1 Kasım'da yapılacak genel seçimlerde meclisteki partilerin oylarında değişiklik olur mu ? AK Parti tek başına iktidar olma şansını yakalayabilir mi ? Bu soruların cevaplarını bulmak için Türkiye'de yaşanan gelişmeleri iyi anlamak lazım. 1 Kasım seçimlerine giderken meclisteki 4 siyasi parti seçim beyannamelerini açıkladılar.7 Haziran seçimlerin de söylenen birçok vaat tekrar edildi. AK Parti 7 Haziran seçimlerinde 3 siyasi partinin vaatlerini kıyasıya eleştirdi 1 Kasım seçimlerine giderken vaatler noktasında CHP,MHP ve HDP'yi çok gerilerde bıraktı. Vaatler oya dönüşür mü ? Yakın siyasi geçmişimize baktığımızda Rahmetli Süleyman Demirel 1991 seçimlerinde "kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim" ve ‘‘ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkarma'' vaatleriyle hatırlanır. Tansu Çiller ‘‘herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar'' vaatleriyle eski Türkiye'de geçici başarı yakaladı. Ancak Türkiye eski Türkiye değil… Yıl 2015 siyasi liderlerimizin vaatlerine bakıyoruz 90'lı yıllara dönüşü görüyoruz. Ekonomik daralmanın yaşandığı ,işsizliğin arttığı, yargıya güvenin azaldığı, güvenlik sorunlarının baş gösterdiği ,terörün yeniden hortladığı bir ortamda herkes 90'lı yıllara mı dönüyoruz ? diye konuşurken birde baktık ki liderler vaatleriyle herkesten önce 90'lı yıllara dönmüşler bile… Bilim ve teknoloji çağında herkesin elinde anında istediği bilgiye ulaşabileceği akıllı telefonlar varken bu vaatlerden medet ummak ağaca çıkınca yıldızlara ulaşacağını sanmakla eşdeğerdir. Bu vaatlerin 2015 Türkiye'sinde seçmenler üzerinde ciddi bir karşılığı olmaz. Türkiye'de balık yemeği herkes biliyor önemli olan balık tutmayı öğreteceğini vaat edebilmek bunun yolu da eğitimden geçiyor. İşte o zaman sağlıklı bir nesil oluşur aksi takdirde çalışmayan üretmeyen seçimden seçime popülist vaatler bekleyen bir toplum oluşur. Türkiye'nin bütün sorunlarının temelinde demokrasi sorunu vardır. Demokrasi sorununu çözecek kurum sivil siyaset kurumudur. Çözümün adresi olan siyaset kurumumuz ise diktatörlük yasalarıyla yönetiliyor. Kendi içinde demokratikleşememiş bir yapı bu ülkeye demokrasi getirebilir mi ? Hala tüm siyasi partilerimizde herşey liderin iki dudağı arasında il ve ilçe başkanlarından tutun milletvekili adaylarının belirlenmesine kadar herşey tek kişinin elinde bundan büyük felaket olabilir mi ?.Hepimiz biliriz meclis açıkken her hafta Salı günü siyasi partilerin grup toplantıları olur bu toplantıların amacı milletvekillerinin fikirlerini ve görüşlerini almaktır. Ancak hepsi miting gibi geçer hiçbir vekil kürsüye çıkıp fikrini beyan edemez böyle bir talebi olursa silleyi yer yada ‘otur oturduğun yerde' denir. 7 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen birçok isim 1 Kasım seçimlerinde listelerde yok veya seçilemeyecek sıralarda bu durum bile antidemokratik uygulamaların en büyük tescillerinden birisidir. Siyasi partilerimiz parti üyelerinin katıldığı ön seçimler yaptırmadıkları sürece demokratik bir seçim yaptık diyemezler. Bir diğer sorun yüzde 10 seçim barajıdır. Darbe anayasasının Türkiye'nin sırtına yüklediği yüzde 10 barajı kaldırılmadığı sürece Türkiye'de yapılan hangi seçime ‘ hakkaniyetli ve demokratik bir seçim oldu' diyebiliriz ? Türkiye'de ilk kez 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri tam manasıyla demokrasi şöleni havasında geçmiştir. Tüm adaylar doğrudan halka gitmiştir. Kararı millet vermiştir. Demokratik olmayan seçim kanunlarıyla demokrasi gelmesini beklemek hayalciliktir. Demokrasi tam manasıyla uygulandığında herkes kendisini yasalar önünde özgür,eşit ve güvende hissettiğinde aş ve iş konusu teferruat olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Barış Aydın
Darbe yasalarından demokrasi beklemek
1 Kasım'da yapılacak genel seçimlerde meclisteki partilerin oylarında değişiklik olur mu ? AK Parti tek başına iktidar olma şansını yakalayabilir mi ? Bu soruların cevaplarını bulmak için Türkiye'de yaşanan gelişmeleri iyi anlamak lazım.
