Türkiye tarihinin en zor gecesini 15 Temmuz günü yaşadı. Varlık mücadelesi veren ülke milletinin dirayeti ve tabi ki bu ülke için mukadderat sayılacak bir lider sayesinde dik durdu ve o gün bugündür İstiklal mücadelesi veriyor.
Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı bu ülke varlık mücadelesini yitirmiş, belki de böldürtülmüş bir ülke olacaktı. Bir taraftan DEAŞ, diğer taraftan PKK ve içerdeki FETÖCÜ alçaklar bu ülkeyi altın tepside emperyalist güçlere teslim edeceklerdi.
Bugün Suriye'de yaşadığımız vahşetin ve katliamın bin bir türlüsünü bu ülke topraklarında sahneleyeceklerdi. Katilin ismi farklı ama katliamın-savaşın rengi aynı. Millet; 15 Temmuz'da sadece katilleri değil, makûs talihini de değiştirdi.
İşte böyle zamanlarda Kahramanlar çıkıyor ve bu ülkenin kaderini değiştiriyor. Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan ve arkasında güçlü ordu millet, asker elbisesi giymiş hainlere bu ülkeyi dar ettiler.
15 Temmuzun bütün şehitleri ve gazileri kahramandır, o gün sakaklarda mücadele veren, topa, tanka, F16'lara kafa tutan, göğsünü mermilere geren her vatan çocuğu kahramandır.
15 Temmuz siyasetçiler içinde bir eşiktir. O gün ‘dik duranlar” ve ‘fırsatçılar' diye iki gurup vardır. Fırsatçılar, kim o gün galip gelirse o tarafta yer alacaktı. Alçak darbeciler kazanırlarsa, “biz FETÖ'cüydük' diyeceklerdi ve onlar bence FETÖCÜ hainlerden daha alçaktırlar-onursuzdurlar.
15 Temmuz'da bir siyasetçi vardı ki, beklemeyi bırak, ne olur diye düşünmeden canının telaşına düşmeden hain FETÖ'cülerin saldırdıkları ve ele geçirdikleri TRT'ye sokağa çıkmış millet ile beraber baskın yaptı.
O kişi Süleyman Soylu idi. Gün devletin bekası, milletin yanında dik durma günüydü ve Sayın Süleyman Soylu, o gün can telaşına hiç düşmedi, çıktı ve hainlere sokaklarda meydan okudu.
Millet, işte böyle soylu kişilikleri asla unutmaz. Ülkenin beka mücadelesi sürerken Reis, Süleyman Soylu'ya ülkenin İçişleri Bakanlığını teslim etti. Kime sorarsanız sorun, bu makama Süleyman Soylu'dan daha yakışır ikinci bir isim yoktur.
Bu gerçeklik, göreve geldiği günden bu yana kendini daha da net gösteriyor. İçişleri Bakanlığı savunma da değil, tearuz eden, yerinde müdahaleler yapan ve terörist guruplarının korkulu rüyası olmuştur.
PKK, tarihinde bu kadar çaresiz kalmadı, örgüt o kadar sert darbeler yiyor ki, hamle yapacak durumda değil. Artık tasfiye olmasa da, tasfiye edilecek duruma gelmiş bir PKK var. Bu gidişle örgüt marjinalleşecek ve yok olmakla karşı karşıya kalacak.
Belki daha zamanı var ama kesin olan bir durum var ki, Soylu'nun İçişleri Bakanlığı dönemi, PKK'nın yok olma sürecinin başlangıcıdır. Örgüt artık bölgede de destek görmemeye başlamıştır.
Daha da önemlisi Kürtler PKK'nın varlığını artık tartışmaktadır. Diyarbakır'da polise ihbarlar yapan vatandaşların çokluğu bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
İçişleri Bakanlığının Soylu döneminin altı kırmızıçizgiyle çizilmelidir. İster DEAŞ, İster PKK, ister FETÖ terör örgütleri bu süreçte hesap vermişlerdir ve güç kaybına uğramışlardır.
Önümüzdeki yıllarda, “Soylu idare ve yöntemleri” tarihteki yerini kitaplarda yerini alacaktır. Savunmada değil, tearuz eden, merkezinde terör örgütlerini çökerten, eylemler daha meydana gelmeden eylem yapıcıların derdest edildiği bu dönem asla unutulmayacaktır.
Bu ülke beka mücadelesi verirken, Soylu gibi kahramanlar bu ülkenin dik duruşunu dünyaya göstermişlerdir.
Süleyman Soylu en fazla Güneydoğu vilayetlerine gelen İçişleri Bakanı olmuştur. Bu da zaten onun farklılığını ortaya koymuştur. Bir gün Van da, bir gün Yüksekova da, bir gün Tendürek dağında, bir gün Mardin'de, diğer gün Batman'da, Muş da, Bitlis de, baş döndürürcesine hangi sabah nerede, hangi akşam nerden çıkar kestirilemeyen bir yürekli-cesur adam.
Ne kar, ne boran, ne sis, ne yağmur, hiç bir şey Soylu'yu durduramıyor. Terör örgütleri de şaşkın. Operasyonu bizzat yöneten komutan… Komutan operasyonları yönetip yönlendirince ve dahi bizzat içinde olunca her şeyin şekli değişiyor.
