmaz.
Bu ülke yanmış, Askeri, polisi şehit olmuş, vatandaşı katledilmiş, çocukları parçalanmış, şehirleri yakılmış, Ahmet'in umurunda değil.
Varsa yoksa Ahmet'in tek derdi, patronu Aydın Doğan'ı mutlu etmek.
Nasıl Mutlu musun Ahmet.
Cem Küçük sana bir şeyler dedi, nasıl da kızarıp bozardın. Sayın küçük, seni sana anlattı, yaptıklarını, yapamadıklarını anlattı, bir kişilik portresi çıkardı, ne kızıyorsun Ahmet.
Yoksa medya özgür değil mi?
Pardon Ahmet bu ülkede herkese dokunulur ama sana dokunulamayacağını bilmiyorduk. Onu da öğrendik.
Cumhurbaşkanına kankan Ertuğrul Özkök hakaret edince, “bu böyle olmaz” diyemedin.
Nasıl olsa medya özgürlüğüydü ama seni yazmak suç, eleştirmek suç, senden söz etmek suç, haşa sen dokunulmasın Ahmet.
Sahi medya özgür mü Ahmet, senin özgürlük kriterlerin nedir?
Bize gazeteciliği anlat Ahmet, biz bu işi senden öğreniyoruz, sana bakıyoruz, sen bizim idolümüzsün Ahmet!
Yazık oluyor beyler, dokunmayın Ahmet'e, unutmayın ki, Ahmet ve Gazetesi olmazsa bu ülke ne yapar sonra. Geride kalır, yok oluruz maazallah.
Seni eleştirenlere nasıl da aslanlar gibi cevaplarını verdin, savcıları göreve çağırdın, medyamıza sahip çıktın, bizi gericilerden, ilericilerden korudun.
Şimdi artık herkes biliyor ve herkes öğrendi, haşa sen dokunulmazsın Ahmet.