1 Kasım seçimlerine giderken meclisteki 4 siyasi parti seçim beyannamelerini açıkladılar.7 Haziran seçimlerin de söylenen birçok vaat tekrar edildi. AK Parti 7 Haziran seçimlerinde 3 siyasi partinin vaatlerini kıyasıya eleştirdi 1 Kasım seçimlerine giderken vaatler noktasında CHP,MHP ve HDP'yi çok gerilerde bıraktı.
Vaatler oya dönüşür mü ? Yakın siyasi geçmişimize baktığımızda Rahmetli Süleyman Demirel 1991 seçimlerinde "kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim" ve ‘‘ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkarma'' vaatleriyle hatırlanır. Tansu Çiller ‘‘herkese biri ev biri araba olmak üzere iki anahtar'' vaatleriyle eski Türkiye'de geçici başarı yakaladı. Ancak Türkiye eski Türkiye değil… Yıl 2015 siyasi liderlerimizin vaatlerine bakıyoruz 90'lı yıllara dönüşü görüyoruz.
Ekonomik daralmanın yaşandığı ,işsizliğin arttığı, yargıya güvenin azaldığı, güvenlik sorunlarının baş gösterdiği ,terörün yeniden hortladığı bir ortamda herkes 90'lı yıllara mı dönüyoruz ? diye konuşurken birde baktık ki liderler vaatleriyle herkesten önce 90'lı yıllara dönmüşler bile…
Bilim ve teknoloji çağında herkesin elinde anında istediği bilgiye ulaşabileceği akıllı telefonlar varken bu vaatlerden medet ummak ağaca çıkınca yıldızlara ulaşacağını sanmakla eşdeğerdir. Bu vaatlerin 2015 Türkiye'sinde seçmenler üzerinde ciddi bir karşılığı olmaz. Türkiye'de balık yemeği herkes biliyor önemli olan balık tutmayı öğreteceğini vaat edebilmek bunun yolu da eğitimden geçiyor. İşte o zaman sağlıklı bir nesil oluşur aksi takdirde çalışmayan üretmeyen seçimden seçime popülist vaatler bekleyen bir toplum oluşur.
Türkiye'nin bütün sorunlarının temelinde demokrasi sorunu vardır. Demokrasi sorununu çözecek kurum sivil siyaset kurumudur. Çözümün adresi olan siyaset kurumumuz ise diktatörlük yasalarıyla yönetiliyor. Kendi içinde demokratikleşememiş bir yapı bu ülkeye demokrasi getirebilir mi ? Hala tüm siyasi partilerimizde herşey liderin iki dudağı arasında il ve ilçe başkanlarından tutun milletvekili adaylarının belirlenmesine kadar herşey tek kişinin elinde bundan büyük felaket olabilir mi ?.Hepimiz biliriz meclis açıkken her hafta Salı günü siyasi partilerin grup toplantıları olur bu toplantıların amacı milletvekillerinin fikirlerini ve görüşlerini almaktır. Ancak hepsi miting gibi geçer hiçbir vekil kürsüye çıkıp fikrini beyan edemez böyle bir talebi olursa silleyi yer yada ‘otur oturduğun yerde' denir. 7 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen birçok isim 1 Kasım seçimlerinde listelerde yok veya seçilemeyecek sıralarda bu durum bile antidemokratik uygulamaların en büyük tescillerinden birisidir. Siyasi partilerimiz parti üyelerinin katıldığı ön seçimler yaptırmadıkları sürece demokratik bir seçim yaptık diyemezler. Bir diğer sorun yüzde 10 seçim barajıdır. Darbe anayasasının Türkiye'nin sırtına yüklediği yüzde 10 barajı kaldırılmadığı sürece Türkiye'de yapılan hangi seçime ‘ hakkaniyetli ve demokratik bir seçim oldu' diyebiliriz ?
Türkiye'de ilk kez 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri tam manasıyla demokrasi şöleni havasında geçmiştir. Tüm adaylar doğrudan halka gitmiştir. Kararı millet vermiştir.
Demokratik olmayan seçim kanunlarıyla demokrasi gelmesini beklemek hayalciliktir. Demokrasi tam manasıyla uygulandığında herkes kendisini yasalar önünde özgür,eşit ve güvende hissettiğinde aş ve iş konusu teferruat olacaktır.