Soylu'nun daha yapacakları var ama hızına yetişmek de mümkün olmuyor. İyisi mi fark yaratan Bakanı izlemeye devam edelim.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali Osmanoğlu
Yürekli cesur Soylu adam
Türkiye tarihinin en zor gecesini 15 Temmuz günü yaşadı. Varlık mücadelesi veren ülke milletinin dirayeti ve tabi ki bu ülke için mukadderat sayılacak bir lider sayesinde dik durdu ve o gün bugündür İstiklal mücadelesi veriyor.
Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı bu ülke varlık mücadelesini yitirmiş, belki de böldürtülmüş bir ülke olacaktı. Bir taraftan DEAŞ, diğer taraftan PKK ve içerdeki FETÖCÜ alçaklar bu ülkeyi altın tepside emperyalist güçlere teslim edeceklerdi.
Bugün Suriye'de yaşadığımız vahşetin ve katliamın bin bir türlüsünü bu ülke topraklarında sahneleyeceklerdi. Katilin ismi farklı ama katliamın-savaşın rengi aynı. Millet; 15 Temmuz'da sadece katilleri değil, makûs talihini de değiştirdi.
İşte böyle zamanlarda Kahramanlar çıkıyor ve bu ülkenin kaderini değiştiriyor. Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan ve arkasında güçlü ordu millet, asker elbisesi giymiş hainlere bu ülkeyi dar ettiler.
15 Temmuzun bütün şehitleri ve gazileri kahramandır, o gün sakaklarda mücadele veren, topa, tanka, F16'lara kafa tutan, göğsünü mermilere geren her vatan çocuğu kahramandır.
15 Temmuz siyasetçiler içinde bir eşiktir. O gün ‘dik duranlar” ve ‘fırsatçılar' diye iki gurup vardır. Fırsatçılar, kim o gün galip gelirse o tarafta yer alacaktı. Alçak darbeciler kazanırlarsa, “biz FETÖ'cüydük' diyeceklerdi ve onlar bence FETÖCÜ hainlerden daha alçaktırlar-onursuzdurlar.
15 Temmuz'da bir siyasetçi vardı ki, beklemeyi bırak, ne olur diye düşünmeden canının telaşına düşmeden hain FETÖ'cülerin saldırdıkları ve ele geçirdikleri TRT'ye sokağa çıkmış millet ile beraber baskın yaptı.
O kişi Süleyman Soylu idi. Gün devletin bekası, milletin yanında dik durma günüydü ve Sayın Süleyman Soylu, o gün can telaşına hiç düşmedi, çıktı ve hainlere sokaklarda meydan okudu.
Millet, işte böyle soylu kişilikleri asla unutmaz. Ülkenin beka mücadelesi sürerken Reis, Süleyman Soylu'ya ülkenin İçişleri Bakanlığını teslim etti. Kime sorarsanız sorun, bu makama Süleyman Soylu'dan daha yakışır ikinci bir isim yoktur.
Bu gerçeklik, göreve geldiği günden bu yana kendini daha da net gösteriyor. İçişleri Bakanlığı savunma da değil, tearuz eden, yerinde müdahaleler yapan ve terörist guruplarının korkulu rüyası olmuştur.
PKK, tarihinde bu kadar çaresiz kalmadı, örgüt o kadar sert darbeler yiyor ki, hamle yapacak durumda değil. Artık tasfiye olmasa da, tasfiye edilecek duruma gelmiş bir PKK var. Bu gidişle örgüt marjinalleşecek ve yok olmakla karşı karşıya kalacak.
Belki daha zamanı var ama kesin olan bir durum var ki, Soylu'nun İçişleri Bakanlığı dönemi, PKK'nın yok olma sürecinin başlangıcıdır. Örgüt artık bölgede de destek görmemeye başlamıştır.
Daha da önemlisi Kürtler PKK'nın varlığını artık tartışmaktadır. Diyarbakır'da polise ihbarlar yapan vatandaşların çokluğu bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
İçişleri Bakanlığının Soylu döneminin altı kırmızıçizgiyle çizilmelidir. İster DEAŞ, İster PKK, ister FETÖ terör örgütleri bu süreçte hesap vermişlerdir ve güç kaybına uğramışlardır.
Önümüzdeki yıllarda, “Soylu idare ve yöntemleri” tarihteki yerini kitaplarda yerini alacaktır. Savunmada değil, tearuz eden, merkezinde terör örgütlerini çökerten, eylemler daha meydana gelmeden eylem yapıcıların derdest edildiği bu dönem asla unutulmayacaktır.
Bu ülke beka mücadelesi verirken, Soylu gibi kahramanlar bu ülkenin dik duruşunu dünyaya göstermişlerdir.
Süleyman Soylu en fazla Güneydoğu vilayetlerine gelen İçişleri Bakanı olmuştur. Bu da zaten onun farklılığını ortaya koymuştur. Bir gün Van da, bir gün Yüksekova da, bir gün Tendürek dağında, bir gün Mardin'de, diğer gün Batman'da, Muş da, Bitlis de, baş döndürürcesine hangi sabah nerede, hangi akşam nerden çıkar kestirilemeyen bir yürekli-cesur adam.
Ne kar, ne boran, ne sis, ne yağmur, hiç bir şey Soylu'yu durduramıyor. Terör örgütleri de şaşkın. Operasyonu bizzat yöneten komutan… Komutan operasyonları yönetip yönlendirince ve dahi bizzat içinde olunca her şeyin şekli değişiyor.
Soylu'nun daha yapacakları var ama hızına yetişmek de mümkün olmuyor. İyisi mi fark yaratan Bakanı izlemeye devam edelim.